Mahbube Ana arkasından baktığında, genç kızın Hammamet evlerinde dolaşan lakabına yaraşır bir şekilde, âdeta bir çöl gazalı gibi sekerek gittiğini gördü.
Zülzine küçücükken evlerinin gölgeli avlusunda bir kuş yavrusu bulmuştu. Kuşu, avcunda babasına götürürken o minicik bedeni gücüyle besleyen korku dolu kalbi hissettiğinde kendi kalbinin de böyle şiddetli çarpıp çarpmadığını merak etmiş, günlerce kendini dinlemiş, ama o gümbürtüyü bir türlü duyamamıştı.
İşte şimdi, aradan geçen bunca yıldan sonra, evlerin kuytularından, sadece bir katırın geçebileceği kadar dar sokaklardan, merdivenlerden sakına sakına geçerken o gümbürtünün aynısını içinde, boğazında, kulaklarında hissediyordu. Korkunun sesi... Deli gibi korkuyordu o adamdan, onunla olabilecek kaderinden.
İçinde bir ses haykırıyordu, "Nereye kaçıyorsun boşu boşuna? Ona koşuyorsun sen, bilmiyorsun."
Yok yok, bu vesvese olmalıydı; çünkü Zülzine tehdide pabuç bırakmaz, o istemeden kimse onu alamazdı. Neymiş, yok görmüş de falan filan...
Burası onun çölüne benzemezdi. Hem onu beğenmişse bile her şeyin bir yolu yordamı vardı canım! Bu ne yani! Oh olsun, işte böyle el ağızda bırakırlardı adamı! Odayı boş bulunca ne yapmıştı kim bilir?
Geniş bir caddeye gelmişti Zülzine. Koşmayı bıraktı, derin derin soluklanarak yavaşladı. Fırtına dinmiş, şehir halkı ufka yaklaşıp ziyasını tatlılaştıran güneşin etkisiyle yeniden dışarı çıkmaya başlamıştı. Bir at kişnemesi duydu. Yukarıda irice bir yabani kuş haykırarak dönendi. Kalabalıkta olmasına rağmen içine bir ürperti düştü. Daha çok yolu vardı. Yalnız gidemezdi artık, çok korkuyordu. Birden aklına geldi, bu bedevi Mahbube Ana'dan halasının evini de öğrenmiş olmasın! Bir de yolda karşısına çıkmasın! Zülzine bir anda sağındaki merdivenlere yöneldi. Körlemesine koşmaktansa azıcık aklını kullanmalı, onun tahmin edemeyeceği bir yere gitmeliydi. Hatta onun gelemeyeceği bir yere...
Ak boyalı duvarların arasından, şehrin yabancısı olan birinin asla bilemeyeceği dar yollardan koştu. Duvarların, kemerlerin, konakların gölgesine sindi. Fırtınanın getirdiği kumları etekleriyle süpüre süpüre, yasemin kokulu memleketinin o çok sevdiği sokaklarını geçti ve mavi kırmızı boyalı, siyah beyaz revaklı kapıdan içeri girinceye değin hiç durmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zülzine(KİTAP OLDU)
Romantizm"Nereye gidersen git, arar bulur seni! İnsan kaderinden kaçabilir mi?" Ak köpüklü mavi sularıyla Akdeniz'in kıyısında, Sahra Çölü'nün hemen kuzeyinde, kara kıtanın denizle buluştuğu yerde, sarı bir kumaşın üzerine iliştirilmi...