Saat 2yi bulmuştu, tam öğlen sıcağı. Şortla bir tişört giydim, yüzüme yine özenmedim.
Bu sıcakta makyaj yapacak halim yoktu.
Bisikletin zincirini yaptırmam gerekiyordu. Sonuçta her akşam sürüyordum.Evin karşısındaki yere götürdüm, zaten yapılması birkaç dakika sürdü. Bisikleti tekrar eve götürürken telefonum çaldı. Ali arıyordu.
"Efendim?"
"Selin, n'apıyorsun?"
"Ne var söyle?"
"Konuşalım biraz lütfen. Gerçekten yanlış anladın beni. Birkaç dakika ver bana ya."
Bu çocuk neden benim üzerime bu kadar düşüyor ki? İstese kaç tane kız bulur yazlıktan. Tabi elinde kız kalmadıysa başka.
"Of tamam. Sahile gel konuşalım."
"5 dakikaya ordayım."
Ben sahile gittiğimde Ali ordaydı. Bankta arkası dönük oturmuş, beni bekliyordu. Bir an gitmesem mi diye düşündüm. Ama küçük ortam, konuşmadan kurtulamayacaktım. Gittim yanına oturdum.
"Dinliyorum seni."
"Geldiğin için teşekkür ederim."
"Geç bunları, söyle bir an önce ne söyleyeceksen."
Öyle sinirli konuştum ki, ben bile kendime şaştım. Çocuk en sonunda yeter deyip gidecek.
"Neden sinirlendiğini anlıyorum, haklısın da. Ama gerçekten tahmin ettiğin gibi bir amacım yoktu. Neden olsun ki? Evde annemler yok biraz vakit geçiririz diye düşündüm ama erken oldu evet. Gerçekten sandığın gibi bir şey yok. Ben öyle bir insan değilim."
Gözlerinin içine baktım. Hayır, o tam da öyle bir insandı. Bunu görmemek için aptal olmak gerekiyordu. Kimsin de beni kandırmaya çalışıyorsun demek geldi içimden. Ama demedim, gülümsedim ona.
"Önemli değil, ben yanlış anlamışım."
Yaz aşkı güzeldir evet. Ama kendini kaptırmak yanlıştır. Madem akıllı olmak gerekiyor, oluruz. Ama asla onun iki günde elde edeceği kız olmucam, kendimden eminim.
"Aşkım benim."
Uzanıp yanağımı öptü.
"Denize gidelim mi bugün?"
"Şey, benim için uygun bir zaman değil."
"Hadi ya, beklerim ben sorun yok."
Çok aman aman güzel bir kız değildim, bir deri bir kemik de değildim. Renkli gozlerim yoktu, veya sarı saçlarım. Hiçbirine sahip değildim. Sadece tatlıydım, yaşını bile tam gösteremeyen, tatlı bir kız. Ve Ali gibi yakışıklı bir çocuğun bana neden baktığını hiç anlamadım, hele ki o kadar teslemeye rağmen.
Kompleksli bir kız değildim ama şu an bikiniyle karşısına çıkacak cesaretim de yoktu açıkçası. Hem de kizsal donemime az kalmisti, riske gerek yoktu.
"O zaman akşam buluşmaya ne dersin? Sizin sitenin arka tarafında park var görmüşsündür belki. Hem bira falan da alırız, güzel olur. Valla başka bir amacım yok, hemen kötü düşünme." Diyerek ellerini havaya kaldırdı.
Bu hareketi güldürmüştü beni. Sanırım çocuğun gözünü fazla korkuttum.
"Bir düşünürüm."
"İyi bari. Bu da bir gelişme."
Saat 9a geldiğinde Ali mesaj atmıştı. Beni bakkalın orda bekliyormuş. Mini bir elbise giydim, ayağıma da siyah sandaletlerimi. Hafif bir makyaj yaptım ve evden çıktım.
Bakkala vardığımda Ali'yi gördüm. Kot üstüne de yeşil v yaka bir tişört giymişti. Çok yakışıklı gözüküyordu.
Yanına gitmeden telefonumu sessize almayı da ihmal etmedim tabi. Ne olur ne olmaz.
"Selam."
"Çok güzel görünüyorsun."
"Teşekkür ederim. Ee ne alıyoruz?"
"Bira aldım ben bize." Dedi elindeki siyah torbayı göstererek. "Sen başka bir şey ister misin?"
"Yok ya, o yeterli."
Parka giderken yolda elini uzattı. Biraz tereddüt etsem de tuttum. İnşallah yanında komik durmuyorumdur. Kendine güven biraz Selin. Senin de bir giderin var.
Parka geldik gelmesine de, park demeye bin şahit ister. Her şeyi yıkık dökük. Birtek sağlam olan şey 2 salıncak.
"Ne olmuş buraya böyle?"
"Biz yaptık."
"Anlamadım?"
"Az adam dövüp dağıtmadık buraları." Deyip güldü. Etraf da ıssızdı. Psikopat bu sonuçta, tecavüz edip on iki yerimden bıçaklayıp atmasa beni buraya bari. Cebinde bıçak görmedim ama boğadabilir, hiç belli olmaz.
"Sen psikopat mısın ya?"
"Evet."
Ah, harika.
Bir salıncağa o, diğerine ben oturdum ve biraları içmeye başladık.
"Ee biraz kendinden bahset bakalım. Mesela isminden başlayabilirsin."
"Selin işte, biliyorsun."
"Soyismini bilmiyorum ama?"
Zurnanın zırt dediği yer burası olsa gerek. Eğer soyadımı söylersem sosyal ağlardan beni bulabilir. Tamam whatsapp veya twitter biomda herhangi bir tarih yazmıyordu. Emre'yle bir fotoğrafım da yoktu. Ama ne olursa olsun tweetlerden sevgilim olduğunu anlayabilirdi. Riske atamazdım kendimi.
"Ne değişicek bilince?"
"Ne kaybediceksin söyleyince?"
Kıvır Selin kıvır. Bir şey gizlediğini bilmesin.
"Çok şey."
"Mesela?"
"Mesela gizemliliğimi."
"He kendimi saklarım diyorsun yani."
Biraz yemeye başladı mı ne?
"Aynen öyle. Nasıl olsa buradaki her kızı biliyorsun öyle değil mi? Benim de bir farklılığım olsun."
"Sen çok akıllısın bakıyorum."
"Eh, biraz öyleyim."
"Söyleme bakalım. Nasıl olsa öğrenirim."
"Ben söylemedikçe öğrenebilceğini sanmıyorum."
"Sen daha beni tanımıyorsun." Deyip güldü.
Bu durum hiç hoşuma gitmemişti.
Herkese merhaba oncelikle, elimde bu hikaye vardi en sonunda buraya atmaya karar verdim
Anlayacaginiz en az 10-15 bolum hazirda var.
Daha hizli yuklemek icin de guzel yorumlarinizi bekliyorum.
:)