Flashback...
Sehun, Kris ile konuştuktan sonra onun evden gitmesini fırsat bilmiş ve kendi öğrendiği bilgilerle gitmesi gereken yeri belirlemişti. Geriye kimseye görünmeden buradan ayrılmak kalıyordu.
Xi Ren'in evine girip onu öldürerek kaçan adamlardan birini tanımıştı. Bu nedenle önce onun peşine düşecekti. Eğer tahminlerinde yanılmıyorsa en azından aldıkları "Gizemli Kitabı" kime verdiklerini söyleyebilirdi.
Babası ve Xi Ren'in yıllardır görüşmediklerini Matthew kendisine cenazede söylediğinde şaşırmıştı. Sehun bunca zaman "Gizemli Kitap" ın hep Xi Ren'in koruması altında olduğunu da yine Matthew sayesinde öğrenme şansı buldu.
Matthew bir annenin yokluğunu aratmayacak kadar ilgili biriydi. Bu yüzden Sehun onu çok seviyordu. Onun verdiği bilgilerle kendi öğrendiklerini birleştirerek bir rota belirledi.
Babası öğrenmeden kitabı bulup ona vermek istiyordu. Belki de adamların neden bu kitap için öldürüldüğünü açıklardı.
Yıllar önce Xi Ren ve babası Eric Dane birlikte çalıştıkları bir kazıda bu kitabı bulmuş, yetkililere teslim etmek yerine, Xi Ren kitabın koruyuculuğunu üstleneceğini söylemişti. Matthew, babasının buna şiddetle karşı çıktığını ve Xi Ren ile aralarında bir anlaşmazlık doğduğunu da ifade etmiş, iki arkeolog bir daha görüşmemek üzere yollarını Xi Ren'in cenazesine kadar ayırmıştı.
Matthew ayrıca kitabın içeriği hakkında kendisinin de bir bilgisi olmadığını, çünkü sevgili kocasının bunu ona açıklamak istemediğini de eklemeden geçememişti.
Şimdi evinde eşyaları hazır, pasaportu cebinde gece olmasını bekliyordu. Her ne kadar içinden bir ses Luhan'ı bu şekilde yalnız bırakmaması gerektiğini söylerken, bir diğer yanı onu da gireceği bu tehlikeli yola sürüklemek yerine koruması gerektiğini söylüyordu.
Sehun gece üç dolaylarında evinden çıkarak, aşağıya binanın önüne indi. Binanın önüne park etmiş olduğu arabasının bagajına eşyalarını yerleştirirken bilgisayarını ve topladığı bilgileri yüklediği USB'yi unutmuş olduğunu fark etmişti.
Binaya tekrar girip dairesine çıktı. Sessiz hareket etmeye gayret ediyordu. İçeri girip unuttuklarını alması yaklaşık on dakika sürmüştü. Kendi kendine zaman kaybettiği için sessizce ağzının içinde söylenirken, daireden çıkıp kapısını kilitledi. Bir süre Luhan'ın kapısına bakıp iç çekti.
Onu bu halde yalnız bırakmak hiç içine sinmiyordu. Derin bir iç çekip tekrar aşağıya indi. Sürücü tarafına geçip, dizüstü bilgisayar çantasını yolcu koltuğunun üzerine bıraktı.
Etrafını kolaçan ederek sokaktan ayrılana kadar farlarını yakmadan ilerledi. Ana caddeye gelir gelmez de farları yakıp havaalanı yoluna girdi.
Arabasının arka koltuğun önüne yere yatarak gizlenmiş bir şekilde bekleyen Luhan'dan bihaberdi. Luhan onu uyuyamadığı için pencereden dışarı izlerken tesadüfen görmüştü. O da hızlıca sırt çantasını hazırlamış ve pasaportunu da yanına alarak aşağıya arabanın yanına inmiş ve arka koltuğun zemininde yatmış Sehun'un yan profilini izliyordu.
Havaalanına gelene kadar sabırla beklemiş, Sehun'da onu gerçekten fark etmemişti. Onu adım adım izleyerek tüm birikmiş parasını Sehun yüzünden uçak biletine harcamak zorunda bile kalmıştı.
Neyse ki Sehun hala onu fark ettiğine dair bir işaret vermemişti. Uçakta koltukları çaprazdaydı. Luhan deli gibi uçak korkusu olmasına, rağmen içgüdülerine uymak dışında bir şey yapmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MYTH
AdventureAğır adımlar ile odanın içinde ilerlerken, karanlığın bütün nimetlerinden yararlanmak oldukça hoşuna gidiyordu. O ana kadar hiç yapmadığı bir şey yapıp duvara yaslandı ve uyuyan kişiyi uzun bir süre seyretti. Onun yatakta dönüp duruşunu izledi. uya...