Bak o gün günlerden salıydı. Salı günü son iki saat kulüplerdi. Yanı herkes farklı kulübe dağılıyor ve yoklama alınmıyordu. Ben, Meltem ve Sinan bir plan yaptık. Kulüplere gitmesek kimsenin haberi olmaz, sınıf boş, sınıfta takılırız diye ortaya bir fikir attık ve fikri onayladık. Sınıfta oturuyorduk. Sinan masasının üstündeki su şişesi ile oynuyordu. Meltem bir anda;
- Şişe çevirmece oynayalım mı?
Bende isteksizce kafa salladım. Sinan su şişesini boşaltmak için suyu kafaya dikti.
Doğruluk mu cesaret mi falan. Doğrulukta sorulacak öyle sorular soruluyordu ki toplum içinde pek konuşulması mümkün olmayan şeyler. Sorular bitti ve artık cesaret diyelim dedik. Ben Sinan'a 'Meltem'i öp' dedim. Meltem de yani dünden razı, sanırım seviyor Sinan'ı , bir mutlu ki anlatamam. Sinan tahmin ettiğim gibi Meltem'i öptü. Ah, Meltem yalandan yanaklarını kızart bari. Tam o anda bir ses işittik.
Sınıfın kapısı yavaş yavaş aralandı. Korku ve merakla üçümüz gözümüzü kapıya diktik. Gelen Rüzgar idi.
- Siz neden sınıftasınız?
Sinan atladı;
- Kankam, aramızda kalsın, biz kulüplere girmedik bugün.
Rüzgar dolaplara yönelip,
- Tamam ya sorun yok siz devam edin ben dolaptan spor çantamı alıp çıkacağım.
Rüzgar'dan uzak bir köşedeyiz. Sinan bana dönüp sinsice sırıtarak 'sıra sende' dedi.
Kulağıma eğildi fısıltıyla
- Git ve Rüzgar'ı yanağına bir buse kondur.
Kaşlarımı çatıp olmaz manasında kafamı iki yana salladım.
- Rüzgar'ın sınıftan bir an önce çıkması için dua ederken aklıma bir fikir geldi.
Meltem Sinan'a dönüp merakla
- Ne dedin Sema'ya?
- Bekle ve gör Meltem.
Ağır adımlarla rüzgar'a doğru, sevimli görünmeye çalışarak, yaklaştım.Sinan bizi duymayacak kadar uzaktı.
Sırıtarak
- Rüzgar!
- Ne oldu bir sorun mu var?
Hızlıca olsun bitsin istiyordum. Rüzgar boş gözler ile bana bakıyor. ona döndüm sanki bir güvercine dokunmaya korkarcasına özenle elimi yanağına koydum. Bakışlarımı aşağıya çevirdim, gözlerine bakamazdım. yaklaşıp yavaşça onun .yanağındaki elimin üstünü öperken fısıldadım
- Cesaret, sorry
Bir süre sessizlik oldu.
Meltem tuvalete gitti. Rüzgar hala karşımda öylece duruyor. Okulun sessizliğinde bir topuklu ayakkabı sesinin gitgide yaklaştığı duyulmaya başladı. Kapının yakınlarında hocaya yakalanmayı beklerken Rüzgar kolumdan tutup hemen arkamızda bulunan sürgülü kapılı portmantonun içine çekti. Portmanto boştu yoksa sığamazdık. Kapının kenarından içeriye azda olsa ışık ve hava giriyordu. Derken beklenen oldu. müdür yardımcısı kapıyı açıp sınıfa girdi. Sinan'a sen neden kulüpte değilsin diye sordu. Sinan da
- Hocam sınıfta topumu unutmuşum almaya geldim hocanın haberi var
Ayaküstü yalana bak korkulur bu çocuktan.
Biz hala portmantodayız. Rüzgara baktım. Terlemeye başlamış. Havasızlık ya da karanlık onu rahatsız ediyor sanırım. Karanlıkta gözlerinin kapalı olduğunu fark edebildim. Yüz yüzeydik, malum dar alan. Gözlerini sıkıyordu. Gözlerini açtı karanlıkta gözlerinin ışığı gözüküyordu. Bana bakıyor. Bende ona. Kaç dakika geçti bilmem ama ben gözümü kırpmayı unutmuşum. Birden portmantonun sürgüsü hızlıca açıldı. Kalbim fırlayacaktı. Biz yavaşça bakışlarımızı karşıya çevirdik. Sinan sırıtıyordu.
- Hadi çıkın gönderdim hocayı
Derin bir nefes aldık. Meltem tuvaletten geldi.
- Neden portmantodasınız?
Durumu anlattık, çıktık, eşyalarımızı toparladık, zil çaldı. Merdivenlerden inerken Rüzgar geriye dönüp bana baktı. Bense fark etmemiş gibi davrandım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRDAŞ (Fısıltı)
Novela JuvenilYaşın değil yaşadıkların öğretir sana hayatı. Sadece bir dostluk hikayesinden çok daha fazlası. Kaderin tebeşirle bizim için çizdiği yolun silinen izi. Korkmayın size karanlıkları vaat etmiyorum. Geçmişe özlem duyarken kötü anıları hatırlayamayız. G...