KARAR

61 8 0
                                    

Yaşam ve ölüm birbirine siyah ve beyaz kadar birbirine zıt iki kavram.Bazen neden yaşadığımızı sorgularız aslında herkesin bir yaşama gayesi vardır.Benimki hep mutlu olmak olmuştu ama galiba başka birilerinin benim hakkkımda verecekleri karar benim ne kadar mutlu olacağımla alakalı.Siyah birçoğumuzun sevdiği bir renk benim ise hayatımda yeri olmayan bir renk.Ben asa siyah severler topluluğuna katılmadım.Hayat hep bana pembe, mor,yeşil,turuncu,sarı,mavi gibi renklerini sundu.Ben siyah nedir bilmeme ama hayat bana bunu zorlada olsa öğretmekte kararlı.

Kaybedecek bir şeyim yoktu artık canım dışında onuda bugün sonunda sonra alacaklarından kesinlikle eminim.Fakat şu anda nefes alıyorsam bu anın tadını çıkarmam gerekti. Ay Işığının Gölgesinde ki herkes ben ve Jack'in sevgili olduğunu öğrenmişti.Öğrenmeyenlerin bile gözüne sokmuştuk resmen.Jack pek hoşlanmasada ben ulu orta yerde öpüyordum,yanaklarını sıkıyordum ,gamzesinin üzerine buseler konduruyordum.Bayan Diana ve Bay Carlis tamamen ikimizdende uzaklaşmışlardı.Biz cadılar ve büyücüler Ay Işığının Gölgesinde yaşarız ve burası Bay Carlis ve Bayan Diana'nın başkanlığında yürütülen tek bir kuralla yönetilir.''CADILAR VE BÜYÜCÜLER ARASINDA HİÇBİR ŞEKİLDE DUYGUSAL BİR BAĞ KURULAMAZ VE KURULAN BAĞIN CEZASI ÖLÜMDÜR.'' Daha önce bir çok kişinin ölümünü izlemiştik bazen aileler çocuklarına zorla bile izletirlerki ders alıp aynı hataya düşmesinler diye bende izlemştim defalarca.Ve şimdi bizim ölümümüzü izleyceklerdi.Jack yavaşça kendini geri çekti.

''Bizim hakkımızda verilen kararı biliyorsun değil mi?''

''Evet biliyorum''

Ellerini ovuşturdu.Üşümüş olmalı ki montunun yakasını kulaklarına doğru çekiştirdi.Ellerini cebine sokup konuşmaya başladı.Bir yandan da gevrek gevrek sırıtıyordu ve içinde kaybolmak istediğim gamzelerini daha da belirginleşiyordu.

''Yani demek istediğim şu yaşıyacak sayılı saatlerimiz var ve biz burada durmuş çene çalıyoruz.-Ellerini iki yana açtı-Hani benim çılgın sevgilim?''

Kıkırdadım Jack tamda şu anda hayallerimi gerçeğe dönüştürüyordu.Aklıma gelen fikirle olduğum yerde sıçradım.

''Jack!Şehre inelim ya lütfen lütfen ben daha önce hiç gitmedim lütfen lütfen lüüüüüütfennnnnnnnnnn.''

Ellerimi birbirine kenetleyip yalvardım.Jack ise benim bu halime kahkahalarla gülüyordu.

''Eğer böyle kedi yavrusu gibi bakmaya devam edersen gidemeyiz bak.Şimdi uslu ol tamamı abisi .Sen uslu dur ben snei parka götürürüm.''

Bu alaycı cümlesine kendi kırıla kırlıa gülüyordu bende somurtup alt dudağımı büktüm.Yanıma yaklaştı sarkan alt dudağımı baş parmağıyla okşayıp sımsıcak gözlerel içime aktı resmen.

''Tamam gidelim hadi.''

Seviçle boynuna sarıldım galinba fazla sıkmış olmalıyım ki garip garip sesler çıkardı ellerimi gevşetip olduğum yerde dans etmeye başaldım.

Cebinden çıkardığı asayı havada sallayıp benim hiç bilmediğim şeyler mırıldandı ve zamanını farklı bir boyutuna geçtik bu galiba saniyenin yüzde biri ya da binde biri civarında oldu.

Şehre geldiğimizde bir partaydık.Tıpku Jack'in alaycı cümlesindeki gibi.İnsanlaral aramızdaki tek fark güçlerimizdi bizde oluşan ve yaralı olan güçler.Jack ile bir süre parkta dolaştık bana adını bilmediğim pembe renkli bi şey aldı.

''Jack bu ne?''

Elimlede ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

''Pamuk şeker tadına bak dahi çok tatldırlar kendisi''

Koparıp bir parça ağzıma attım.Dilimde eriyen şeker çok lezzetliydi ve rengi benim rengimdi.Pamuk şekere resmen aşık olmuştum.Tadı mükemmeldi.Parkın yürüyüş alaında biraz yürüdükten sonra çocukların oyun alanına gittik.Salıncaklar,kaydıraklar,tahtaravelli,dönme dolap hepsi vardı.Göüzme kestirdiğim boş bir salıncağa doğru heyecanla koştum.Salıncağa oturupJack'e doğru seslendim.El sallarak

''Jack beni sallasana.''

Jack her zamanki gülüşüyle sallana sallan geliyordu.Yavaşça gelip başını salladı.

''Sen ne zaman büyüyeceksin?''

''Büyümeme izin vereceklerini sanmıyorum.''

Verdiğim cevabın ağırlığı altında ikimizde can çekişiyorduk.Hiçbir şey demeden beni sallamaya başladı.Tüm neşem kaybolmuştu.Biraz sallandıkatn sonra günbatımı olduğunu farkettim.Jack'in koluna iyice sokulup kulağına tükürürücesine

''Vakit geldi Jack dönmemeiz gerek''

'Tamam' anlamında kafa salladı.

Hiç konuşmadan Ay Işığının Gölgesine geri döndük.Anlımdan öperek hızla uzaklaştı ben ve meydanda ki büyük kilise başbaşyadık artık bende bu basamakları çıkacaktım ve hayat benim için olan süresini tamamalamış olacaktı.Ağır adımlarla eve yürüdüm evde matem havası vardı.Nedeni ben olduğum için hiçbir şey demeden yemek masasına oturdum ve önüme konulan yemeğin ne olduğunu anlama gereği dumadan yesim.Odama çıktığımda günlüğüm ve ben yine başbaşaydık son sayfamdı bu.

Bazen yaşam istediklerine sen karar veremezsin ya da kader denilen olay snein için gerçeğe henüz dönüşmemeiştir.Sdece saatler önce mutluyudum ama şimdi mutsuz.On sekiz yaşındaki bir çocuğa neden mutluluk çok görülür neden gülüsemesi demir parmaklıklar ardına kitlenir duyguları kullanımış kağıt gibi bürüştürülüp çöpe neden atılır.Ben yıllarca hep bunu düşündüm hep.Sana sonkez görüşürüz günlüğüm diyorum her ne kadar görüşemeyeceğimiz aşikar olsa bile.Dolabımda kırmızı cübbemi alıp üzerime geçirdim.

Meydan adam kaynıyordu.Herkes bu kadar genç bir ölüm izlememiş olmanın verdiği heyacanla toplanmıştı.

Bay Carlis kürsüye çıkıp ses tonunu ayarladı.

''Ey kutsal Ay Işığının Gölgesininde yaşanlar!Sizlerinde bilidiği gibi tek bir kurla var duygu yok.Ama aramızdan iki kişi bu kurala saygısızlık gösterdi-formalite icabı soruyor-biz bu iki kişiyle ne yapalım?''

Herkes aval aval birbirinin suratına baktı.Kimseden çıt yoktu sağ köşeden bir kadın sessi yükseldi.

''Onlarıbağışlayın!Onları bağışalayın!

Bütün herkes ellerini havada yümrük yapıp tek bir ağızdan

''Onları bağışlayın!Onalrı bağışlayın!''

Ben dahil Bay Carlisde şaşa kalmıştı hiç böyle büyük bir tepki görmemişti bugüne kadar.

Eliyle susmalarını işaret etti.

''Bu iki kişi-eliyle kürsüye gelmemizi istedi-güçleri alınmak şartıyla şehre sürgün yiyecekler ve kutsal Ay Işığının Gölgesinden sürülecekler.''

''Karar kabul edilmiştir''

Koşarak Jack'e sarıldım. Yaşayacaktık biz Yaşayacıktık. Bu belkide bir daha asla olmayacak birşeydi bilemiyorum.Ama hayat ilk defa bize bir şans daha tanımıştı.Belkide artık benimde mutlu olma sıram gelmişti.

"Siz ikiniz kürsüye gelin."

Bay Carlis bizi çağırıyordu.Minik adımlarla kürsüye gittik.Beklenen an gelmişti güçlerimiz alınıp şehre gidecektik.

Bizi neyin bekledeiğini bilmiyordum.Her zamanki ben gene herşey iyi olcak sanmıştım ne kadarda aptalım gerçek hayat hiçde bize anlatılan masallardaki kadar güzel değildi.Bunu en acı şekilde öğreneceğimi nereden bilebilirdim ki!

AY IŞIĞININ GÖLGESİNDEKİ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin