Sessizlikte gözlerinin içine bakıyordum. Gözlerinin yeşillerine karışıyordum. Sarhoş oluyordum. Unutmuştum. Geçmişi, geleceği. Şimdi bile yoktu bana sorarsanız ben de yoktum. Sadece o vardı. Onun içinde kor ateşler saçan bakışları vardı. Güzel bir sarhoşluktu belki bu. Ama Serin bunu asla kabullenmezdi. Fakat şu an onu düşenebileceğim bir psikolojide değildim. Gelen olay dizisinde kendimi kaybetmiş, yok olmuştum. Kafam o kadar karışıktı ki siliniyordu anılarım, hayatım, düşüncelerim. Kendine yer açmak için yok ediyordu her şeyi. Sağım solum yok oluyordu. Sadece o. Bu kadar kısa bir zamanda bir insanın hayatı bir kişinin gözleri nasıl olurdu ki. İnanamazdım, inanamam. Ama inanmak zorunda da değildim. Hayatınız karmakarışık olduğunda ne kendinize ne etrafınıza güvenemediğinizde, düğümün ucunu bulamadığınızda sadece kalbinizi hissetmeye çalışın. Onun sesi elbet sizi bir yerlere götürecektir. O anlarda dipte olacağınız için daha da batamazsınız merak etmeyin. Ben, şuan en dipte olduğumu biliyorum, siyahın bir koyu tonu olsa bir şey yazmaz bana. Kandırsam kendimi bir şey olmaz bana. Yok oluyorum şu an ama en azından onun gözlerinde yok oluyorum.
''Biraz daha alır mısın?''
Sırıtıyorum ve başımı sallıyorum. Güneş gülüyor gözlerim cenneti buluyor, ölüyorum. Benim hayran bakışlarıma takılıyor bakışları, gözleri donuyor. Kafasını sallayıp bir kaç kaşık daha makarna dolduruyor tabağıma.
''Güneş! Yeter o kadar, öldürecek misin beni?'' diyip kahkaha atıyorum.
''İki canlısın sen yiyeceksin tabi!'' dediğiyle duruyor bir an.
Ben de duruyorum. Gözlerimi gözlerine dikiyorum. İtirazlar diziliyor gözlerine, hayır diyor gözlerim. Bu sefer hayır. Ondan tüm gerçekleri tüm gerçekliğiyle bekliyorum. O, yapmaz diye bağırıyor kalbim. Oyun bitti diyor mantığım. İç sesim kaç diyor kaçabildiğin kadar uzağa. Fakat ben, bu uçsuz karmaşanın içerisinde kaybolmuş ben ne kalbimi ne mantığımı ne de iç sesimi dinleyebiliyorum o an. Onun ağzından çıkacak iki söze dalıyor gözlerim. Onun sessizliği bağırıyor aramızda o iki saniye içerisinde.
Toparlanıyor Güneş, kahkaha atıyor. Düşünmeden izliyorum onu. Belki de hayatımda ilk defa bir şeyleri akışına bırakıyorum. Onu bekliyorum. ''Güzel şakaydı kabul et.'' diyor. Yanlış yol. Bakışlarımdan anlıyor. Önündeki sudan bir yudum alıyor. Gözlerini kaplayan umutsuzlukla, kapanıyor gözleri. O anda iç sesime kulak veriyorum. ''Kaç!'' diye bağırıyor içimde. Kaçıyorum.
Çıkışa doğru koşuyorum, nefes alamıyorum, hava dağlıyor ciğerlerimi. Yanıyor ciğerlerim. Merdivenleri birer ikişer atlıyorum. Kapıyı açtığım anda, gözlerinde siyah güneş gözlükleriyle, dudağındaki eğrelti gülüşle, uzun siyah deri ceket giymiş kel bir adamla karşılaşıyorum. ''Selam güzelim.'' diyor ve kolumdan sıkıca yakalıyor beni. Çırpınıyorum, bağırıyorum. Beni evin içerisine sürüklüyor.
O sırada Güneş nefes nefese salona geliyor. Göz bebekleri beni tutan adamı gördüğü anda büyüyor. Nefesleri sıklaşıyor, çenesi kasılıyor. ''Hector! Bırak onu!'' Gürlemesiyle kel adam kahkaha atıyor. Güneş'e doğru fırlatıyor beni.
Güneş sarıyor beni yüzümü göğsüne yaslıyor. Onu yumruklamaya başlıyorum, ellerim acıyor, kalbim acıyor. Gözlerimden kanlar akıyor. Beni bırakmıyor. ''Neden buradasın?'' Hıçkırklarım odayı doldururken Güneş'in sesi yankılanıyor. Hector rahat bir tavırla salondaki kanepeye kuruluyor.
''Buralardaydım geçerken uğrayayım dedim. Yoksa aile için zor bir anda mı geldim?'' sesi neşeli geliyor. Güneş'in kokusuyla sakinleşiyorum. Hıçkırıklarım kesiliyor. Güneş beni biraz kendinden ayırıyor ve gözlerimin içerisine bakıyor.
Alnımdan öpüyor. ''Serin hadi sen şimdilik odana çık seninle sonra konuşacağız.''
''Hayır!'' Gözlerimde ne gördüyse ısrar etmekten vazgeçiyor. Hector'un karısındaki koltuğa oturuyorum. Yeşil gözleri beni baştan aşağı süzüyor.
''Şizofren gelinim nasıllar?'' pişkince bir sırıtışla bana yönelttiği soru yüz düğümlü beynime bir düğüm daha ekliyor. Güneş'e dönüyorum.
''Git buradan!'' diye hırlıyor Hector'a. Hector'un yüzdeki gülüş siliniyor, Güneş'e öyle bir bakış atıyor ki, o adamın ne kadar tehlikeli olabileceğini o anda anlıyorum.
''Büyüdün de babana ahkam mı kesiyorsun beyzadem?''
''Sen kendini ne zamandır benim babam sanıyorsun?''
''Dramayı kes. Buraya neden geldiğimi biliyorsun.''
''Onlarla konuştum gidebilirsin sana şu an ihtiyaç yok.''
''Annen de senin gibi duygusal bir ahmaktı. Hala bu kızla aranızda özel bir şeyler olduğunu düşünüyorsun.''
Bu lafı duymasıyla Güneş'in yumruğu adamı çenesine iniyor.
''Ulan piç. Sen bozuksan o kadın ne yapsın. Senin için her şeyi göze aldı. Sen ne yaptın? Onu yarı yolda bıraktın. Böyle yaparak mı ahmak olmuyorsun?'' Duyduklarım karşısında ürküyorum. Bilmediğim büyük bir olay dönüyor burada. Başından beri bir parçası olduğumu hissettiğim bir olay.
Hector patlayan dudağından akan kanı elinin tersiyle siliyor. Bir yumruk o da Güneş'e geçiriyor. Kalbim parçalanıyor. ''Güneş!'' diye bağırıyorum. O hiç acı hissetmiyor gibi fakat o yumruk bana atılmışçasına acı çekiyorum. Hector bana dönüyor. ''Hıh, şizofren ve duygusal ahmak güzel ikili.'' deyip gülüyor.
''Kıza her şeyi anlatmak için iki saatin var. İki saatin sonunda anlatmadıysan kızı alır giderim. Anlatırsan da birlikte kontrole gideriz. Çok sevdiğin ailenin sağlığını önemsiyorsundur her halde?'' diyor ve gidiyor. Ardında yıkılmış iki genç insan bırakarak.
Güneş'e bakıyorum gözleri yaşarmış. Dayanamıyorum. Yanına gidip sarılıyorum ona, ruhunu ruhuma katmak ister gibi. Kolları yavaşça sarıyor beni. Hıçkırarak ağlamaya başlıyor. Yavaşça ellerimden kayıyor, yere çöküyoruz. Başı omzuma düştüğünde kızıl tutamlarını okşuyorum. Bir an gözlerini tutuyor gözlerime.
''Koruyamadım sizi, affet beni Serin. Nasıl başa çıkacağım tüm bu olanlarla bilmiyorum. Lütfen tut elimden.''
Benim de göz yaşlarım akmaya başlıyor. İyice sarıyorum kollarımı boynuna. ''Söyle ruhum, benim de elinden tutmama bu yükü omuzlamama izin ver.'' Sessizliğimiz karışıyor saniyelere. Birden kolumdan tuttuğu gibi kaldırıyor beni ''Gel benimle.'' Beni merdivenlere sürüklemeye başlıyor. Bozulmuş ruhum, hasta kişiliğim ve açık yaralarımla onunla omuz omuza savaşmaya hazırım. Çünkü biliyorum. Sevgimizin bizi iyileştireceğini biliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHTAN
Teen FictionBilinmezlik her zaman en korkulan olmamış mıdır? Peki korkuttuğu halde seni çekiyorsa ve bunu durduramıyorsan... Her şey bir anda sarpa sarabilir. Bugün yatağınıza yattığınızda hayal ettikleriniz belki gerçeklerdir. Fakat gerçek hiçbir...