Bana biraz daha yaklaştığında aramıza biri uçuşunu gerçekleştirdi. Burak aramıza girdiğinde Rüzgar ve ben arkaya doğru sendeledik. Bu da neydi şimdi? Kıskançlık sendromu?
***
Yine mutluydum ve yine mutluluğumu bozan kişi aynı kişiydi."Burak!" Ben tam sinirle çıkışacakken Burak başladı konuşmaya
-Ee şarkınız bittiyse sırada bekleyenler var sahneyi boşaltalım.
Şuna bak ya! Mutluluk bozan şahıs hiçbir şey olmamış gibi konuşuyor birde... Rüzgarın kolundan tutup çekiştirdim. Yine kol haha ha! Rüzgar ile sahneden indiğimizde Burak şarkısını söylemeye hazırlanıyordu. Bir yandan her şeyi mahvederek sinirimi bozuyordu diğer yandan uf ne diyorum ben...
Burak aynı Rüzgar gibi bağırıp(Tabi ki Rüzgar daha tatlı bağırıyordu.) şarkısının adını söyledi
-Kırk yılda bir gibisin!
Burak şahsı şarkıyı söylemeye başladığında Ezgi de kıvırta kıvırta sahneye çıkıp dans etmeye başladı ve kötü olan şey Ezgi kırmızı elbisesi ile çok baştan çıkarıcıydı. Ben ise tatlı çocuk. Ne diyorum ben ya. İstemsiz düşünceler...-Bu saatten sonra fark etmez
Doğrusu yordamıyla çözeriz biz artık
Geçmişimdeki hikaye beni üzmez
Nasılsa yenisini yazıyoruz artıkGözümün önünde binbir gece masalları
İnandığım aşk var ki devirmez mi dağları
Sen yaz yeter ki akılda kalanları
Tamamlarız eksiğini gediğini ayrı ayrıVe her şeye tepki diye dünyaya gelmişsin
Nasıl zarafet Allah'ım çok güzelsin
Biraz kusur be bari olan var olmayan var
Ayarı yok harbi kırk yılda bir gibisin!
Ezgi etrafında çılgınca dans ederken Burak bakışlarını bana sabitlemişti. Şarkı bittiğinde hala bana bakıyordu ve gittikçe nefes alışverişlerinin hızlandığını hissediyordum. Alkışlar ve ıslıklar havada uçuşurken Ezgi zafer kazanmışcasına elini yumruk yapıp havada salladı ve kollarını Burağa doladı. Burak hala bana bakıyorken
-Geçmişindeki hikaye beni üzmez!Nasılsa yenisini yazıyoruz artık!Nasıl zarafet Allah'ım çok güzelsin !
Biraz kusur be bari olan var olmayan var!
dedi. Yüzümde istemsiz bir gülüş olduğunda oda bana gülümsedi. Sonrada Ezgi'nin öpücüklerine maruz kaldı. Ben bu durumdan rahatsız oldum ve arkamı dönüp hızla kocaman olan evin iç taraflarına doğru yürüdüm. Batu ve İpeği görünce yüzümde güller açtı. Rüzgar ile yanlarına gidip sohbet ettik. Daha sonra gelen kişiler tüm ortamı bozdular ama... Iyk çetesi! Ayy ne kadar saçma insanlar var ya. Hele Ezgi saçma sapan konuşmalarına ne demeli.-Ee Batucum İpek ile nasıl gidiyor?
-Harika Ezgicim. Esas sizin Burakla ilişkinizi sormalı video olayından sonra peşinden ayrılamıyorsun bakıyorumda.
Burak uyarıcı ses tonuyla
-Batuu!
derken bende Batuya hafif bir cimcik attım. O sırada konuyu değiştiren Asu'ya "Bu kızın kafası bu kadar çalışıyor muydu?" adlı bakışlarımı yollamayı ihmal etmedim.
-Rüzgar kuzen yarın gerçekten geri dönüyor musun?
-Evet hiç istemiyorum ama işler beni bekler Asu cicim.
-Of be hiçte vakit geçiremedik.
Ben konuşulanlardan ülkeye gelen turistler gibi hiçbir şey anlamazken Rüzgar bana seslendi.
-Azra iki dakika gelir misin?
Ben hala hiçbir şey anlamazken mal bakışlarımla kafamı salladım. Rüzgar kolumu tuttuğunda "Eyvah yandık yine kötü bir şey olacak!" diye içimden geçirdim. Başka bir masaya geldiğimizde konuşmaya başladı.
-Yurt dışında yaşıyorum. 4 sene önce babam öldüğünde gittim oraya. Şirketler üstüme kalınca okumayı bırakıp yurt dışına çıktım. Orda hayat daha rahat çok iyi bir kız arkadaşım da var. Benim hikayem bu sana anlatmak istedim.
"Çok iyi bir kız arkadaşım var.
Çok iyi kız arkadaşı mı varmış?
Çok iyi kız arkadaşı
Çok-iyi-kız"
Kafamda bunları tekrarlarken. Kendimi tuhaf hissetmiştim. Yani sonuçta onu sevmiyordum onunla olmak hoş vakit geçirmemi sağlıyordu sıkıntı yoktu kısaca...
-Fazla meraklanmasınlar gidelim.
dedim. Başka ne söyleyebilirdim ki bir hiçliğin içinde ıslanmaya başlamıştım. Harika geçen partinin içine etmiştilerdi bir bir...
Hiç durmadan içtim. Umrumda değildi ki içmişim,sapıtmışım, saçmalamışım. Etrafımdaki sayın arkadaşlarım dönmeye başladığın biraz fazla kaçırmış olabileceğimi düşündüm. Ama bu son düşünüşümdü. Dışarı çıkıp dans ettik biraz. Ezgiye ondan nefret ettiğimi söyledim. Oda bana aynısını söyleyince oturup bebek gibi mızmızlandım. Sağolsun Rüzgar bey varda yardımcı oldu bana.
***
-Çişim geldi benim.
sesimin bebeksi tonuyla bunları söylerken fazla bağırmış olacağım ki herkes dönüp bize baktı.
-Tuvalet ne bilmiyor gibi bakmayın dönün lan önünüze!
Rüzgar onlara bağırırken baygın bakışlarımla ona tişikkür ettim.
-Gel seni götürelim Azracım.
-Gerek yok Rüzgar Bey ben giderim.
Yamula yumula salpalanarak yürüdüm önüme gelene adres sorar gibi tuvaleti sorup "çişimi yapacağım."dedim. Saçmalama keyfi... Tuvaletimi yapıp rahatladığımda seslice "Ohh!" diye bağırmam sarhoş olduğumu onaylıyor. Ellerimi yıkayıp yüzüme soğuk suyu çarptım. Gözlerim kapalı bir şekilde ellerimi suya tutarken hızla açılan ve hızla kapatılan bir kapı sesi ardından ise kilit sesi duydum. Arkamı döndüğümde çalışmayan kafama sövdüm. Kapıyı kilitlememişim. Karşımda Burağı görünce yine mi sen adlı bakışlarımı yolladım. Burak omuzlarıma bastırıp beni duvara ittirdi. Kol bitti şimdi de omuz mu başladı? Elinden kurtulmaya çalıştığımda olmayan gücüm iyice tükenmişti. Burağın beni duvara monteleme işi bittiğinde yavaşça bana yaklaştı. Burnunu benim burnumun üzerine koydu birbirimizin nefeslerini oksijen olarak solurken,o konuşmaya başladı acaba yarın bu olanlari hatırlayabilecek miyim?
-Sarhoşsun belki de bu söylediklerimi yarın hatırlamayacaksın ama ben daha iyi olucam Azra.
-Ne diyecen ki seen?
-Bak Azra kokunu aldığım ilk andan beri hep onu istiyorum.
-O derken?
-Kokunla uyumak kokunla uyanmak. Sen sen çok güzelsin. Saflığın beni öldürüyor. Ezgi filan hikaye ama sen gerçeksin. Hep yanımda olmanı istiyorum. Sanki kokun benim oksijenimde o olmazsa nefes alamayacak gibi hissediyorum.
-Ayy ne kokuymuş ya! Kokunda kokun,kokunda kokun. Of be baydın al senin olsunn.
Bu davranışıma gülerken beni duvara sabitleyen elleriyle yüzümü kavrayıp dudaklarını alnımla buluşturdu. İçimde oluşan tuhaf hisle titrediğimde. Korkulu gözlerle bana bakıp
-Hasta olacaksın!
deyip üstündeki ceketi çıkarıp benim üstüme attı beni kolunun altına alıp yürütmeye başladığında vücudum bütün işlevlerini durdurmuştu. Ani bir kusma isteğimle tuvaletin olduğu tarafa yönelip kusmaya başladım. Burak hafif dalgalı olan saçlarımı arkadan toplayıp bir kaç peçete verdi. Ağzımın etrafını silip kendimi yere bıraktım popom buz gibi taşla birleştiğinde gülme isteğim uyandı. Ben deliler gibi kahkaha atarken Burak kolumdan tutup beni ayağa kaldırdı.
-Yine mi KOL!
diye bağırdığımda. Anlamaz bakışlarla bana baktı. Bense gülmeye devam ettim. Gül Azra gül babam gül! Üstümdeki ceket beni sıcak tutuyordu ama tir tir titriyordu bacaklarım. Bunu gören Burak
-Az kaldı biraz daha dayan Azra!
dedi. Ama altımdaki topuklularla yürümek resmen iş-ken-ce! Burak hızla yürürken durup ayakkabıları mı çıkardım. Burak oflayarak yanıma gelip beni kucağına aldığında elimdeki ayakkabılarımla kendimi Burağa bıraktım.
-Ooohhh mis valla mis mis!
diye bağırdığım. Aşık olduğum kadın bakışıyla baktı bana.
-Ama bana öyle bakma tatlı çiçik!
dedim bütün dişlerimi görmesini sağlayarak. Arabasının yanına geldiğimizde kırmızı üstü açık ferrariyi görmemle ben bayıldım bayıldım. Cidden bayılmadım arabaya bayıldım yani. Burak kapımı açtığında içeri oturdum.
Hızlıca yanıma geçip oturduğunda hafifçe gülümsedim. Benim kafa gidiciydi zaten gitti şimdi de. Burağa gülüyorum ya! Burak önümde duran torpido gözünü açıp içinden beyaz bir hap çıkardı.Kapısının yan tarafında duran su şişesini uzatıp
-İç bunu iyi gelir.
dedi. Tamam kafam dedim,gidici dedim ama bu kadarını da yemem yani...
-Deli misin be? Ya uyuşturucuysa, ya başka bişiyse nerden bilicem ben? Devir kötü kolla poponu devrindeyiz çucük!
Omuzlarını yukarı kaldırıp aşağı indirdi.
-Sen bilirsin.
Bunun üzerine onaylar bir şekilde ona baktım. Hızla arabayı sürmeye başladığında midemin bulantısı artmıştı.
-Buraağğ ohhoh.
dememe kalmadan kustum. Burak arabayı kenara çekip durdurdu. Sinirle bagajı açıp ıslak mendilleri bir bir çıkarıp bana verdi. Ben elbise mi temizlerken Burakta arabasının benim kusmuğuma bulanmış yerlerini özenle siliyordu. İkimizinde işi bittiğinde aynı anda konuştuk.
-Azra -Burak
-Söyle Azra?
-Özür dilerim yani isteyerek yapmıyorum biliyorsun,şapşal herif seni.
Hafifçe güldü
-Sıkıntı yok. Sadece burası yaş arkaya oturabilirsin.
Başımı tamam anlamında sallayıp arkaya geçtim. Kafam daha iyiydi sanki. Yine hızlı şekillerde gitmeye başlamıştık. O sırada kendime dedim "Yap bir çılgınlık bir daha böyle arabaya binebilir misin şüpheli.". Ayaklarımın üzerine bastım, kollarımı açıp Rüzgarla kucaklaştım. Rüzgar demişken, çocuklar? Geri koltuğa oturup ön koltuklara doğru kafamı uzattım.
-Burak çocuklara ne olacak?
-Hangi çocuklar?
-Bizim çocuklarımız töbe töbe partiden bahsediyorum kimseye bir şeyde demeden çıktık.
-Bizim çocuklarımız mı? Süper fikirmiş! Neyse çocukları ben hallederim takma kafana...
-Peki o zaman.
Tekrar ayağa kalkıp iki kolumuda açtım ve Rüzgarla kucaklaştım. Onun saçma düşünceleriyle hiç uğraşamayacaktım.Burak pembe bir şal uzattı bana dikiz aynasından bakarak
-Bunu eline almalısın çok eğlenceli.
dedi. Elime şalı aldığımda göz kırpıp arabasını kullanmaya devam etti. Şal rüzgarla buluşup geriye doğru sallanırken kendimi inanılmaz mutlu hissettim. Burak bana dönüp
-Ezgi'nin şalı bu ama sıkıntı olmaz herhalde...
dediğinde şal elimden kaçtı. Gerçekten kaçtı. Ben niye tutmaktan vazgeçiyim. Yanlışlıkla oldu. Amann size de yalan söylenmiyor. Tamam ben attım hemde bile bile. Burak bunu sezmişcesine bana bakarak güldü. Bende ona dil çıkardım. Araba muhteşem bir villanın önünde durduğunda tepkimi saklayamadım.
-Vawovawov!
Burak hafifçe kıkırdadı. O sırada kafama dank etti.
-Burak beni neden buraya getirdin ben evime gitmek istiyorum.
-Azra bugünlük burada kal bu halde gidemezsin.
O an kafam durdu galiba. Oda bundan faydalanarak beni evin içine soktu. Gerçi ev demek bu güzel şeye hakaret olur ama neyse.
***
Kafamın hala iyi olması nedeniyle Burak bana arabadaki o beyaz haptan verdi. Biraz daha ayıldım ama hala pek güvenemiyorum. Yani ne belli başka bişiy olmadığı o an zorla ağzıma tıkıp suyuda içirince mecburen yuttum. Şu anlık iyiyim hadi hayırlısı. Elbisem kusmuk içinde olduğu için üstüme kocaman olan bir tişörtle oturuyorum rezillik! Ben koltukta baygın baygın televizyona bakarken elinde bir şal ve kupa bardağıyla yanıma oturdu. Sırtıma şalı örttü. Elime tutuşturduğu koyu kahve rengi sıcak şeyin ilk başta ne olduğunu anlayamamış olsamda tadına bakınca sıcacık bir kahve olduğunu anladım. Bir süre sessizce oturduk. Gözlerim yavaşca kapanmaya başladığında kendimi uykunun kollarına teslim ettim.
***
Saçıma dokunan bir el ve aşırı baş ağrısı ama saçıma dokunan kişinin bir şeyler söylemeye çalıştığını anladığımda uyandığımı belli etmedim. Saçlarımı okşayıp
-Mis gibi kokuyorsun!
dedi Burak Erez.
-Ve nedense ben seni çok seviyorum! Hiç kimseyi sevmediğim kadar çok!
dedi ve yavaşça başımı öptü. Uyku yine beni içine çekerken sadece çekmesine izin verdim.
----
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOPYA
Chick-LitAzra,hayatında hiç bir erkeği sevmemiş kendi halinde bir kız... Batu,aşık olduğu Azra'dan karşılık görebilecek mi? Burak, yeni yeni sevdiği Azra'yı engelleri yok sayarak kendine bağlayabilecek mi? Tek bir kopya kağıdının her şeyi altüst etmesi inanı...