Adrenalin, şu an tüm vücudumu ele geçirdi!
Küçük adımlarla salonda ilerken etrafımı kolaçan etmeyi ihmal etmedim. Bir kameraya ya da başka bir köpek vakasına maruz kalmamak için temkinli davranarak ilerledim. Medivenlere vardığımda, üst katta yanan hiçbir ışık olmadığını fark ettim. Eğer bir ışık açarsam, evde birinin olduğu hemen anlaşılırdı. Mirza eve dönmüştü ve Arden'in gideceğini de biliyordu. Işığı fark etmesi çok uzun sürmezdi.
Telefonumdan açtığım flash ışığıyla merdivenleri parmak uçlarımla tırmandım. Evde kimse yoktu ama yinede sessiz olmaya çalıştım. Etraftaki sınırlı sayıdaki eşyalara çarpmamaya özen göstererek önüme ilk çıkan kapıyı açıp içeriye girdim. Odaya girmemle çıkmam bir oldu. Boş bir odaydı. Bir tane çalışma masası ve küçük puf şeklinde bir koltuktan ve yerde açılmamış olarak duran kolilerden ibaretti.
Hemen sol çaprazımda duran odaya hareketlendim. Kapı zaten aralıktı. Ben, odamdan baktığımda burada bir oda görüyorsam, o oda bu olmalıydı. Çünkü hizalamaya göre odamın hizasına denk geliyordu. Hesaplamalarımın yanlış çıkmadığını, içeri girdiğimde karşıma çıkan geniş bir yatak ile anladım. Hemen karşı tarafındaysa benim odaya bakan pencere vardı. Dekorasyonu, benim odamınkine benziyordu.
Zarfı hangi odaya ya da nereye koyduğunu görmemiştim ama başlangıç olarak kendi odasından başlamayı tercih ettim.
Burası evin tamamlanmış tek odası gibiydi. Tüm mobilyalar yerleşmiş, etrafta açılacak bir koli kalmamıştı. Mobilyaların sayısı az olduğu için oda ferahtı. Elimdeki telefonun ışığıyla oda içerisinde gezmeye başladım. Gözüme ilk çarpan masaya varıp çekmecelerden birini açmamla zarfı bulmam bir oldu.
"Bu kadar hızlı mıydı yani?" dedim ufak bir şaşkınlıkla.
Benim de aksiyon kotam bu kadarmış demek ki. Zarfı biraz inceledikten sonra doğru zarfın olduğuna emin olmak için etrafta başka zarf var mı diye aramaya devam ettim. Dağınık yatağın iki yanında duran küçük komidinlere bakıp, yatağın altında kutu veya benzeri bir şey var mı diye kontrol ettikten sonra odadan çıktım. İlk girdiğim odayı da hızlıca kontrol ettikten sonra istemeyerek de olsa evden çıkma kararı aldım. Ev oldukça büyüktü ve her odaya bakacak kadar zamanımda yoktu. Dakikalardır gergin bir haldeydim ve vücudum artık titremeye başlamıştı. Cebime sıkıştırdığım zarfın o zarf olması gerekiyordu. O olmalıydı. Zaten bir insan evinde kaç tane açılmamış, üzerinde hiçbir yazı bulunmayan bir zarf saklar ki?
Merdivenlerden inip içeri girdiğim pencereden geri çıktım. Hızlı adımlarla bahçeden çıkıp arabamın olduğu yere doğru gittim. Artık tehlikeli durumda olmamama rağmen hala endişeyle etrafıma bakıyorum. Titrek ellerimle arabanın kapısını açıp bindim. Vakit kaybetmeden arabayı çalıştırıp evimin önündeki park yerine girdim. Arabadan inmeden önce saçlarımı ve yamulmuş ceketimi düzelttim. Zarfı da çantama sıkıştırdıktan sonra arabadan inip eve girdim. Salona hiç girmeden odama çıkmayı planlarken Mirza'nın radarına yakalandım.
"Bir selam yok mu, Artemis?"
Mirza, sevecen takılmaya çalışarak yanıma geldiğinde gergince gülümsedim.
"Selam," dedim. Mirza buna biraz şaşırarak kaşlarını çattı.
"Sen iyi misin? Artemis dememe bile takılmadın. Bir gariplik var." diyerek daha çok yaklaştı. Durumu fazla belli ettiğimi fark ederek "Artık önemsemiyorum bu lakaplarını." dedim. Sesimin titrememesi beni güçlendirdi. Mirza bir süre daha tepkilerimi ölçtükten sonra, gevşek bir gülüş sergileyerek koluma dokundu.
"Bir an Mila'yı kaybettiğimi sanmıştım. Neyse ki buradasın."
Gülümsemesi, bir şeyler hatırlamış gibi yüzünde sönerken hala kapı önündeydik. Kendimi toparlayarak salona doğru yürüdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düş Rengi
Mystère / ThrillerHer şey, ikizlerden birinin bir bara girmesi ve bu bardan çıktıktan sonra hayatlarının değişmesiyle başlıyor. Birbirinin zıttı ikiz kardeşler...Hayatları dışardan mükemmel gibi dursa da içe girdikçe zorlaşan bir yaşamın hikayesi. Bağlantılı...