Siyah ceketimi üzerime geçirirken kapıya varmıştım. Yaklaşık yarım saat önce gördüğüm kişiyi, hiçbir şeye bağlamamayı tercih ederek hazırlanmıştım. Kapıdan çıkmadan önce bana hızlı adımlarla gelen hizmetliye doğru döndüm.
"Mirza çıktı mı?" dedim siyah elbisemin eteklerini düzeltirken. Hizmetli çantamı bana uzatırken heyecanlı bir şekilde konuştu.
"Evet, çıktı efendim. Fakat hala buradalar yani dışarıdalar. Eğer bir şey diyecekseniz, yani isterseniz çağırabilirim..."
Elim kapının koluna giderken hizmetlinin cümlesi ile duraksadım. Çatık kaşlarla ona bakarak "Nasıl yani, ne yapıyor dışarıda?" diye sordum.
"Evin karşısındaki villaya bu sabah taşınan biri oldu. Mirza Bey de ev sahibiyle görüşüyordu, Mila Hanım."
"Anladım. Ben şimdi çıkıyorum, akşam geç geleceğim. Eğer arayan olursa direkt özele yönlendirin."
Hizmetli dediklerimi onaylarken son kez üzerime çeki düzen verdim ve kapıyı açarak evden çıktım. Çıkar çıkmaz, karşı villanın önünde dikilen Mirza'yı ve onu gördüm. İkisinin de yüz ifadesi düzdü fakat Mirza'nın gözleri benim üzerimdeydi. Bana bakmayı kesmiyor bir yandan da onunla konuşmaya devam ediyordu. İster istemez konuştuğu konunun benim hakkımda olduğu düşüncesine kapıldım. Eğer öyleyse, benim hakkımda kim bilir neler anlatıyordu.
Gözlerimi onlardan çekip park halindeki arabamın yanına ulaştım. Kapıyı açmama fırsat kalmadan Mirza'nın adımla seslenmesiyle duraksadım.
"Mila! Gelebilir misin?"
Bakışlarımı Mirza'ya çevirirken yanındaki adama bakmamaya çalıştım. Ortada henüz bir şey yokken bile gerildim. Mirza, genellikle bana karşı rica cümleleri kurmazdı. Kızlarla konuşurken olduğu kadar kibar olmazdı yani benimle. Belki de bunu garipseyerek gerilmiştim.
"İşim var Mirza."
Aramızda kısa mesafe olsa da şuan Mirza'nın göz devirdiğini hissedebilmiştim. Tek elini lacivert pantolonunun cebine sokarken birkaç adım atarak öne çıktı.
"Biliyorum, Mila. Gel hadi."
Kısa süreli kibar konuşmanın sonuna geldiğimizde ne kadar gitmek istemesem de arabanın yanından geçip ağır adımlarla yanlarına doğru yürüdüm. Bu sefer ikisinin de bakışları benim üzerimdeydi. Ben de bakışlarımı onlardan kaçırmayarak ikisine de baktım.
"Seni yeni komşumuzla tanıştırmak istedim," dedi Mirza. Vücudunu hafiften yeni komşumuza doğru çevirdi. Boştaki elini ona doğru kaldırıp "Arden," dedi. Daha sonra da o eli bana çevirip "Az öncede duyduğun gibi Mila," diyerek bu kısa tanışma faslını sonlandırdı. Arden... İsmi ne kadar değişik olsa da, söylendiği zaman ritmik bir hava bırakıyordu insanın üzerinde.
Göz ucuyla bana doğru uzatılan bir el olup olmadığını kontrol ettim. Arden'in iki elide ceplerindeydi ve birini bile çıkartmaya niyeti yoktu. Bende, ifadesiz bir şekilde bakmaya çalışıp onun gözlerine diktim gözlerimi.
"Memnun oldum."
Arden, benden yaklaşık on santim kadar uzun biriydi. Belki de daha fazlaydı. 1.70 boyunda biriydim.
Renkli gözleri sahipti. Normal mavilikte ve boş bakışlarla dolu gözlere. Çenesi biraz sivri yapılıydı. Elmacık kemiklerini ortaya çıkartan bir çeneydi. Yüzünde aksi gözüken hiçbir şey yoktu. Garip bir şekilde, sanki ustaca çizilmiş bir yüz gibiydi. Televizyon oyuncularını aratmayacak kadar şekilliydi. Atletik vücudu da yüz hatlarının güzelliğine destek veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düş Rengi
Gizem / GerilimHer şey, ikizlerden birinin bir bara girmesi ve bu bardan çıktıktan sonra hayatlarının değişmesiyle başlıyor. Birbirinin zıttı ikiz kardeşler...Hayatları dışardan mükemmel gibi dursa da içe girdikçe zorlaşan bir yaşamın hikayesi. Bağlantılı...