Albus, Rose ile küçük kayığa bindiğinde inanılmaz bir heyecan tüm benliğini sarmıştı. Durgun çarşaf gibi suda, gecenin karanlığında, sadece kayığın fenerinin ışığında kendi heyecanlı yüzüne baktı. Döndü, Rose'un da aynı şeyi yaptığını görünce şaşırmadı: O da tıpkı kendisi gibi heyecanlıydı. Sonra tekrar suya baktı. Yüzü simsiyah suda ayna gibi parıldarken bembeyaz dolunay başının hemen arkasından belirmişti, inanılmaz bir parlaklık yansıtıyordu. Genç Potter kafasını kaldırdığında uzaktaki kayıkların birinde uzun boylu çocuğu gördü; Rose'la çarpışan. Ama ona baktığında içini ani, karışık bir duygu seli kapladı: Üzgün, parçalanmış; ama heyecanlı ve endişeli de. Garip bir şekilde nasıl olduğunu anlamıyor, kafasını yormaya çalıştığında da kendini bitkin ve ruhsuz hissediyordu. Rose'un sesiyle gerçek hayata dönerken bu garip duyguyu kafasından uzaklaştırmış, unutmuştu bile.
"Sence bizi bir çeşit bir sınava mı sokacaklar?" Albus, kızın bunu soracağını, ta arabada babası ona ilk günlerini anlattığından beri biliyordu.
"Hayır," dedi kıza, "Babana amcandan kalmış bir espri sadece, seni korkutmak için. Komik olduğunu düşünüyorlar sadece." Hangi amcasından olduğunu biliyordu Albus: Fred. Ama bunu Rose'a söylemek istemedi.
Rose'un sakinleştiğini görünce içini heyecanlı bir mutluluk duygusu kapladı. Sonra da hemen ekledi, "Sadece bina seçimleri olacak. Babamın zamanında eski büyücü Albus Dumbledore -yani adaşım- müdür olduğu için bu görev Prof. McGonagall'a kalmıştı."
"Acaba bu sene kim olacak?" dedi Rose. Heyacanı biraz olsun yatımıştı.
"James bana söylemedi, gıcık işte." Albus gülümsedi.
Sonra, Rose da güldü. Rose'un güldüğünü görmek Albus'u sevindirmişti.
Serin rüzgar denizi hafif dalgalandırdı. Ama -kayık filosunu koruyan büyü sayesinde, diye düşündü Albus- hiçbir kayık en ufak bir kıpırtı bile göstermemişti. Diğer heyecanlı çocuklarla birlkte heybetli Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'na yaklaşırken yolculuk boyunca asıl heyecanı o an duydu. Babası anlatırken o kadar da abartı bir yer değildir, diye düşünüyordu ama o an okulunu gözleri önünde capcanlı görünce nutku tutulmuştu: Bir dağın tepesine yerleşmiş, göğe doğru heybet ve kudretle uzayan, etrafı kulelerle çevrili göz kamaştırıcı büyüklükte bir şato. Diğer kayıklardan da heyecanlı mırıltılar yükseliyordu şimdi. Hepsi belli ki gördükleri bu heybet ve güç emsalinin karşısında küçük dillerini yutmuşlardı; tıpkı o kayıkta bulunan Rose ve Albus gibi.
Albus, en öndeki kendi cüssesine uygun, dört beş küçük kayığın birleşmesiyle oluşmuş gibi görünen, ama eni talihsiz bir şekilde kendisininkine dar gelen kayıktaki bekçi ve profesör Hagrid'e baktığında, onun oldukça yaşlı, bembeyaz saçlı (babası ona anlattığında hep saçlarını siyah hayal ediyordu) bir yarı dev olduğunu görmüştü. Bir an için geçmişe gittiğinde, James'in daha okula başlamasına bir hafta kala babası Harry'nin kendisine anlattığı koca adamı taklit etmek için, babasından öğrendiği basit bir uçurma büyüsüyle -bunun için epey çalışmıştı- dört beş tane boş su galonunu belinde, havada, annesi Ginny'nin basit bir büyüyle diktiği Hagrid kostümünün altında tutarken, onu omuzlarıyla zar zor tutan erkek kardeşinin , yani Albus'un da ensesine ve sırtına, kardeşinin düzgün durması için sert şaplaklar atarken, "Hadi, Fluffy!" diye bağırıyordu. "Saldır!" Sonra da yine annesinin aynı büyüyle diktiği köpek kostümüyle, aynı Fluffy gibi havlamaya çalışan Lilly, evlerinin bahçesinde bir oraya, bir buraya koşturuyordu.
Daldığı düşüncelerinden uyanan Albus Severus kayık kıyıya vurunca anladı nihayetgeldiklerini. Hâlâ suya bakmakta olan Rose'un sırtına da hafif dokunup onu uyardıktan sonra, önlerindeki birinci sınıf kalabalığı ve Hagrid'in ardından şatoya, dev okul kapısının altından ve ardından da büyük Giriş Salonu'ndan geçerek adımlarını attılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Albus Severus Potter ve Bellatrix'in İntikamı
AdventureSihir dünyası Voldemort'un ölümüyle, sonunda rahat bir nefes almıştır. Ama kimsenin bilmediği yeni bir kötülük doğmuştur ve her geçen gün kendini intikam ve nefretle beslemiştir. Duyduğu intikam bizzat öz annesi Bellatrix Lestrange'i öldüren kişiyed...