YN: Medya da Wallace Huo var...
Gözünde siyah gözlüklerle, üzerinde sıradan bir mağazadan alınamayacak kadar pahalı olduğu belli bir takım giymiş, uzun boylu ve kesinlikle yakışıklı bir adam tam karşısında duruyordu. Elinde de Luhan'ın çantası vardı.
Luhan birden saç diplerine kadar kızardığını hissetti. Çantasını almak için hamle yaptığında, yakışıklı yabancı hafifçe eğilerek onu selamladı. Çok hoş bir tebessüm, dudaklarının güzel biçimini iyice ortaya çıkardığında Luhan istemsizce nefesinin kesildiğini hissetti.
Zorlukla yutkundu. Şaşkınlıkla adama bakarken, sadece dış görünüşünün değil, ses tonunun da etkileyici olduğunu o saniye anladı.
"İzin verirseniz size yardımcı olmak isterim."
Luhan ilgiyle adama bakıyordu. Az önceki kızgınlığının yerine bu yabancı adamın amacını anlamaya yönelik bir merak vardı.
"Neden yardım etmek istiyorsunuz?"
"Gözlediğim kadarıyla oldukça yorgunsunuz ve çantanız da yorgun birine göre oldukça ağır görünüyor."
"Teşekkür ederim ama gerçekten gerek yok. Kendim halledebilirim."
Adam güzel gülümsemesini Luhan'a sunarken, Luhan adamın iyi niyetine rağmen yine de yardımını istemiyordu.
"Merak etmeyin, amacım sizi rahatsız etmek falan değil. Sadece yanınızdakiler size yardıma pek hevesli olmadıklarını fark ettim. Ve sizin için gönüllü olmak istedim. Gerçekten başka bir niyetim inanın ki yok."
"Teşekkür ederim."
Beraber yan yana yürürlerken, adam hâlâ tebessümle ona bakıyordu.
"Sizde mi ziyaret için geldiniz?"
"Pek sayılmaz, birini görmek için geldim. Aslında Çin'de yaşıyorum."
"O zaman iş için geldiğinizi söyleyebiliriz."
"Bir bakıma evet..."
"Anlıyorum."
"Peki, siz iş için mi buradasınız?"
"Hayır, ben de Amerika'da yaşıyorum ama bende ziyaret amacıyla geldim."
Adam boştaki elini Luhan'a uzatarak kendini tanıttı.
"Ben Wallace Huo Memnun oldum."
"Bende Xi Luhan, memnun oldum."
Ceketinin cebinden bir kartvizit çıkartarak Luhan'a uzattı. Luhan uzatılan kartı alarak uzun uzun inceledi.
"Bu benim kartım. Eğer yanlış anlamazsanız Amerika'ya dönmeden sizinle tekrar görüşmek isterim."
Luhan o anda bir şey söyleyemedi. Ama havaalanının dışında arabanın yanında dikilip, kendilerine oldukça düşmanca bir şekilde bakan Sehun'u görünce kararını vermişti.
"Tabi neden olmasın."
"Tamam, o zaman, sizden telefon bekliyor olacağım."
"Arayacağım. Yardımınız için tekrar teşekkür ederim."
Wallace, Luhan'ın çantasını kendisine teslim ettikten sonra, hafifçe eğilip onu selamladı ve Sehun'un olduğu tarafa yan bir bakış attı. Yüzünde yarım bir tebessümle oradan ayrılarak, kendisini bekleyen araca binerek oradan uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MYTH
AdventureAğır adımlar ile odanın içinde ilerlerken, karanlığın bütün nimetlerinden yararlanmak oldukça hoşuna gidiyordu. O ana kadar hiç yapmadığı bir şey yapıp duvara yaslandı ve uyuyan kişiyi uzun bir süre seyretti. Onun yatakta dönüp duruşunu izledi. uya...