O sabah okula yeni aldığım keten kumaştan kol çantasıyla geldim o çanta için annemi ikna etmek kolay olmamıştı ama neyse. Sınıftakilerden övgüler alıyor bu çanta aslından basit bir bez çantaydı. Kumaş olmasının tek kötü yanı benim o çantayı çabuk kirletecek olmamdı.
Rüzgar bana soğuk davranıyordu. Bende umursamazlıktan geliyordum. O gün okulda havuz için kan tahlili yapılacaktı. Öğle arasından bir önceki ders sınıfa bir öğrenci gelip hocaya bir şeyler söylüyordu. Sanırım Mehmet hocanın dersiydi. Mehmet hoca ' şimdi kan tahlili için revire ineceğiz sessizce, sonra da yemeğe gidersiniz serbestsiniz' dedi. Yine kurbanlık gibi sıralanıp merdivenlerden inmeye başladık. İdil ile konuşa konuşa yürürken sıranın en arkasında kaldığımızı fark etmem geç oldu. Küçücük revirde başka sınıflarla beraber tıkıştık. İki hemşire vardı kan alımı yapan. Ben sağ taraftaki sıranın en arkasındaydım. İğneden korkmam ama sıra beklerken insanların bağrışlarını duymakta pek rahatlatıcı olmuyor. Sonunda sıra bana geldi. İdil beni beklemedi teneffüs zili çalınca kantin kalabalık oluyor diye gitti. Kan alındı pamuk koluma itinayla bastırıp yapıştırıldı hiç canım yanmadı. Sola doğru dönüp revirden çıkacaktım ki Rüzgar da o sırada kan aldırıyormuş. Revirdeki sona kalan tek öğrenci olmadığım için sevindim. Rüzgar bana yetişsin diye arkama baka baka ağır ağır kapıdan çıktım ama bir kenarda beklemeye başladım. Çok geçmeden Rüzgar kolunu tuta tuta geldi. Biraz korkmuş gibiydi. Rengide solmuştu. Ben bunu pek önemsemeyip konuşmaya çalıştım
- Eee, Rüzgar sınıfa mı?
- Evet paramı alıp kantine ineceğim
- Ben de sınıfa çıkıyordum
Merdivenlerden çıkmaya başladık bizim sınıfın olduğu kata gelmiştik.
- Rüzgar sana bir şey söyleyeceğim
- Özür mü dileyeceksin Sema?
- Özür mü bekliyorsun?
Atarlı, giderli konuşurken Rüzgar'ın cevap vermemesine şaşırdım. Elini omzuma koydu.
- Sema ben ...
Gözlerini yere doğru çevirdi nereye baktığını anlamaya çalışırken Rüzgar bayıldı. Ama çok yumuşak bir şekilde düştü, çünkü altta ben vardım. Benim üstüme doğru devrildiğinden dengemi kaybedip düştüm. Yani düştük. Gözleri tamamen kapanmıştı kafasını dizlerime koydum. Etrafıma baktım ama kimse yoktu, herkes dersteydi. Çok çaresiz hissediyordum. Korkmuştum, elim titriyordu. Sesim çıkmıyordu çünkü boğazım düğümlenmişti bilmediğim bir nedenden. Rüzgar ise hala hareketsizdi. Tam o sırada okulun temizlik görevlilerinden biri bizi görüp yardıma geldi. Hemen sınıfa taşıdık sınıf bomboştu. Görevli revirden doktoru çağırmaya gitti. Ben de sandalyeleri birleştirip onun uzanmasını sağladım. Kafasının altına çantamı koydum. Revirden hemşire geldi doktor yokmuş. Rüzgar'ın tansiyonunu ölçtü, çok düşük çıktı. Hemşire, görevli ve bana doğru döndü.
- Bir şeyi yok kan verdiği için normal bir durum birazdan kendine gelir. Bir de ayaklarını yükseğe koyarsanız daha iyi olur
İçim rahatlamıştı.
Sınıftan hemşire çıkarken Rüzgar'ın arkadaş Harun girip
- N'oldu ya Rüzgar niye yatıyor
- Tansiyonu düşüp bayıldı merdivenlerin başında bende sınıfa getirdim işte
- Ben hemen tuzlu ayran getiriyim
- İyi olur
Çantamı Rüzgarın ayaklarını yükseltmek için kullandım. Birde montumu koydum. Kafası sağa dönük sandalyede öylece duruyordu. Rüzgar Özgüner; okulun hiperaktif cesur güçlü öğrencisi bebek gibi yatıyor. Kafası kımıldamaya başladı gözlerini kırpıştırıyordu, heyecanla dizlerimi yere koyup yaklaştım. İçimde farkında olmadan tuttuğum nefesimi verirken adını söylemişim.
- Rüzgar
Kafasına bana doğru çevirdi.
- Sema
Ama boş boş bakıyordu rüya gördüğünü mü zannediyor acaba?
Harun sınıfa hızla girdi. Hafif kilolu olduğu için galiba yer sallandı. Dalga geçmiyorum içeri girip kapıyı hızlıca kapatınca deprem etkisi oldu.
- Ayranlar geldi
Birde üç tane almış bana kendine Rüzgar'a.
- Ooo uyandın mı kankam nasılsın?
Hee canı sıkıldı uyudu kalktı sanki tövbe yarabbim.
- Sağ ol Harun iyiyim
Rüzgar yattığı sandalyeden kalkıp oturur konuma geçti. Ayranı açıp ona uzattım. Karşısındaki sıranın üstüne oturdum. Bir ara sanki bir şey söyleyecek gibi baktı bir duraksadı sonra
- Harun su alır mısın bana kanka?
- Tabii hemen
Harun sınıftan hızlıca gitti. Rüzgarla karşılıklı ayran içiyorduk. Rüzgar bakışlarını gözlerime çevirdi
- Yemek yedin mi Sema?
- Hayır, senin yalnız bırakmak istemedim, sonra yerim ben
Hafifçe tebessüm ediyordu. Sonra hala uzattığı ayaklarının altında duran çantamı fark etti. Eliyle çantanın üstünü temizlemeye çalıştı.
- Ah, Sema niye ayağımın altına koydun ki bak kirlenmiş işte
- O sadece bir çanta Rüzgar
- Ama sevdiğin bir çanta hem de yeni
Ben o an sustum çünkü ağzımdan kaçıracağım hislerimden korktum. Konuyu değiştirmek için;
- Hala özür bekliyor musun benden?
Kafasını hafifçe yana eğip sağa sola sallayarak cevap vermiş oldu. Bakışları bendeydi. Zaten başka kimse yoktu sınıfta. Ayranından büyük bir yudum aldı. Ben ayağa kalkıp ona doğru eğilip dudaklarına doğru yaklaştım
- Oha Sema abla
Sonra cebimden çıkardığım peçeteyle dudağının üstündeki ayran lekesini sildim. Bunu niye yaptım bilmiyorum belki sınıftaki sessizliği bozmak istemediğimden belki de ağzını sil demeyi kaba bulduğumdan ya da...
Harun sınıfa elinde suyla girdi, elindeki suyu Rüzgar'a verdi. Rüzgar suyun birazını eline döküp yüzünü ıslattı.
Sonra zil çaldı. Derste karnım gurulduyordu. Teneffüs olunca kantine inip kendime bir şeyler alacaktım. Merdivenlerden inecektim ki Rüzgar iki sandviç almış
- Hoop Sema nereye?
- Kantine
- Sana da aldım
Elindeki uzatıp çocuk gibi bakıyordu. Sandviçi alıp merdivenin kenarına oturduk
- Sema dirseğine ne oldu?
- N'olmuş göremiyorum?
- Kanamış üstüne de toz gibi şeyler yapışmış
Ben sustum. Susunca o anladı. Kolumu tutup dirseğimdeki yarayı yumuşakça temizlemeye çalıştı. O dirseğime bakıyorken ben onu seyrediyordum.
- Benim yüzümden oldu değil mi?
Bakışlarımı karşıya çevirdim bu soruyu pas geçtim.
- Nasıl bayıldığını hatırlıyor musun?
- Hayır ama
Kısa süreli sessizlikten sonra
- Dizlerin, yumuşaktı
- Neyy?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRDAŞ (Fısıltı)
Teen FictionYaşın değil yaşadıkların öğretir sana hayatı. Sadece bir dostluk hikayesinden çok daha fazlası. Kaderin tebeşirle bizim için çizdiği yolun silinen izi. Korkmayın size karanlıkları vaat etmiyorum. Geçmişe özlem duyarken kötü anıları hatırlayamayız. G...