Zülzine nedense onun bu odaya gireceğini hiç aklına getirmemiş, adamın arkasından ağzına ne geldiyse söyleyivermişti. Derin bir nefes koyuverdi. Gözleri iri iri açıldı. Titremeye başlamıştı.
Zülzine her ne kadar yaşıtlarına göre daha dışa dönük bir karakterde olsa da, saçları ve yüzü açıkken yabancı bir erkeğin yanında bulunmak onun için bile çok fazlaydı. Yüzünde başlayan bir kızıllık dalgası yanaklarını sardı, oradan boynuna doğru inerek hızla yayıldı.
O anda siyahlı adamın, başındaki örtüden daha siyah olan gözlerinin, önce yüzünde ve kıvırcık siyah saçlarında, sonra da tek sıra inci dizili beyaz boynunda fütursuzca dolaştığını fark etti.
Eli ayağına dolaşarak örtüsünü başına sardı,havuzun kenarında olduğu yere çöküverdi. Dilini ısırdı, sustu kaldı. Bir müddetgözleriyle yerdeki serin mozaiklerin yollarını takip etti, sonra yavaşça başınıkaldırdı. Siyahlara bürünmüş adamın gözleri kendisinden hiç ayrılmamış, hâlâüzerinde çakılı duruyordu.
Bakışları karşılaşınca adam duruşunu daha bir dikleştirdi, çenesini hafifçe yukarı kaldırdı. Tüm odayı dolduran hâkimiyeti sesinden dışarı taşıyordu:
"Korkmadım Zülzine."
Savunması bu kadardı. Söylediği iki kelimeden biridurumu özetlemek, diğeri de ona adını bildiğini belli etmek içindi.
Zülzine adamın ağzından kendi ismini duyunca irkildi, içine bir his damladı. Onun "Zülzine" deyişindeki manayı sezmişti. Bakışlarını yere indirdi. Dışarda fırtına devam etmeseydi, bir lahza bile durmayıp çeker giderdi ya... Şimdi mecburdu kalmaya.
"Madem korkmadın, o hâlde niye canıma kast ettin?Korkak değilsen, ilk defa gördüğün bir kıza neden saldırıyorsun? Korkak olmayanbir adam..."
Sesi gittikçe tonunu buluyor, geçen her saniye içibu adama karşı daha çok öfke doluyordu. Mahbube Ana,Zülzine'nin ne kadar sivri dilli olduğunu bildiğinden, konuşmasının devamınıtahmin etmiş ve kızın sözünü kesti.
"Zülzine, öyle deme! Yeğenim çölde yaşar. Düşmanı da çoktur. O korkak değil, sadece tedbirli bir adam..."
Zülzine en ufak bir hatada yaralanması an meselesi iken, o adamın haklı çıkarılmasına sinirlenmişti. Yeğenine toz kondurmayan yaşlı kadına cevap yetiştirmekten geri kalmadı:
"O kadar tedbirli ki, yüzünü bile saklıyor! Tamam,hadi korkaklığına tedbir diyelim, hatırınız kalmasın."
Zülzine her zamanki hâliyle içinden geldiği gibikonuşmuştu, ama adamın öfkeden akça bir çılgınlıkla parıldayan gözleriyle karşılaşıncaürktü ve söylediklerine pişman oldu.
Odaya şimdi bıçak sırtı kadar keskin bir sessizlik hâkimdi. Mahbube Ana gözlerini devirerek önce Zülzine'ye baktı, sonra telaşla yeğenine döndü.
"Sen onun bu sözlerine bakma oğlum. O aslında iyibir kızdır. Az önceki olaydan ötürü korktu herhâlde. Ondan bu kadar patavatsız..."
Adam elini kaldırarak yaşlı kadına susmasını işaretetti. Ağır, ölçülü ve bastığı yerden ses getiren adımlarıyla kıza doğru yaklaştı.Zülzine ayağa kalkmak istediyse de, ürperdi ve yapamadı. Adam onun karşısındayere çökmüş, yüzünü kızın yüzüne yaklaştırmıştı. Vücudundan yayılan tarifiimkânsız bir dalga Zülzine'nin aklını karıştırıyor, bu adamın iklimi genç kızısarıp sarmalıyordu. Daha önce hiç böyle bir duygu yaşamamıştı, kendinigaripsiyordu.
"Yüzümü mü görmek istiyorsun, Zülzine? Çok mu merak ettin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zülzine(KİTAP OLDU)
Romance"Nereye gidersen git, arar bulur seni! İnsan kaderinden kaçabilir mi?" Ak köpüklü mavi sularıyla Akdeniz'in kıyısında, Sahra Çölü'nün hemen kuzeyinde, kara kıtanın denizle buluştuğu yerde, sarı bir kumaşın üzerine iliştirilmi...