Bahçenin dışında durmuş evi incelerken, karanlığın içinde evin hemen karşısındaki ağaçlık alanda durmuş, büyük bir ağacın gövdesine sırtını dayamıştı. Rüzgârın ağacın yapraklarını sallarken ki çıkan sese kulak kabartarak bir süre dinledi. Bu kısa süreli anda kendisini inanılmaz huzurlu hissetti.
Yaptığının yanlış olmadığını düşünüyor ve bununla ilgili en ufak bir pişmanlık belirtisi dahi göstermiyordu. Tek merak ettiği şey ve belki de bunu yapma nedeni babasının vereceği tepkiydi. Kendisine en az onun kadar iyi olduğunu gösterme çabasıydı belki de, çocukça bir düşünce gibi görülse de o böyle düşünmüyordu.
İçini çekip bunu düşünerek gülümsedi. Yaslandığı yerden doğrularak iki katlı müstakil eve doğru yürümeye başladı. Bahçeye girdi ve ağır ve emin adımlarla evin etrafını kolaçan etmek amacıyla turladı.
Mutfak kapısı olduğunu keşfettiği yere doğru bir adım attı. O saniye yaklaşık 2 saattir dışarda dikilip, uygun anın gelmesini beklerken, bu kapının açık olmadığından neredeyse adı kadar emindi. Yeni açılmıştı. Çünkü kapının hemen önündeki toprak zemindeki izler henüz çok taze duruyordu.
İçgüdülerin anında alarma geçerken, cebindeki eldivenleri giydi. Ayağında da da olası bir iz bırakmaya karşın sıradan plastik botlardan vardı. Diğer cebine elini atıp iki adet galoş tarzında tasarlanmış, fakat ses ihtimaline karşı süngerimsi yapıda olan şeyleri ayaklarına geçirip, mutfak kapısından içeriye girdi.
*-*-*-*-*-*-*-*
3 Saat Sonra...
Luhan, gece boyunca sürekli anlamsız rüyaların içinde adeta kaybolmuştu. Uyanmak istiyor ama bir şey sanki buna engel oluyordu. Onu gerçekten uyandıran şey cep telefonunun ısrarla çalma sesiydi.
Gözlerini açtığında ter içinde ve nefes nefese kalmıştı. Yutkunmaya çalışsa da boğazında oluşan bir yumru buna izin vermedi. Daha fazla beklemeden hemen yatağının yanı başında komodinin üzerinde duran telefonunu açarak kulağına dayadı.
Telefondaki ses Luhan'ın o an için idrak etmekte güçlük çektiği şeyleri sorarken, Luhan onu zoraki yanıtlamıştı.
Polisin onu neden gecenin bir vakti aradığını anlamaktan çok kalbini sıkıştıran ve üzerine çöreklenen bu hissin sebebini merak ediyordu.
Polis memuru olabilecek en nazik şekilde Luhan'a durumu tane tane açıklarken, Luhan telefonun elinde ki ağırlığını unutmuş gibi yere düşürdü. Yatakta doğrulup ne zaman ayağa kalktığını bile hatırlamıyordu. Tüm idrak kabiliyetini yitirmiş gibi hissediyordu.
O saniye ve belki de o an her şey kulağının içinde çınlayan sözcükler yüzünden sanki donmuştu. Boğazındaki yumru daha da büyümüş, nefes alıp verdiği her dakika işkenceye dönüşmüştü. Nefes alamadığını hissettiği an elini kalbinin üzerine koydu.
Dizlerinin bağı çözülüp yere düştüğünde bile neler olduğunu anlayamamıştı. Ağlayamıyordu bile, bunun gerçekten olduğunu düşünmeyi reddediyordu. Ellerini güçsüz dizlerinin üzerinde yumruk yapıp ağlayamadığı için kendisini suçlamaya başladı. Bağırıp, çağırmak hatta tüm gücüyle çığlık atmak istiyordu.
Ama tek yapabildiği hissiz kalmış gibi boşluğa bakmaktı. Kolu kanadı kırılmış bir halde, ne düşünmesi ya da ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Yüreği gözyaşlarına boğulmuş olsa da, o ağlayamıyordu. Tıpkı annesinde ve büyükannesinde olduğu gibi ağlama konusunda kilitlenip kalmıştı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MYTH
AdventureAğır adımlar ile odanın içinde ilerlerken, karanlığın bütün nimetlerinden yararlanmak oldukça hoşuna gidiyordu. O ana kadar hiç yapmadığı bir şey yapıp duvara yaslandı ve uyuyan kişiyi uzun bir süre seyretti. Onun yatakta dönüp duruşunu izledi. uya...