4. Bölüm

4.1K 294 5
                                    


“Verdiğiniz izin süresini aştığım için çok özür dilerim lordum,ama kız kardeşimin ölümüne alışmak sandığımdan daha zor oldu benim için”


Bertha geç kalma nedenini açıklarken Briana kapının hemen girişinde onun arkasında duruyordu. Odaya girdiklerinde lord denen adamın uşaklardan birine bağırdığına şahit olmuşlardı. Fiziksel hiçbir temasta bulunmasada sadece bağırması bile zavallı uşağı sersemletmişti. Kulaklarına dolan haykırma sesi yüzünden kafasını kaldırıp ileri doğru bakamamıştı bile Briana,bu yüksek sesin sahibine bakmaya bile korkuyordu. Bertha’nın arkasına saklanmış bakışlarını yerde bir noktaya dikmiş kasaplık koyun gibi öylece bekliyordu.


Lord hazretleri masasının başına geçip otururken sesini alçaltmadan “Herkes birgün ölecek,buna alışmak zor olmasa gerek” diye gürledi. O an düşüncelerinde haklı olduğuna kanaat getirmişti Briana,bu adam gerçekten de Bertha’nın bahsettiği gibi merhametli biri değildi…Kadının kardeşi öldüğü halde bundan sanki ölüm sıradan bir şeymiş gibi bahsetmesi merhametli olmadığının en büyük ispatıydı…Sadece sesi bile tüm odayı inletirken kimbilir görünüşü nasıldı ? Görmese bile yüz ifadesinde lordlara özgü karanlık bakışlar olduğuna emindi,hatta belki de büyük bir yara izi suratında…Etrafa bağırıp çağırmasıda bu yüzden olabilirdi. Merak etsede yinede kafasını kadının yanından uzatıp adama bakmaya cesaret edemiyordu.


Bertha lordun sözlerini dinledikten sonra “Haklısınız lordum,gerçekten çok üzgünüm” diyerek başını önüne eğince masasının üzerine dağılmış mektup kağıtlarına çevirdi bakışlarını Lord Crawford. Eline aldığı bir kağıttaki yazıyı incelemeye başlarken bir şey söylemeden eliyle çıkabileceğini işaret etti,bugünkü sinirini uşaktan çıkardığı için kadına fazla bir şey kalmamıştı geride.


Bertha odadan çıkmak yerine kesik bir öksürük sesiyle kendisine bakmaya zorlayınca “Başka ne var ?” diye çıkıştı,aynı anda onun arkasındaki kıpırtıyı farkedince tek kaşı havaya kalkmıştı.
“Arkanda ki kim Bertha ?” diye sordu,sesinde meraktan çok biraz önceki sinirinden arta kalanlar vardı. Belirli olmayan şeylerden nefret ederdi ve şuan emektar hizmetçisinin arkasındaki varlık tamamen belirsizdi.
“Bu Briana” dedi Bertha ve arkasında saklanan kızı kolundan tutarak yanına çekti “Bildiğiniz gibi hayatta kız kardeşimden başka hiçbir akrabam yoktu ve o da öldü…Briana benim yeğenim,ben düşündüm ki burda---
Kadının cümlesini tamamlamasına müsaade etmeden “Ben hayır kurumu değilim Bertha” diye gürledi lord. Briana daha kendini toparlayıp adamın yüzüne bakamamışken bu bağırmayla tekrar kadının arkasına geçmişti…
Lord Crawford öfkeli sesini dindirmeden “Evimde yeni bir çalışana ihtiyacım yok” diye devam etti konuşmasına,genç kızın yüzüne bakma gereği bile duymamıştı. Kafasını tekrar önündeki masada duran karışık mektup kağıtlarına gömdü,kadının ne söyleyeceği umrunda bile değildi konuyu kapatmıştı.
Briana elini Bertha’nın kendisini tuttuğu elinin üzerine koyarak “Gitsem iyi olacak” diye fısıldadı,kendisi yüzünden adamın onu azarlamasına üzülmüştü.
Odadan çıkmak için arkasını dönecekken birden durdu,bugüne kadar hep dik başlı oluşuyla gurur duymuştu ve şimdi böyle süt dökmüş kedi gibi ayrılmanın ona göre olmadığına karar verdi…En azından bu öfke dolu adama birkez olsun bakmak ve hayalinde canlandırdığı çirkin yüzlü yaşlı lord tasvirine uyup uymadığını görmek istiyordu…Gördükleri karşısında ona kafa bile tutabilirdi belkide.
Peşisıra gelen Bertha’nın omzunun üzerinden masasının başında homurdanmaya devam eden lorda baktı Briana,gördüğü şey görmeyi umduğu şeyden çok farklı çıkmıştı.


Öncelikle adam yaşlı değildi,en fazla otuşbeşinde olabilirdi –ki bu bile tek kırışığın olmadığı yüzüne fazla gelirdi. Oturduğu halde boyunun uzun olduğu belli oluyordu,geniş omuzları ve kıvrılmış gömlek manşetlerinden görünen kaslı kollarıda yapılı olduğunun kanıtıydı. Lord bir eliyle önündeki kağıtları karıştırırken diğer elini gür siyah saçlarına götürüp onları karıştırdı. Dağınık saçları gibi aklınında dağınık olduğunu anlamıştı Briana,bir şey aradığı gün gibi aşikardı ama bulamadığı için öfke doluydu.
Onun bu görüntüsü genç kızın kendine olan güvenini geri getirmişti,yaşlı bir lord olmadığına göre ona ağzının payını verebilirdi…Asil olması kendinden yaşça büyük bir kadına bağırma hakkı tanımazdı ona…
Biraz önceki korkusu tamamen kaybolmuştu şimdi,tam ağzını açıp ona seslenecekken Bertha’nın elini ondan çektiğini hissedince bakışlarını tekrar önüne çevirdi,kadın ağır ahşap kapıyı açıp onun geçmesi için kenara çekilmişti. Onun yüzündeki üzgün ifadeyi görünce lorda kafa tutmaktan vazgeçti,bu sadece kadını daha fazla üzerdi kuşkusuz. Odadan çıkmak için bir adım attığı sırada kapının sağ tarafındaki büfenin dibinde duran şey çekti dikkatini.
Bertha’ya beklemesini işaret edip eğilerek yerdeki kağıdı aldı ve üzerine bir göz attıktan sonra masasında oturan adama dönüp “Aradığınız şey bu mu ?” diye seslendi…Lord önündeki kağıtlardan kafasını kaldırıp bakışlarını ona çevirince “Winston Düşesi Lady Viloness Gyllenhool’dan gelen mektup” diyerek üzerini okudu elindeki mektubun.
Lord duyduğu isimle hışımla yerinden kalkıp birkaç adımda Briana’nın yanına geldi,yırtacakmış gibi çekip aldığı kağıdın üzerini birkezde kendisi okuyunca derin bir soluk vermişti…Aradığı şeyi sonunda bulmuş olmanın verdiği rahatlıkla onu bulan kıza baktı,aynı anda tek kaşını kaldırmıştı. Karşısında kendisine bakan bir çift mavi göz vardı ve bu gözler tuhaf bir şekilde cesurca bakıyordu.
“Okumayı biliyor musunuz ?” diye sordu birden,sesindeki öfke kaybolmuştu ama hala sert ve otoriterdi…Briana “Evet biliyorum” derken bir yandan da adamı inceliyordu. Tahmin ettiği gibi boyu oldukça uzundu,bu yüzden yüzüne bakabilmek için kafasını kaldırmak zorunda kalmıştı…
“Peki ya yazmayı ?” diye sordu tekrar adam,bu sefer sadece kafasını sallayarak cevap vermişti Briana. Ama bakışlarında belli belirsiz bir alay oluşmuştu. İçinden okumayı bildiğime göre yazmayıda biliyor olmalıyım diye geçiriyordu,belli ki bu zamanda ikisi aynı anda öğretilmiyordu ya da lord hazretleri bunu idrak edemeyecek kadar akılsızdı.
Lord Crawford aldığı cevaptan sonra Bertha’ya dönüp “Yeğeninin senden başka kimsesi yok mu ?” diye sordu,az önce kapattığı konuyu tekrar açmıştı ve bu pek de alışılmış bir durum değildi. Lord birkez hayır dediyse onu kararından hiçkimse vazgeçiremezdi.
Bu yüzden yaşlı kadın heyecanlanmıştı “Hayır yok” diye atıldı hemen. Efendisinin görünenin aksine merhametli olduğunu biliyordu,kimsesiz genç bir kızı kapı dışarı etmezdi…
Adam birkaç saniye düşündükten sonra eliyle dağınık saçlarını geri iterken “Bir süre kalabilir burda” dedi ve kalktığı masasına doğru yürüdü. Yerine otururken “Ona bir yer ayarlayana kadar” diye ilave etti “Yeni bir çalışana ihtiyacım yok”
“Çok teşekkür ederim lordum,hiç merak etmeyin size hiçbir sorun çıkarmayacak” diyerek şükranlarını sunan Bertha kolunu sıktığı genç kızdan da aynı şeyleri yapmasını istiyordu ama Briana ağzını açıp tek kelime bile etmedi. Kendisine kalacak yer verdiği için teşekkür bile etmemişti.
Lordun köleye özgürlük bahşetmiş gibi kibir kokan sözlerinden hoşlanmamıştı,sanki ona muhtaçmış,gidecek başka yeri yokmuş gibi “Bir yer ayarlayana kadar” demişti adam…Kendiside kibirli oluşlarıyla ünlü olan İngilizlerden biri olsada,kibirli insanlardan nefret ederdi Briana…Bu yüzden bu konuda hep İskoç tarafının ağır bastığını düşünürdü…Annesi bir İngiliz olabilirdi ama babasının ataları İskoçyalıydı ve o da İskoçların insanlara saygı duyma yönlerini almıştı…
Lord bulunan mektubu açınca Bertha hemen Briana’nın kolundan tutup onu çekerek dışarı çıkardı ve kapıyı kapattı…Efendisinin mektuplarını –hele hele düşesten gelen mektupları- tek başınayken okuduğunu çok iyi biliyordu.

MADALYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin