Ji Yong, Min Ji'ye bakacak cesaret bulamayıp müzik evinden çıktı. Elindeki hediyeye göz ucuyla baktı ve hemen pantolonunun cebine koydu.
Kafası karışmıştı. Düşünüyordu... Gözleri asfaltta bir oraya bir buraya odaklanıyordu. Şu an arkasına bakmak istiyordu ama cesareti yoktu. Min Ji'den hoşlanıyor muydu?
'Öylesine bir hediye vermek istemiyorum.' diye geçirdi içinden.
O sırada müzik evinin kapısı açıldı. Ji Yong arkasını döndü ve karşısında Min Ji'yi gördü.
--------------------------
"Bunları unuttun." dedim elimdeki ceket ve şapkayı Ji Yong'a doğru uzatarak.
Ji Yong ilk önce elimdekilere sonra bana doğru baktı. Göz göze gelmemek için ona bakmamaya çalışıyordum.
Ji Yong elimdekileri aldı. Arkasını dönüp birkaç adım attı ve durdu. Birkaç saniye duraksadı. O sırada gözlerimin dolduğunu hissettim.
Gözlerim Ji Yong'a doğru kaydı. Cebindeki hediye paketini görebiliyordum. Hediyeyi öylece almalı mıydım?
"Özür dilerim." dedim göz yaşlarımı engellemeye çalışarak.
Ji Yong kafasını öne doğru eğdi ve bana doğru dönmek için yeltendi.
"Sakın dönme." dedim. Ağlamaya başlamıştım.
"Ne yapmalıyım?" dedi Ji Yong. Çaresiz gibiydi.
"Sadece... git." dedim zorla.
Birkaç dakika geçti. Ve Ji Yong yavaş yavaş yürümeye başladı. Ben ise onu izledim. Ne kadar uzaklaşsa daha çok göz yaşım kendini bırakıyordu sanki. Gitmesini ben istemiştim değil mi?
---------------------------------
"Min Ji iyi görünmüyorsun. Eve gitmek ister misin?" dedi Bay Ji Sang. Sanki olanları biliyordu.
"Hadi eşyalarını al." dedi hafifçe gülümseyerek. Dediğini yapıp eşyalarımı aldım.
Kafama göre, rastgele yürümeye başladım. O sırada telefonum çalmaya başladı. Yuri arıyordu.
"Efendim Yuri?"
"Min Ji ben bugün eve gelmeyeceğim. Seong Hu ile birlikteyiz de." dedi Yuri kısık sesle gülerek.
"Tamam."
"Sen iyi misin? Sesin kötü geliyor sanki?"
"İyiyim ben sen eğlenmene bak." dedim ve telefonu kapattım.
Kaç saattir yürüdüğümü bilmiyordum. Hava kararmaya başlamıştı.
Karşımda gördüğüm markete girip birkaç tane bira aldım. Şuan nerde olduğumu hiç bilmiyordum. Biranın ilkini açtım ve yürümeye devam ettim.
-------------------------
Ji Yong'un telefonu çalmaya başladı. Uzandığı yerden doğrulup telefonunu aldı. Ekranda Min Ji'nin adını görünce şaşırdı ve heyecanlandı.
"Evet?" dedi sert bir şekilde. O sırada karşıdan Min Ji'nin kahkahası yükseldi.
"Min Ji?" dedi Ji Yong telaşla.
"Oo, Ji Yong ." dedi Min Ji ve tekrar kahkaha attı. "Her yer neden bu kadar karanlık?" dedi Min Ji gülmeye devam ederek.
"Min Ji sarhoş musun?"
"Sarhoş mu, yok canım sadece.." Min Ji cümlesini tamamlayamadan kusmaya başladı. Ji Yong seslerden Min Ji'nin kustuğunu anlamıştı.
"Neredesin? Min Ji cevap ver!"
"Ayy, pardon bakar mısın?" dedi Min Ji yanından geçen adama. Adam Min Ji'nin yanına geldi.
"Ben neredeyim?" dedi gülerek.
Ji Yong yerinde duramıyordu. Odanın içinde oradan oraya yürüyordu. Min Ji için çok endişelenmişti.
Adam Min Ji'nin elinden telefonu aldı ve Ji Yong'a bulundukları yeri tarif etti.
-------------------------
"Neden bu kadar içtin?" dedi Ji Yong. Min Ji'yi arabaya bindirmeye çalışıyordu.
Min Ji'nin yanakları kızarmıştı ve bu Ji Yong'u güldürmüştü. Saçları da dağınıktı. Tekrar aynı şeyi sordu.
"Neden bu kadar içtin Min Ji?"
"Senin yüzünden" dedi Min Ji eliyle Ji Yong'u işaret etmeye çalışarak.
Ji Yong Min Ji'nin söylediğine şaşırdı ve arabayı çalıştırdı.
"Evin nerde? Adresini söyle."
"Evim mi? Amerika'da." dedi Min Ji koltuğa gömülerek. Gözlerini açmakta zorlanıyordu.
"Kore'de olanını sordum." dedi Ji Yong gülerek.
"Kore mi? Kore'de evim mi var? Burası Amerika değil mi?" dedi Min Ji kafasını cama doğru uzatıp dışarıyı görmeye çalıştı.
Ji Yong bu sefer kahkaha attı. Min Ji gerçekten çok komik görünüyordu. Arabayı kendi evine doğru sürmeye başladı.
----------------
Gözlerimdeki ağırlığa karşı gelerek gözlerimi sonunda açmıştım. Elim direkt başıma gitti. Neden bu kadar ağrıyordu sanki?
'Kesinlikle bir daha alkol almamalıyım.' diye geçirdim içimden ve yattığım yerden doğruldum. Gözlerimi etrafta gezdirmeye başladığımda gözlerim nerdeyse yerinden çıkacaktı.
"Ama burası benim odam değil!" dedim telaşla yataktan hızla kalkarak.
Pencereye doğru yürüdüm ve dışarıya baktım. Evet burası kesinlikle benim evim değildi.
O sırada gözüm karşıdaki aynaya kaydı. Üstümdeki kıyafetlere daha dikkatle bakınca benim kıyafetlerim olmadıklarını fark ettim. Dikkatlice bakınca bunlar erkek kıyafetiydi.
Yok artık dün gece ne yaptım ben ya? Yok canım öyle bir şey olması imkansız. Yoksa beni kaçırdılar mı? Korkmaya başlamıştım. Beynimi zorlayıp dün gece neler olduğunu hatırlamaya çalıştım. Ama en son marketten içki aldığı hatırlıyordum.
Yatağın yanındaki çantamı hemen alıp yavaşça kapıya yaklaştım. Ses çıkarmamaya çalışarak kapıyı yavaşça açtım ve odadan dışarı çıktım.
"Oha ne büyük evmiş." dedim kendime engel olamayarak. Yavaşça merdivenlere yaklaştım. O sırada bir kapı açılmaya başladı ve ben son sürat aşağı koşmaya başladım.
"İmdat! Yardım edin! Adam kaçırıyorlar!"
Bağıramaya başlamıştım. Korkuyordum. Gözüm dış kapıyı arıyordu. Oradan oraya koşturmaya başladım.
"Hey!" dedi bir erkek sesi.
"Ne olur yalvarırım bırakın gideyim." dedim ellerimi bağdaş yaparak , gözlerimi kapattım ve sesin olduğu yere doğru döndüm.
"Min Ji sen hala ayılamadın galiba?" dedi erkek sesi gülerek ve bende kapalı olan gözlerimi açtım.
"Ji Yong!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAEYANG
FanfictionKore'ye müzik hayallerini gerçekleştirmek için gelen Kim Min Ji geldiği gibi ünlü şarkıcı olan G-Dragon ile tanışır ve ondan hoşlanmaya başlar. Müzik ve aşk arasında hayallerini gerçekleştirmek için herşeyi yapmaya hazır olan bir kızın hikayesi.