"GİZEMLİ KIZ!"

194 13 11
                                    

Bu sefer kapının daha sert vurulduğunu duyduğumda. Burak'ta duymuş olacak ki beni bırakıp kapıyı açtı. Kapıda bizim yaşlarımızda bir kız duruyordu. Masmavi gözleri vardı. Açık konuşayım kız çok güzeldi. Türkçeyi değişik bir aksan ile konuşuyordu.

-Merhaba! Rüzgar'a baktı ben ama? Burada olduğunu duydu ben.

Yabancıydı yurt dışından bir arkadaşı filandı galiba.

-Ben haber veririm kim diyeyim?

dedi Burak.

-Emily! Söyleyin siz anlar o!

Ben mi yanlış duydum yoksa o Emily mi dedi? Bizim şu pat diye ortadan kaybolan... Rüzgar'ın bahsettiği o kız... Bu kız mı?

***
Burak Rüzgar'ı çağırmaya gittiğinde bende Emily'i içeri buyur ettim. Salondaki koltuklarda sessiz sessiz oturuyorduk. Ani gelen konuşma hissimle Emily'e baktım.

-Neden birden ortadan kaybolup Rüzgar'ı üzdün?

-Ben-ben-ben, bilemiyorum. Uzak kalmalıydı ben biraz her şeyden.

Püh! Her şeyden uzak kalmalıymışmış biraz. Yav kızım he he! Anlıyorum seni... Bu kız Rüzgar'ı sevmiyor bence. Bu kızda bir şeyler var hatta, hissettim. Yakında çıkar kokusu durun bakalım. Ben gözlerimi kısmış bunları düşünüyorken; Rüzgar üstü çıplak altında baksırıyla salona giriş yaptı. Burak'ta arkasından bağırıyordu.

-Lan oğlum şunu giyseydin bari! Kızlar var lan! Rüzgar ben senin var ya...

Rüzgar'ı o şekilde görünce gözlerim büyümüştü. Vücudunun yapısı cidden harikaydı. Yok be incelemedim onu hemen kafamı çevirdim. İnanın! Tamam biraz bakmış olabilirim ama sonra hemen Emily'e baktım. Gülümseyerek ayağa kalktı Rüzgar'a doğru yürüyüp kollarını sımsıkı sardı. Rüzgar şaşkınlıkla bakıyordu. Yavaş yavaş şaşkınlığı geçmeye başlayınca oda kollarını sardı. O sırada elinde Rüzgar'ın gri şortu ile Burak göründü. Önce Rüzgar'a baktı sonrada kaşlarını çatıp kafasını bana döndürdü. Hızlı adımlarla gelip yanıma oturdu.

-Rüzgar'ı gördün mü?

Şimdi bunu niye soruyor ki saçmalık!

-Evet görüyorum tam karşımda.

dedim gülümseyerek.

-Kapa gözlerini!

dedi ciddi ve kızgın sesiyle. Şaşkınlıkla ona bakarken söylediklerini yine tekrarlardı.

-Gözlerini kapat!

İfadesizce Burak'ın yüzüne bakarken Burak derin bir nefes alıp Rüzgar'a doğru yürüdü.

-Oğlum giy şunu çabuk!

dedi sinirle Rüzgar Burak'ın elindeki şortu alıp hızla üstüne geçirdi. Burak tekrardan gelip yanıma oturdu. Rüzgar ile Emily konuşmak için olsa gerek içeri geçtiler. Ne konuşacaklarını, Emily'nin neden ortadan kaybolup sonrada ortaya çıktığını çok merak ediyordum ama; gidemezdim. Çünkü bu ikisi arasında bir konuydu. Nasıl olsa bana Rüzgar anlatırdı öyle değil mi? Burak ile koca salonda tek başımıza kalmıştık. Hava kapalıydı onun için evin içi karanlıktı. Burak biraz daha yaklaşıp dibime oturdu. Esner gibi yapıp kolunu arkama uzattı. Sonra koluyla beni sarıp kendine çekti. Nedense hiç bir rahatsızlık hissi duymadan başımı ona doğru yasladım. Elleri saçlarıma doğru gittiğinde yavaş yavaş okşamaya başladı. Peki ya bu neden bana huzur veriyordu? İçimde tarif edilemez tuhaf bir duygu vardı. Saçlarımda gezinen ellerini hissettikçe mutlu oluyordum.
Bir ara istemsizce gözlerimi kapatmışım açtığımda Burak kafamı bacaklarının üstüne koymuş hem saçımı okşuyor hem de yüzümü izliyordu. Ben bunu nasıl hissedemedim? Gözlerimle gözleri kesiştiğinde yüzünde bir tebessüm belirdi.
-Hadi kalk gidiyoruz!
dedi bir enerjiyle. İyide hava kapalıydı her an yağmur yağabilirdi nereye gidiyorduk ki? Başımı kaldırıp doğruldum.
-Nereye?
dedim endişeli ve meraklı ses tonumla. Kolumdan tutup çekiştirmeye başladı. Pes edip ayağa kalktım. Burak bir heyecanla kolumu çekiştirdi. Çocuk gibi davranıyordu ve emin olun çok tatlıydı. Evden dışarı çıktığımızda yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyordu.
-Burak bu havada dışarıda ne işimiz var gel içeri girelim.
-Aa doğru sen erirsin.
Hafifçe güldüm. Sonra durup şöyle bir bana baktı ve konuşmasına devam etti.
-Ama benim yağmurun altındaki seksi halime erirsin.
dedi. Te allam! Arada bi kafası gidip geliyor bu çocuğun. Saçma salak konuşmalara bakın ya! Acaba bir hastalığı filan mı var? Burak arabasını cuklatıp içine girdi. El işareti ile beni çağırdığında hızlı hareketlerle arabaya bindim. Bana bakıp hafifçe gülümsemesinin ardından arabayı çalıştırdığında yağmur son sürat yağıyordu. Hava yağmurlu olmasına rağmen Burak arabayı çok hızlı kullanıyordu. Nereye gittiğimizi sormak çok istedim ama iç sesim buna izin vermedi. 'Sorunca ne olacak sanki, cevap vereceğini filan mı sanıyorsun!' gibisinden konuşarak beni sorma isteğimden vazgeçirmişti. Burak arabayı otopark'a sürerken dün geldiğimiz kumsaldaydık. 

KOPYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin