3.Bölüm - Gönülsüz Koruma

1.6K 128 13
                                    


Luhan sınıfta derse yoğunlaşmaya çalışırken, hemen çaprazında oturan erkek öğrenci sınıfa ilk girdiği andan beri gözlerini üzerinden hiç ayırmamıştı. Bunun farkında bile olmayan Luhan ise dün geceyi düşünmemek için kendisini zorluyordu ve tabi ki bu sabah olanları da.

Flashback...

Sehun polislere ifade verdikten sonra, gecenin kalanında uyumamış ve Luhan'ın başından ayrılmamıştı. Uyurken yüzünün her santimetrekaresini inceledi. O kadar savunmasız ve kırılgan görünüyordu ki, Sehun'un içi sızlamıştı. Bakışları boynuna kaydığında, adamın Luhan'ın boynunda bıraktığı, morarmaya başlamış olan izleri fark etti.

Kafasını iki yana sallayarak yatak odasından çıkıp mutfağa yöneldi. Kahve makinesini çalıştırdıktan sonra, mutfak penceresini açıp, soğuk havayı ciğerlerine çekti.

Uykusuzluğa alışıktı. Günün en sevdiği saatleri ise sabahın ilk ışıklarını gösterdiği vakitti. Güneşin henüz doğmadığı, tamamen kendisine ait bir zaman diliminden, misafiriyle ilgilenmek zorunda kalan ev sahibi rolünü üstlenmişti.

Evet, öfkeliydi. Yine de bu kahvaltı hazırlamasına engel olmadı.

Luhan taze kahve ve kızarmış ekmek kokusuyla uyandı. Rüya gördüğünü düşünerek yastığına iyice gömülmüşken, yaşadıkları ışık hızında beynine doldu. Yatakta doğrulunca Sehun'un gece boyunca nerede yatmış olabileceğini merak etti.

O düşünceleriyle savaşırken Sehun çoktan yatak odasının kapısına yaslanmış onu izliyordu.

"Günaydın uykucu. Yatak rahat mıydı bari?"

Luhan minnetle karışık mahcubiyetle Sehun'a bakarken belli belirsiz tebessüm etti ve tatlı bir şekilde başını salladı. Teşekkür etmek için bir şeyler söylemek istese de, o an boğazının acıdığını yeni yeni fark etmişti.

Yutkunmakta zorluk çekiyordu. Sehun onun elini boğazına götürdüğünü görünce, odadan çıkıp banyoya yöneldi. Ecza dolabından bir merhem ve ağrı kesiciyi alıp odaya geri döndü. Luhan'ın şaşkın bakışlarına aldırmadan yatağın kenarına oturdu. Yüzleri birbirine dönük bir şekilde birbirlerine bakıyorlardı.

Luhan bu yakınlıktan dolayı yüzünün ateş gibi yandığına ve onu rezil etmesine yetecek bir biçimde kızarmaya başladığına emindi.

Sehun tatlı bir biçimde Luhan'ın gözlerinin içine baktı. Dudakları düz bir çizgi halini almışken, merhemin kapağını açarak bir parçasını işaret parmağına aldı.

"İzin verirsen merhemi sürebilir miyim?"

Sesi de yüz ifadesine uygun bir yumuşaklıkla çıkmıştı. Luhan başka bir tarafa bakamıyor ya da "Ben kendim yaparım" diyemiyordu. İçini çekip başını salladı.

Gerekli izni alan Sehun, işaret parmağının üzerindeki merhemi Luhan'ın boynuna değdirir değdirmez, Luhan sanki elektriğe tutulmuş gibi başından ayakuçlarına kadar ürperdi.

Sehun yumuşak ve nazik hareketlerle teninin üzerinde gezinirken, Luhan kendisini gerçekten de tuhaf hissediyordu. Kalbinin ve nabzının bu temasla nasıl hızlandığını fark edince, kendisine hâkim olamadığı için kızgınlıkla alt dudağını ısırdı.

Sehun onun mücadelesini fark etmişti tabi ki ama çokta oralı değildi. İşini çoktan bitirmiş Luhan'ın yüzüne bakıyordu.

"Sürdüğüm merhem hem ağrını hafifletecek, hem de daha fazla morarmasını önleyecek. Kahvaltıdan sonra bir de ağrı kesici vereceğim. Ondan sonra daha iyi hissedeceğine eminim."

MYTHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin