Gözlerini araladığında odanın içinde loş bir ışık vardı.Doğrularak yataktan kalktı genç kadın.Omuzlarında ki o büyük yük altında eziliyordu sanki.Yorgundu.
Yatağın yanında ki terlikleri ayağına giymedi.Koltuğun üzerinde ki sabahlığa uzandı ama yakıcı bir şeye dokunmuş gibi geri çekti hemen.Herşey O’nu hatırlatıyordu…
Neden izin vermişti ki o adamın gelmesine ? Neden her şey düzelmişken çıkıp gelmişti ki ? 4 koca yıldan sonra gelip hayatını dağıtmıştı.
Ayaklarını sürüyerek pencereye yaklaşırken “Sizden nefret ediyorum peder Evan” diye mırıldandı.Eliyle alnına düşen sarı saçlarını geri itti.Uzun sarı bukleler yoktu artık,kısaydı saçları.
Ağır perdeyi aralayıp camı açtı.Güneş ışığı bulduğu boşluktan içeri sızmaya çalışırken o boş bakışlarını amaçsızca gezdiriyordu etrafta.
Daralan göğsünü rahatlatmak için derin bir nefes aldı ama içine çektiği tek şey şehrin kirli havası olmuştu.Sokaktan yükselen korna sesleri işe gitmek için acele eden insanları yutuyordu adeta.
İğrenerek baktı tüm bunlara Briana.Açtığı camı geri kapatıp perdeyi indirdi tekrar.Görmeye bile tahammül edemiyordu bu manzarayı.
“Uyandın mı tatlım” diyen sesi duyunca yavaşça arkasına döndü.Elinde kahvaltı tepsisiyle kapının girişinde bekleyen kadını gördüğünde acı bir tebessüm yerleşti dudaklarına.
“Günaydın teyze” dedi yorgun bir nefesle.Her baktığında annesini hatırlatan bu kadın,tutunabileceği tek dayanağıydı bu dünyada.
Kadın elinde ki tepsiyi masanın üzerine bırakırken “Bugün dışarı çıkıp dolaşmaya ne dersin ?” diye sordu neşeyle “Dışarıda harika bir hava var.Buraları özlemiş olmalısın,geldiğinden beri evden dışarı adımını atmadın.Bu gezi sana iyi gelecek”
Briana kafasını iki yana sallarken “İstemiyorum” dedi sakince.Londra’nın bu halini görmek istemiyordu.Gördüğü onca güzellikten sonra bozulmuş bu şehre tahammülü yoktu.
“Yeter artık Briana” derken ona yaklaştı ve elleriyle omuzlarını kavradı kadın.Yüzünü yeğeninin solgun yüzüne yaklaştırırken onun yüzünde endişe vardı.
“Toparla artık kendini tatlım.Biliyorum yaşadıkların kolay şeyler değil ama bir yerden başlaman gerek artık.Bırak artık şu saçma durgunluğu”
“Saçma durgunluk” diye mırıldandı genç kadın.Dudakları acıyla kıvrılmıştı.Teyzesinden ayrılıp yatağına yaklaştı ve kenarına oturdu.
“Hadi ama Bri” derken gelip yanına oturdu kadın.Onu bu halde görmeye dayanamıyorduAblasının hatırasının üzgün olması onu da üzüyordu.
Elini onun omzuna koyarken “Bari neyin olduğunu söyle” dedi merakla.
“Sen böyle bir kız değildin Briana.Hayat dolu,gülüp oynayan yeğenimi geri istiyorum ben.Tamam kabul ediyorum,ablamın ölümü,babanın yaptıkları kabul edilir şeyler değil ama yine de hayat devam ediyor”
Susup derin bir nefes aldı kadın.
“Dört yıl boyunca seni arayıp durdum.Baban bile nerde olduğunu bilmiyordu.Defalarca hapiste ziyaretine gittim,belki söyler diye ama hayır.Bilmediği konusunda ısrar etti hep.Şimdi birden çıkıp geldin ama bu sefer de suskunsun.Bu kadar uzun zaman nerdeydin Briana ?”
Briana yavaşça eğilip başını teyzesinin omzuna yasladı ve gözlerini kapattı.Anlatsa bile inanmayacağı bir yerdeydi.
“Bir masalın içindeydim teyze” dedi.Sesi cılız bir haykırış gibi çıkıyordu dudaklarından.