O ve Dünyadaki Diğer Erkekler

44 7 0
                                    

Zihnimde beliren hiçbir kötü anı onun adının yanına yakışmıyor. Onun bendeki imajını lekelemeye yetmiyor. Hatırlayamadığım iyi anılarımız, mutlu anılarımız olduğuna inanmak istiyorum. Birgün biz yeniden buluşacağız ve bana hatırlatacak o güzel anıları diye kandırıyorum kendimi, yoksa neden bu kadar sevdim, bağlandım ki? Neden onu sürekli rüyalarımda görüyorum ki? Bir hayali sevmekten korkuyorum. Artık kavuşmak istiyorum gerçeğe, hemen istiyorum ne olacaksa şuan olsun. Yaptığım şey çok imkansız bir şey, beni hala zihninden geçirip geçirmediğini bile bilmedim birini sevmek ve beklemek. Bir ölüyü sevmek gibi. Bir karşılık beklemezsin sadece seversin. Ben onu ne bana karşı sergilediği davranışlardan ötürü ne görünüşü ne de maddiyat için sevdim. Ben onu aşık olmak için seçmedim ki aşk böyle değildir, zihin neden aşık olduğunu anlamak için sebep arar ve sonunda susar ve düşünmekten pes eder, kalp ile anlamaya başlar. Teslim olduğum an o çoktan gitmişti uzaklara.

Hislerimi kendimden bile saklamışım bir sır gibi. Bir sırla başlamıştı hikayemiz yarım kaldı. Uykusuz geçti geceler. Filmler, diziler izledim. Romanlar okudum ama içinde onun adı geçmeyen, içinde aşk geçmeyen. Biraz duruldum hayatla mücadeleyi bıraktım.

Bazen dinlenmek için akıntıya kendini bırakmalı.

Birgün uzaklara dalmıştım, gözlerimden yaşlar akmaya başladı sessizce, sert bir rüzgar esti, gözyaşlarımı sildi yanaklarımdan. Kendi kendime şunu dedim:

' Sırdaş demek susup saklamak ise duyguları, yıllardır bunu yapıyorum zaten.Sırdaş yok artık. Sır sakladıkça büyüyor, sığamadım anılarıma. Şimdide yaşayamıyordum hep geçmişe bakmaktan. Unutmak için bile çaba  göstermezsem unutabileceğimi zannediyorum.'

Bir sabah uyanıp yine aynanın karşısına geçip neden uyandığım ile ilgili kendimle tartışıyordum. Ne içindi yaşamak? Felsefe yapmak için fazla uykuluydum. Evden çıkıp okula ulaştım. Üniversiteden birinin bana mesaj attığını gördüm. Mesajı yürürken okuyordum, bir anda kaldırımın ortasında durdum. Arkamdaki de bana çarptı. Özür dileyip kenara çektim kendimi. Kampüsün içinde zeytin ağacının altındaki banka oturdum. Mesajın içeriği şöyleydi; uzun bir giriş cümlesinin ardından, benden not istediğini yazmıştı. Yüz yüze istemeye çekindiğini ve notları, mesajı attığı yer olan instagramdan göndermemi rica etmişti. Şaşırmıştım. Tuhaf buldum bu kişiyi. Mesajı boş verip kendimi sanat tarihi derslerinin derinliklerine attım. Aradan bir hafta geçmedi. Biri yanıma geldi.

-  Oturabilir miyim, rahatsız etmezsem?

- Tabii.
Diyerek kaydım oturduğum bankta. Bir yandan elimdeki notları okuyordum.

- Ben Erhan, size mesaj atmıştım. Bu notlar ile ilgili fotoğrafını çekebilir miyim?

- Aaa, tanıyamadım kusura bakma. Tabii çekebilirsin. Ben notları atacaktım ama gördüğün üzere yazım kötü ve anlaşılır değil. O yüzden kararsız kalıp atmadım.

- Tamam sorun değil.
Diye tebessüm etti. Sonra derse geçtik. Dersten erken çıktım,  bir hafta sonra ben yine ağacın altında bulunan gölgedeki o banka oturdum. kucağımda kitabım bir okuyor bin dalıyorum, şöyle bir cümle takılıyor gözüme, 'her aşkta ayrılık mutlaka vardır bu dünya için, terk eden- edilen olabiliriz, sevgilimiz bu dünyadan ayrılabilir veya biz göçüp gidebiliriz, bu yüzden ayrılık aşka dahildir''. Gözüm kitabın sayfasına dalmışken bir çift ayak yaklaştı yanıma. Gözlerimi kapatıp açıp bir nefes aldım ve başımı ona doğru çevirdim.

Gelen kişi oydu. Bir süre karşıya bakıp ağaçları izledik sustuk.  Havadan sudan konuşmaya başladık. Derslerden konuştuk, büyük bir merakla benimle ilgili sorular soruyordu. Kendinden bahsediyordu.  Samimi ve sıcakkanlıydı. Güven veriyordu tavırları. Benimle gerçekten ilgilendiğini hissediyordum.

SIRDAŞ (Fısıltı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin