“Bertha ?”
Yaşlı kadın elindeki tabağı içi sıcak su dolu leğene bırakırken kendisine seslenen genç kıza döndü ve “Bana adımla hitap etme” diye ikaz etti onu…Mutfakta ikisinden başka hiç kimse olmasa bile yinede adıyla seslenmesi tehlikeliydi,birisi duyarsa sorun açabilirdi bu konu…
Genç kız yaptığı hatanın farkına varmışçasına yüzünü buruşturdu ve “Bertha teyze” diyerek yineledi seslenişini…Kadın bu sefer doğru yaptığını onaylarcasına gülümseyerek bakmış ve kendisini dinlediğini belirtmişti…Kahvaltı sonrasında lord ve misafiri bahçede küçük bir gezintiye çıkmış Bertha’da kendisinden bulaşıkları yıkamada yardım etmesini istemişti…Şimdi onunla baş başa kaldığına göre dün geceden beri aklını kurcalayan konuyu nihayet açabilecekti…
Mermer tezgahın üzerine oturmuş Bertha’nın yıkayıp verdiği yemek tabağını elindeki bezle kurularken “Sana bir şey soracağım” dedi ciddi bir ifadeyle ve etrafa bakıp kimsenin olmadığından emin olunca “Yolculuğumuz esnasında yani kız kardeşinin evinden buraya gelirken benim çantama yaklaşan birilerini gördün mü ?” diye sordu…Bertha bu soruyla birlikte ilgilendiği işini bırakmış ve tamamen ona dönmüştü…
Gözleri tuhaf bir şekilde açılırken “Hayır görmedim” dedi şaşkınlıkla “Bir şeyin mi kaybolmuş yoksa ?”
Genç kız konuya nasıl gireceğini düşünürken “Tam olarak bir şeyimin kaybolduğunu söyleyemem” dedi çekinerek…Kitabın bahsini açarsa konunun büyümesinin önüne geçemeyebilirdi,bu yüzden de kararsızdı…Nasıl üstü kapalı açıklasam diye düşünürken birden aklına gelen şeyle “Aslında bir şeyim eksik” diye atıldı heyecanla…Kitabın kapağında ki küçük yuvarlak boşluk için bahane bulamasa da yuvarlak bir şey olduğuna göre bu özelliği kullanabilirdi…
İşaret ve baş parmağını birleştirerek “Bu büyüklükte yuvarlak bir kolyem vardı” dedi ve devam etti “Madalyon gibi bir şey,ama şimdi onu bulamıyorum…Hiç kimseyi görmediğine emin misin yolda ? Gece konakladığımız handa mesela,eşyalarımıza yaklaşan biri olmuş olabilir mi ?”
Bertha hiç düşünmeden kafasını olumsuz anlamda sallayıp “Hiç sanmıyorum” dedi kesin bir tavırla “O han eski bir dostuma aittir ve asla hırsızlık olayları olmaz orada.Üstelik çantan yol boyunca benim eşyalarımın arasındaydı yani sandığımda…Ve sandığımı yol boyunca hiç açmadım”
Briana kurulama bezini tuttuğu elini alnına dayarken “Peki ama o zaman nereye gitti bu ?” diye söylendi…Kitabın üzerinde ki boşlukta bir şey olduğuna emindi ama çantasına hiç kimse dokunmadıysa nereye gitmiş olabilirdi ki ?
Bertha tekrar işiyle uğraşmaya başlarken birden ona dönüp aklına yeni gelen şeyle “Kızkardeşimin evindeyken Billy çantanla ilgileniyordu” dedi ve yıkadığı diğer tabağı ona uzattı…
Önüne uzanan tabağı alırken “Billy mi ? O da kim ?” diye sordu Briana telaşla,çantasıyla ilgilenen biri varsa kaybolan şeyin yerini de biliyor olabilirdi…Bertha eline aldığı başka bir tabağın üzerindeki yemek artıklarını çöpe sıyırırken “Küçük Billy’yi hatırlamıyor musun ? diye sordu “Uyanmanı dört gözle bekliyordu,senin uyuyan bir peri kızı olduğunu söyleyip durmuştu o sabah”
Küçük Billy’mi ? Briana hafızasını yokladı hemen,küçük sayılabilecek birini görmüş müydü o evde ? Tabi yaa uyandığımda başımda bekleyen çocuk diye söylendi kendi kendine…Oldukça çekingen bir hali olduğunu hatırlıyordu küçük çocuğun,o zaman utandığı ya da çekindiği için öyle davrandığını varsaymıştı ama eğer çantasıyla ilgileniyorsa belki de kitapta ki şeyi aldığı içindi bu halleri…
“Ona ulaşabileceğimiz bir yol var mı ?” diye atıldı hemen…Telefonun ne zaman icat edildiğini bilmiyordu ama dünden beri çalan bir telefon sesi duymadığına göre henüz bu buluş için erken olmalıydı…Eğer bulunsaydı kesinlikle zengin lordunda almış olması gerekirdi…Telefon olmadığı içinde arayıp soramazdı eksik parçanın onda olup olmadığını…
Bertha yıkadığı son tabağı da kurulaması için Briana’ya uzatırken “İstersen bir mektup yazabiliriz” dedi ve ardından sanki iyi bir fikir değilmiş gibi yüzünü buruşturup “Ama mektubun gitmesi en az bir ayı bulur” diye ilave etti…
Briana oturduğu tezgahtan hızla aşağı atlarken “Bir ay mı ?” diye bağırdı…Aynı anda mutfağın girişinde beliren adamı görünce korku ve heyecandan elindeki tabağı yere düşürmüştü…
Porselen tabak büyük bir gürültüyle küçük parçalara ayrılırken mutfak kapısından içeri giren Edward bakışlarını Briana’ya dikip “Bir ay olan ne ?” diye sordu sert bir ses tonuyla…Gözlerini yerdeki kırık tabağa çevirirken de “Umarım benim eşyalarıma zarar vermenizi makul kılacak bir şeydir” diye ilave etti…
Briana endişeyle alt dudağını kemirirken Bertha araya girip “Kız kardeşimin köyüne bir mektup yollamaktan bahsediyorduk efendim” dedi “Malum o köy çok iç kısımda kaldığı için postaların ulaşması çok uzun sürüyor…Üstelik yağmurlarda başladı,yollar daha da ulaşılmaz olacaktır…Bende mektup gönderirsek bir ayı bulur gitmesi diyordum ”
Genç kız ucuz atlatmış olmanın verdiği rahatlıkla derin bir soluk alırken “Daha yeni oradan gelmediniz mi ?” diye soran Edward’ı duyunca aldığı soluğu verememişti…
“Şey evet ama” diye kekeledi Bertha,bu durumda onun da verebileceği geçerli bir cevabı kalmamıştı…Kız kardeşinin kızı olduğu yalanını söylediği için zaten efendisine karşı mahçuptu,şimdi o konuların yeniden açılmasından da rahatsızlık duyuyordu…Sanki her an yalanı ortaya çıkacakmış gibi diken üzerindeydi…
Briana onun da zorlandığını görünce kendini toparlayıp “Birine acilen bir şey sormam gerekiyor” diye atıldı…Edward bakışlarını yine onun üzerine çevirmişti…Tek kaşını kaldırıp imalı imalı baktı kızın yüzüne,bakışlarından soracağı soruyu söylemesini beklediği belliydi…
Briana içinden bu dağları aşan kibri yüzünden lorda demediğini bırakmazken “Köyümde yaşayan Billy’ye sormak zorunda olduğum bir şey vardı…Gelirken onu görme fırsatım olmamıştı bu yüzden soracağım şey için mektup göndermeyi düşünüyordum” diyerek açıkladı…
Edward onu dinledikten sonra eliyle yeri işaret ederek “Önce işini doğru düzgün yapmaya odaklan,özel meselelerini sonra halledersin” diye bağırdı…Briana bu ani öfke nöbeti karşısında şaşkınlıkla bakakalırken Bertha ileri gelip “Bu pisliği hemen temizleyeceğim efendim” dedi ve kırık tabağın parçalarını toplamak için yere eğildi…
Birkaç saniye sonra yaşadığı şaşkınlığı üzerinden atınca “Sen bırak Bertha teyze” diye söylendi Briana sesli bir şekilde ve yaşlı kadını omuzlarından tutup ayağa kaldırırken dik dik lordun yüzüne bakıp “Ben kırdım ben temizlerim” dedi…
Dizlerini yüzüne kadar çekip yere eğildi ve parçaları eline toplamaya başladı…Hala başında dikilen lordun önünde duran ayaklarına tekme atmak için içinde karşı konulamaz bir istek duyuyordu…Bir insan nasıl bu kadar kibirli ve öfke dolu olabilir ki diye geçirdi içinden,kendi zamanında ki kaprisli oyuncuların bile böyle yapmadığına emindi…Adam her şeyin sahibi benim,herkes bana hesap verip isteklerimi yerine getirecek der gibi emirler yağdırıyordu resmen…
Öfkeyle kırık parçaları toplamaya devam ederken “Ne yapıyorsun sen böyle ?” diye gürleyen lorda bakmak için kafasını kaldırdığı anda adamla göz göze geldi Briana,neden kendisine doğru eğilmişti ki şimdi bu adam ?
Hemen burnunun dibinde duran yüze bakakalmışken Edward biraz daha eğilip elini tuttu ve “Elini kestiğini fark etmiyor musun ?” diye bağırdı…
“Elim mi ?” dedi Briana hayretle ve lordun tuttuğu eline baktı,baş parmağından avuçiçine doğru ince bir sızı halinde kan akıyordu…Bakışlarını diğer elinde topladığı kırık parçalara çevirdi,birkaç büyük parçanın üzerinde bariz bir kızıllık vardı…
Briana’nın tezgahın üzerinden inerken bıraktığı bezi gösterip “Şunu ver” diye söylendi Edward…Bertha endişeyle bezi ona uzatırken bir yandan da kızın elinden sızan kana bakıyordu…
“Çok kesmiş mi ?” diye sordu,yüzünde oluşan acı ifadesi genç kızdan daha çok korktuğunu belli ediyordu…Edward bezi Briana’nın parmağına bastırırken “Derin değil sanırım” diyerek cevap verdi ve gözlerini genç kızın gözlerine dikip “Öyle değil mi ?” diye sordu…
Briana bu soruyla büyüden uyanmış gibi silkinirken elini hızla geri çekip “Önemli değil,acımıyor bile” dedi ve kalan parçaları toplamak için tekrar yere eğildi…Edward kolundan tutup onu yukarı çekerken “Şimdi ne yapıyorsun ?” diye bağırdığında gözlerinde tuhaf bir ifade belirmişti,normalde insanlara hep bağırırdı ama bu kıza farklı bir şekilde bağırıyordu…
Briana kekeleyerek “Parçaları topluyorum” deyince onun bez bastırılmış elini tutup “Bu şekilde mi ?” diye sordu…Genç kız verecek cevap bulamazken Edward Berhta’ya döndü ve “Celest’i çağır gelip toplasın şurayı” diye emir verdi…
Briana ben yaparım diye ısrar edecekken vazgeçti,adam kendisine bağırmak için fırsat kolluyordu zaten birde sözünün üstüne söz söylerse daha kötüsü olabilirdi…Can teminatı vardı belki ama bu adam kendisine işkence bile edebilirdi,zaten aslan kükremesi gibi çıkan sesi işkenceden farksızdı…Onu duyunca kalbi yerinden çıkacakmış gibi hızlı atıyordu…
Edward elini bırakıp hızla mutfaktan dışarı çıkınca Bertha’ya dönüp “Bu adam her zaman böyle mi ?” diye yakındı Briana “Normal ses tonuyla konuşmayı beceremiyor mu ? Hep bağırıyor,hatta yardım ederken bile”
Dudak bükerek elindeki bezi kaldırıp yarasına baktı,gerçekten de derin değildi…Ama kesiğin acısını yeni yeni hissetmeye başlıyordu…Bertha uzanıp elini tutarak kesiğe baktı,önemli bir şey olmadığını görünce o da rahatlamıştı…İşlerin kalan kısmını kendisinin halledebileceğini söyleyip tezgahın ilersinde duran büyük bir hasır sepeti ona uzattı ve “Arka bahçeden öğle yemeği için fesleğen toplayabilir misin ?” diye sordu,elini suya sokması iyi olmayacağı için ot toplama işini üstlenebileceğini düşünmüştü…
Briana sepeti alırken “Elbette” dedi gülümseyerek ve bahçeye gitmek için mutfağın diğer kapısına yöneldi…Ama daha birkaç adım atmışken durup aniden geri döndü…
“Şeyy” dedi utanarak “Fesleğen nasıl bir ot ?”
Adını duymuştu ama daha önce hiç görmemişti fesleğen,en azından market rafları dışında…Bertha böyle kolay bir şeyi nasıl bilmediğine şaşırırken içinde de tuhaf bir sıkıntı oluşmuştu…Hiç evlenmemişti ve bu yüzden de çocuğu yoktu,ama çocuklara karşı her zaman büyük bir sevgi beslerdi…Briana’nın gidecek yeri olmadığını öğrendiğinde ona kendisiyle gelmesini teklif ederken hiç düşünmemişti bu yüzden…Onu hiç var olmayacak kızı yerine koyabileceğini ummuştu…Ama şimdi onun hakkında hiçbirşey bilmediğini fark ediyordu…
Bakışlarını kızın sepeti tutan ellerine kaydırdı,pamuk kadar yumuşak ve beyazdı elleri…Bir hizmetçi ya da köylü eline benzemiyordu,aynı asil bir hanımefendinin teni gibiydi…Kimdi bu kız ? Gecenin bir vakti unutulmuş bir köyde çaresizce tanımadığı bir kapı çalmasına neden olan bir derdi vardı muhakkak ama neydi bu dert ? Neden gidecek hiçbir yeri yoktu ?
“Bertha” diyerek kendisine seslenen kızın uyarısıyla düşüncelerinden sıyrılıp hızlı adımlarla mutfağın kiler kısmına geçti …Duvarda asılı duran onlarca ot arasından bir tanesini koparıp geri geldi…
“İşte fesleğen ,ama bu kurusu,yapılacak yemek için tazesi gerekiyor”
Briana uzanıp otu onun elinden alırken “Hemen dönerim” dedi ve mutfaktan dışarı çıktı…Onun peşinden bakarken Bertha yine düşüncelere dalmıştı…
Taşlı yoldan geçip yeşilliklerin olduğu tarafa yöneldi Briana,küçük aralıklarla birbirinden ayrılmış birbirinden farklı bir sürü ot vardı bahçede…Elindeki ota bakıp teker teker hangisine ait olduğunu anlamaya çalıştı,kuru olduğu için yaprak büzüşmüştü ve hiçbir benzerliği kalmamıştı burada ki otlarla…
Burnuna yaklaştırıp koklamayı denedi,fesleğenin keskin kokusu genzini yakarken bu yolla daha kolay bulabileceğini anlamıştı…En baştaki bölmeden bir yaprak koparıp kokladı ama kokusu aynı değildi…Sırayla her bölmede denedi aynı şeyi,beşinci bölmeye geldiğince ancak bulabilmişti aynı kokuya sahip olan yaprakları…Elindeki sepeti yere bıraktı ve elbisesinin eteklerini toplayıp yanına çömeldi…
Her yaprağı koparmak için ileri eğildiğinde saçları da kafasıyla birlikte öne düşüyor ve yüzünü kapatıyordu,kulaklarının arkasına atmayı denedi önce ama işe yaramamıştı bu,eğildiğinde yine yüzüne düşüyorlardı…
Kopardığı son yaprağı hasır sepete bırakıp elleriyle saçlarını geriye doğru topladı ve başının üzerinde saçına saçıyla düğüm attı…Uzun oldukları için bunu kolayca yapabilmişti…Tutmayacağını ve kayıp çözüleceğini biliyordu ama en azından birkaç saniye toplu durabilirlerdi…
Birkaç yaprak daha topladıktan sonra yeterli olduğuna kanaat getirip sepeti eline alarak ayağa kalktı,arkasını döndüğünde ise biraz önce mutfakta yaşanan sahne tekrarlanmış gibi Edward’la karşı karşıya gelmişti…Bir anlık dalgınlıkla geri çekilirken saçına attığı düğümde kayarak çözülmüş ve sarı saçları omuzlarına dökülmüştü…
“Burada ne yapıyorsun ?” diye sordu Edward,sesinde tuhaf bir kısıklık vardı ve kelimeler zorlanarak çıkmıştı ağzından…Gözleri ise Briana’nın dağınık duran saçlarındaydı…
Saçlarını kulaklarının arkasına atarken sepeti göstererek “Öğlen yemeği için fesleğen topluyordum” dedi Briana ve adamı selamlayıp yanından geçerek eve doğru yürümeye başladı…Edward onun yanına geliş nedenini söylemek için ağzını bile açamadan çoktan uzaklaşmıştı bile yanından…Giderken de arkasında keskin bir fesleğen kokusu bırakmıştı…
Lordun peşinden gelme ihtimaline karşı hızlı adımlarla yürüyordu Briana,onunla ne zaman karşı karşıya gelse kalbi inanılmaz derece hızlı atmaya başlıyordu…Ondan korktuğu için miydi bu değişim yoksa farklı bir nedeni mi vardı emin değildi ama yinede onunla yan yana olmaktan huzursuzluk duyuyordu…
Mutfak kapısından içeri girdiğinde nefes nefese kalmıştı,elindeki sepeti tezgahın üzerine bırakıp Bertha’ya istediği şeyi getirdiğini söyledikten sonra müsaade isteyip odasına gitti…İçeri girip kapıyı arkasından kapatırken sırtını kapıya dayayıp bir süre bekledi…Buraya ilk geldiği andan beri aklından çıkan şey yeniden dolaşmaya başlamıştı zihninde…
“Geri dönmek zorundayım” dedi kendi kendine,sonsuza kadar Bertha’nın yeğeni sıfatıyla bu evde hizmetçilik yapamazdı…Güveneceği hiç kimse olmadığı için Bertha ile buraya gelmeyi kabul etmişti ama burada kalamazdı…Yaslandığı kapıdan ayrılıp odanın köşesindeki masaya yaklaştı ve çekmecelerini karıştırmaya başladı…Billy’ye göndermek için hemen bir mektup yazmalıydı,gitmesi bir ayı bulacak olsa bile denemekten başka çaresi yoktu…Gerekirse kendisi gidip bizzat soracaktı ama muhakkak o çocuğun ne almış olduğunu öğrenecekti…
Aradığını bulamayınca sinirle ayağını yere vurdu,ne bir kağıt bulabilmişti nede yazıyı yazabileceği bir mürekkep…Odadan çıkıp çalışma odasının büyük kapısının önünde durdu,burada muhakkak olmalıydı ama içeri girmek için bir bahaneye ihtiyacı vardı…Hızla etrafa göz atarken merdiven başındaki hareket çekti dikkatini…
Celest merdiven boyunca asılı duran yağlı boya tabloların tozunu alıyordu…Sessiz olmaya özen gösterip ona doğru yaklaştı ve merdivenlerin trabzanlarına bıraktığı toz bezlerinden birini eline alarak tekrar geri geldi…Odanın kapısını yavaşça açıp içeri süzülürken bahanesini elinde tutuyordu…
Kapıyı arkasından kapatıp odanın içini taradı gözleriyle,oda boştu…Lord hala lady Broung ile birlikte bahçe gezisinde olmalıydı…Çalışma masasına yaklaşıp elindeki bezi oraya bıraktı ve masanın üzerindeki kağıtları karıştırmaya başladı…Birkaç saniye sonra boş saman rengi kağıtları bulduğunda yüzüne büyük bir gülümseme yayılmıştı…Kağıtlardan birini masanın üzerine yayıp uçlarının kıvrılmaması için bir ucuna mürebbep okkasını diğer ucuna da masanın üzerindeki bir kitabı koydu…
Mürekkep okkasına batırdığı diviti kağıdın üzerinde okunaklı bir yazı bırakması için tüm eliyle kavramıştı…Tükenmez kalem bulmak için neleri vermezdi ki şimdi…
Mektubuna nasıl başlayacağını düşündü bir müddet,tanımadığı bir çocuğa nasıl hitap edebilirdi ki ? En iyisi samimi olmak diye düşündü,her şeyi açık açık yazarsa yanlış anlaşılma ihtimalide olmazdı böylece…
-Sevgili Billy,ben yatağının ucunda uyanmasını beklediğin uyuyan prensesim-
Dudaklarının arasından istemsizce bir kahkaha çıktı genç kızın,beyaz atlı prense yazılmış bir mektup gibi başlamıştı satırlara…Mektubu okuduğu zaman –ki büyük ihtimalle okuyan bir başkası olacaktı,kesin yanlış anlardı bu yazıyı…
Daha açıklayıcı yazmanın iyi olacağı kanaatine varıp direkt olarak mektubu yazış nedenine geçti;
-Bana ait çok önemli bir şeyi aldığını düşünüyorum ve eminim ki sende bunun farkındasın-
Yazıya devam ederken “Kahretsin” diye söylendi birden ,okulda güzel yazı dersinde uyuklamanın cezasını şimdi çekiyordu işte…Mürekkep bir anda divitten boşalmış ve kağıdın üzerinde lacivert bir leke oluşturmuştu…Kağıdı buruşturup masanın kenarında ki çöp kovasına attı ve başka bir temiz kağıt çıkardı…
Bu sefer daha temkinli başlamıştı mektubunu yazmaya,kitabından ve kapağından söküldüğünü düşündüğü yuvarlak şeyden bahsetti ve eğer gerçekten ondaysa biran önce kendisine göndermesini istedi…Çok önemli olduğunu yazdığı yerin altını defalarca çizmişti…
Yazması bitince divit ve mürekkebi aldığı yere koydu,masanın üzerinde kıpırdattığı kitapları ve kağıtları da eski yerlerine koyduktan sonra bıraktığı temizlik bezini aldı…Mektubu katlayıp elbisesinin göğüs kısmına yerleştirdikten sonra geldiği gibi aynı sessizlikle odadan çıktı…Bu işide kolayca hallettiği için derin bir nefes almıştı…
Ama o odadan dışarı çıkar çıkmaz çalışma masasının yan tarafından yukarı uzanan merdivenlerde bir hareket olmuştu…Odanın üst bölmesini ayıran merdivenlerin başında duruyordu Edward,bahçe gezisi esnasında okumak için bir kitap almaya gelmiş ve kütüphanede bulamayınca üst bölmeye çıkmıştı…
Kitabı aldıktan sonra tekrar aşağı inerken odanın kapısının açıldığını duyunca ses çıkarmadan beklemişti,odasına kapıyı çalmadan girebilecek biri yoktu bu evde…İçeri gireni görünce hiç şaşırmamıştı bu yüzden,elindeki bezle çalışma masasına yaklaşan Briana’nın hala bu evin kurallarından haberi yoktu…Temizlik yapacak olsa bile içeri girerken kapıyı çalması gerekiyordu…
Bu kuralları ona anlatmak için aşağı inmeye niyetlenmişti ama genç kızın elindeki bezi bırakıp masasını karıştırdığını görünce vazgeçip onu izlemeye başlamıştı…
Briana odadan çıkar çıkmaz saklandığı yerden çıkıp aşağı indi…Masasında bir şeyler yazdığını görmüştü,sabah bahsettiği mektubu yazmış olmalı diye düşündü…Elindeki kitabı masanın üzerine bırakırken çöpteki buruşturulmuş kağıda takıldı gözleri…Alıp almama konusunda bir hayli ikilemde kalmıştı ama sonunda pes edip kağıdı çöpten çıkardı…Özel mektupların başkası tarafından okunmaması gerektiğini çok iyi biliyordu ama merakı daha ağır basıyordu…
Kırışık kağıdı açıp mürekkep lekesinin batırdığı kağıtta ki yazıyı okudu;
-Sevgili Billy,ben yatağının ucunda uyanmasını beklediğin uyuyan prensesim.Bana ait çok önemli bir şeyi aldığını düşünüyorum ve eminim ki sende bunun farkındasın-
Elindeki kağıdı tekrar buruşturdu Edward,boynunun yanında bir damar kabarmıştı…Gözlerini elindeki buruşuk kağıda çevirdi,en önemli şeyini daha bu yaşta bir erkeğe veren bu kızın masum olduğunu nasıl düşünebilmişti…