"Beni duymadın mı!? Hala evimde ne işin var Arden!?"
Sesim salonda yankılanmıştı. Sağ elim parmak uçlarımdan bileğime kadar sızlıyordu. Karnıma oturan taşlar bir pet şişenin içine doldurulup onu havasız bırakmış gibi benimde nefes alışverişlerimi zorlaştırmıştı. Yine de, dik durmaya çalışarak Arden'den öfkeli gözlerimi ayırmadım.
Önce bir elini kaldırıp yavaş bir şekilde çenesine yerleştirdi. Gözleri kapalıydı. Sımsıkı kapattığı ağzı elmacık kemiklerini ortaya sermişti. Daha sonra, ağır bir hareketle kafasını bana çevirdi. Kapattığı gözleri açtığında, bakışlarındaki sertlikle canım acımıştı. Gözlerinde öfke dışında hiçbir şey yoktu.
"Sen," dedi tıslarcasına. Sesi gözlerindeki öfkeyi dışa vuruyordu. "Bana tokat mı attın?"
Cümlenin devamını olağan bir sakinlikle söylemişti. Ölüm fısıltısının sakinliği gibiydi. Fısıltı tenime işleyip korkuyu daha çok arttırmıştı. Yutkundum.
"Defol git Arden!" diyerek son kez haykırdım.
"Mila! Sen ne halt ediyorsun!?"
Yaklaşan ayak sesleri sonunda durmuştu. Babam, sinirden yüzü kızarmış bir halde yanıma geldi. Beni kolumdan sıkıca tutup sarsmasıyla, zar zor koruduğum dengem tamamen bozuldu. Tökezleyip düşmemek için babamın vücuduna tutunmuştum. Gözlerimi bir saniye bile bana ölümcül bakışlar atan Arden'den çekmeyerek "O bunu hak etti baba!" dedim.
Sesim çatlamıştı. Direncimi giderek kaybediyordum. Gözlerimi yakan küçük damlacıklar toplanmaya başlamıştı.
"Hak etti!" dedim sesimi daha düzgün çıkartmaya çalışarak.
"Sen! Sen kendinde değilsin! Ne yaptığını sanıyordun!?"
Gözlerimi kısa bir anlığına Arden'den çevirip babama döndüm. Yüzünde kırmızıdan başka siyah, irileşen gözlerinin rengi vardı. Sıktığı kolumu öyle bir kavramıştı ki beni her kelimesinde sarsıp savurduğunun farkında değildi. Kalabalıktan uğultulu şekilde yükselen sesler ve meraklı bakışlar etrafımızı çevrelemişti.
"Bırak kızı."
Bu kelimeler Arden'in dudaklarından çıkmıştı. Babam şaşkına dönmüş bir halde bakışlarını benden çekip Arden'e kaydırdığında bende ona döndüm. Yüzünde hala aynı ifade vardı. Gözleri hala öfke kusuyordu ve hala benim üzerimdeydi. Çenesindeki elini yavaşça indirip omuzlarını geriye atarak üzerideki ceketi atik bir hareketle düzeltti.
"Arden, bak sen onu ya... yanlış anlaşılma..."
Babam kelimeleri bocalamaya başlayıp bir şeyler gevelese de Arden onu duymuyordu. Toparlandıktan sonra hareket edip bana doğru yürümeye başladı. Ne yapacağını kestiremesem de yerimden kıpırdamayarak üzerime gelmesini bekledim.
Aramızda iki adımlık mesafe bırakacak kadar yaklaştığında kolumdaki baskının azaldığını, hatta yok olduğunu fark ettim. Babam, aramızdan çekilmişti.
Arden gözlerini gözlerime dikip birkaç saniye önümde dikildikten sonra, öpecekmiş gibi yanağıma doğru eğildiğinde irkildim. Dudakları, yanağımı es geçip kulağımı buldu.
"Bunu, bu geceyi ve sana bu şekilde bakan gözleri sakın, sakın unutma Mila. Bunun bedelini ödeyeceksin."
Sesindeki tehditkar tını diken üzerine düşmüşüm gibi vücuduma batmıştı. Cümlesini bitirir bitirmez yanımdan hızlıca geçerek gitti.
Onun ardından, varlığını hiç fark etmediğim Ayriz, donuk bakışlarını üzerimde gezdirerek yanımdan geçti. Geçerken omuz atmayı da ihmal etmemişti. Omzuma gelen darbeyle hafif sallansam da hemen toparlandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düş Rengi
Misterio / SuspensoHer şey, ikizlerden birinin bir bara girmesi ve bu bardan çıktıktan sonra hayatlarının değişmesiyle başlıyor. Birbirinin zıttı ikiz kardeşler...Hayatları dışardan mükemmel gibi dursa da içe girdikçe zorlaşan bir yaşamın hikayesi. Bağlantılı...