Olduğumuzla olmak istediğimiz her zaman ayrımlara sahiptir. Bizim hayatımız bu ayrımlarla şekle kavuşuyor. Her birimize farklı şeyler hissettiriyor. Acıtıyor belki ama aynı zamanda bizi de biz yapıyor. Bazen yetemediğimizi, yetemeyeceğimizi düşündüğümüz olmuyor mu? Benim oluyor yetemeyeceğimi düşünüyorum ne ona ne başkalarına. Kendimi tedirgin hissediyorum. Bakışlarının onunla olmanın güzelliği bir yana umutsuzlukla da doluyor içim. Belirsiz çünkü bu işler aşk meşk başka. Öyle uymuyor planlara. Korkuyorum ama deniyorum, çabalıyorum. Çünkü tekrar hislerime kavuşmak istiyorum. Tekrar hayal kurmak istiyorum onun özelliğini hücrelerime kadar hissetmek. Onun kokusunu duyduğumda içimde can bulan kelebekleri istiyorum. Ama gelmiyor her bir itiraf daha da basitleştiriyor onun yerini. Belki diyorum sözler yetmiyor hissettiğini anlamak lazım koşmadan önce güneşe. O yüksekte beni bana kavuşturuyor belki ama ısısı bile yetmiyor bazen buzulları eritmeye. Can gerek renk gerek bir soluk gerek bana. Uyanmalıyım bana kendime. Daha fazla hayallerde yaşayamam gerçek benliğimle bütünleşmem gerek. İlk adım ne peki? Öz benle iç enerjimle tanışmak...
Şu an Leonard karşımda oturuyor. Yeşillerini bana dikmiş ve beklenti içersinde. Masanın üstündeki ellerimi havaya kaldırıp küçük bir küre oluşturduğunu düşünüyorum enerjimin. Git gide içene giden akımı arttırırken ruhum çekilir gibi oluyor. Biraz daha dayanmaya çalışıyorum ama titremeler geliyor. Yine bırakıyorum... Onuncu seferden sonra saymayı bıraktım. Her deneyişimde içimden gelen titremelerle kendimi patlayacak gibi hissediyorum ve bırakıyorum. O kadar güçlü bir şey var sanki durduramamaktan korkuyorum.
''Hadi IB korkma ben yanındayım maksimum evi uçurursun.'' derken o çapkın gülüşünü atıyordu ama bu sefer tabiki de erimiyorum çünkü benimle alay ettiği ortada. ''Yapma şunu ben sen değilim anlamaya çalış olmuyor sanki içimden bir şey patlayacakmış gibi oluyorum. Yapamayacağım sen de bunu biliyorsun.''
Çaresiz sesimi duyduktan sonra kaşları çatılıyor ve yeşillerine gölge düşüyor. ''Sen de yapabileceğini biliyorsun sana inanıyorum, ama ilk önce sen kendine inanmalısın. İkinci olarak da beyninin kontrolünü bırakmalısın. Sen kendini ne kadar sıkarsa o kadar geri teper. Bu yüzden içindekileri serbest bırak çünkü senden gelenlerle ne zaman barışırsan ancak o zaman onları tanır ve kontrol edebilirsin.''
Ağzım açık Leo yu dinliyordum. Yine haklıydı. Kendimi çok suçlu hissediyordum. Onca yıl -her ne kadar nedenlerim olsa da- kendimi insanlardan soyutlamıştım böylelikle karanlıkta yalnızlığa mahkum kalmıştım. Küçümsemek yerine kaynaşmaya çalışsaydım hem onları hem de kendimi tanıyor olurdum. Ama zaman çoktan geçti. Ve benim kendimi tanımaya bir yerden başlamam lazım. Belki de anlatarak başlamak bana yardımcı olur. İçimdekileri, düşünceleri;duyguları böylelikle enerjimi de çıkarabilmeyi umuyorum.
''Leonard.'' yumuşak bir ses tonu ile seslendim. ''hımm?'' Dalgın gözlerini penceredeki muhteşem manzaradan çekip üstüme kondurdu. ''Benimle konuşur musun?'' dediğimde yüzünü buruşturup şaşkın fısıltılı bir gülüş attı bana. ''Isabel zaten konuşuyoruz daha telapatiye geçmedik.'' derken şaşkın-bir o kadar da tatlı- gülümsemesi yüzünden silinmemişti. İç çektim gözlerim karşımda duran dolaplara odaklandı derin derin. ''Hadi anlat neler oluyor.'' diyip yerinden kalktı geldi yanıma oturdu. Bir anda irkildim.
''Unuttum, ben konuşmayı unuttum Leonard, insanlardan o kadar uzak kaldım ki bir şeyleri ifade etmeye ihtiyaç bile duymadım. Artık ifade edeceğim ne bir duygu var ne de söyleyebileceğim şeyler benden. Duygularımın ne olduğunu bile tercüme edemiyorum yok gibi.'' ona döndüm gözlerim hafif buğulanmıştı ama ağlamayacaktım biliyordum çünkü ağlayamıyordum da.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHTAN
Teen FictionBilinmezlik her zaman en korkulan olmamış mıdır? Peki korkuttuğu halde seni çekiyorsa ve bunu durduramıyorsan... Her şey bir anda sarpa sarabilir. Bugün yatağınıza yattığınızda hayal ettikleriniz belki gerçeklerdir. Fakat gerçek hiçbir...