Bomba patladı, bir gerçek saçıldı etrafa, parça parça.. Sır ortaya çıkınca sırdaşlık bitti. Sahi sırdaş bile değilsek, o kim artık? Ne? Hayatımdan dağılıp giden kişi neden hala benimle; aklımda, kalbimde ve yüreğimde ... Bir şey yarım kaldıysa ya tamamlanır ya da yok olur, sen tamamlamadığın için ben yok etmeyi deneyeceğim. Hala sırdaşız ama onunla değil seninle, bu satırları okuyanlarla..
Dolabımı düzenlerken raftan yere mavi bir gömlek düştü. O gömlek okulun son günü arkadaşlarıma imzalattığım hatıra gömleğiydi. Eğilip yerden almaya bile çekindim. Bir nefes alıp gömleği elime alıp odamdaki koltuğa çöktüm. Ve zaman makinesi yine beni anılara sürüklemişti. Ve o anılara döndüm yine...
Karne günü mavi gömleğimi elime alıp sınıfa girdim. İmzalamak isteyen bir şeyler yazmak isteyenlere verdim. Bütün kızlar hakkımda güzel şeyler yazıp imza attı, sonra Rüzgar geldi ben de yazacağım en güzel yere en büyük harflerle diye sol cebe bir şeyler yazdı. 'Kendine iyi bak Sırdaş görüşmek üzere.' diye yazmıştı.
Karne aldık, o gün eve gelip mutfağa girdim. Masaya oturup okumak için çantamdan gömleği çıkarttım. Ev telefonu çaldığı için içeri koştum. Arayan anneannem imiş. Telefonu anneme verip mutfağa döndüm. Geri döndüğümde ise beni bekleyen acı tabloyla yüzleştim. Masadan gömleği elime aldığımda sol cebinin ıslanıp mürekkebinin dağıldığını fark ettim. Silinmişti, Rüzgar Özgüner ve yazısı.Gözlerimden akan yaşları sildim, gömleği bir daha görmeyeceğim bir yere kaldırdım. İşte bu son nostajiydi.Yıllar geçti. Ben, öğretmen olarak birlikte okuduğumuz o okulda çalışıyordum. Okulun her köşesi beni hüzünlendiriyordu, eski sınıfıma her girdiğim an, yeniden yaşıyordum o yılları. Okulun her yerinden 'o' çıkıyordu karşıma. Zaman makinesine giriyordum sanki o kapıdan her girdiğimde. Okulda küçük küçük Semalar ve Rüzgarlar dolaşıyordu.
Hayatım birkaç saniyelik anıların ve geçmiş duygularımın sürekli karşıma çıkmasıyla sürüp gidiyordu. Onu, gerçekte birkaç saniye, sesini bile duymadan görüyordum ve o anlarda zaman duruyordu. Sonra hayat yeniden bizi akışın içine çekiyordu. Ufak tefek alakasızca duran eşyalar, kelimeler ve sesler onunla olan anıları hatırlatıyordu. Mutlu anlarımda eksik hissettiğim gibi mutsuz ve yardıma ihtiyaç duyduğum anlarımda da sadece onu istiyordum.
Tüm çabama rağmen onunla sadece rüyalarımda konuşabiliyordum. Elini tutabildiğim ve ait olduğum yerde hissettiğim tek yer olan rüyalarımı, hiçbir gerçeğe değişemiyordum. Yine de onunla olmak fikri kalbimde bir yerde beni korkutuyordu. Bu aşktan kaçmak isteyen bir tarafım da vardı. Vardı da öyle bir tarafım olsa ne olur, büsbütün ona bürünmüşken buluyordum kendimi. Hayatımın dengesi şaştığından belki yolda yürürken bile sık sık denge kaybı yaşıyordum. Yollarda, yerden dizim kan içinde topluyordum kendimi. Oysa yürümeyi dokuz aylıkken çözmüş olmalıydım. Bir de onunla olan fiziksel uzaklık mesafesi arttıkça yaşama tahammülümde ciddi bir azalma oluyordu. Bir an önce evine dönmesini isterdim. Ben nereye gidersem gideyim gurbetindeydim.
Bir kere Beypazarı'na gitmek için yoldaydık. Mudurnu tarafındayken fotoğraf çekmek için arabanın durdurulmasını istedim. Aslında çok iyi bir manzara da yoktu. Arabadan indiğimde kendimi çok iyi hissediyordum. Sanki onunlaydım, öyle bir neşe ile dolmuştu içim. Biraz etrafa bakındığımda bir otelin tabelasını gördüm. Çok bir anlam aramayıp arabaya binip yola devam ettim. Bu olaydan birkaç gün sonra öğrendim ki o gün o otelde Rüzgar kalıyormuş. Kalbimin yönü bana onu göstermiş demek ki diye düşünmüştüm.
Öyle bir zaman geldi ki artık bu durumlardan bunalmıştım. Duygularım da değişmisti. Burada anlatamayacağım başlı başına bir film veya roman olabilecek bir olay başımdan geçince onun tepkisizliği karşısında ben de bir şeyler yitmişti. Artık kendim için yürümeye karar verdiğim için adımlarımı daha sert atarken hayata yere düşmüyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRDAŞ (Fısıltı)
Teen FictionYaşın değil yaşadıkların öğretir sana hayatı. Sadece bir dostluk hikayesinden çok daha fazlası. Kaderin tebeşirle bizim için çizdiği yolun silinen izi. Korkmayın size karanlıkları vaat etmiyorum. Geçmişe özlem duyarken kötü anıları hatırlayamayız. G...