Tanışalım

577 109 38
                                    

Sırdaşını anlatacaktın bana hadi anlat.

Başlıyorum. İlk tanışmamız, okulun bahçesinde bizi koyun sürüsü gibi dizip sınıflara dağılırken oldu.

Boy sırasına girdik, bunu söylemek utanç verici ama ben kızların en kısasıydım. Rüzgar da erkeklerin en kısası, yani bizi biyolojik faktörler yan yana getirdi.

- Biyolojik ne?

- Bölme, lütfen!

- Ya Sema abla anlamını bilmiyorum

- O zamanlar daha 11 yaşındaydım. Rüzgar tören sırasında bana döndü ve kendini tanıttı. Derken el sıkışıp memnun olduğunu söylerken uyuz bir tip başımıza dikildi.

- Tören sırasında konuşmayalım çocuklar.

- Okulun ilk günü ilk tanıştığım hatta ilk konuştuğum kişiydi. Bide sınıfta da oturma düzeni boy sırasına göre olunca yine yanıma denk gelmez mi.

- Rüzgar ne zaman sırdaşın oldu ?

Birazdan aktaracaklarım kötü örnek oluşturabilir, önceden uyarıyorum.

14 yaşındaydım. Bir önceki yıla göre kendimi çok olgunlaşmış hissediyorum. Bir havalardayım anlayacağın. Okul müdürü Namık hocayı öğrenciler hiç sevmezdi. Elinde telsizle dolanır, iri cüssesiyle kapıyı çalmadan derse lak diye dalar, ve karadeniz lehçesiyle konuşur ama ben ne söylediğini anlayamazdım. Her ay bizi deneme sınavına sokup sınıfları başarı sırasına göre değiştirirdi. Arkadaşlarımdan bazıları diğer sınıflara dağıldı. Diğer sınıflar dediysem iki şube var zaten a ve b, neyse. Anlayacağın nice dostluklar bozuldu. B şubesine sınavdan başarısız olanları gönderdiler. O sınıfa salak muamelesi yaptılar. Tüm öğrencilerin ondan nefret duyduğuna eminim. Şöyle derdi 'kaygı olmadan başarı istikrar olmaz, sen sınıfının değişmesini istemiyorsan çalışacaksın'. Kendi çocuklarını evde kaygılandırdığını söylerdi ve bizde onun çocukları için üzülürdük.

Bir sabah okula bir gittik ki okulun duvarının önünde bir kalabalık var. Öğrenci, öğretmen, müdür, güvenlik kimi ararsan orada. Duvardaki 'bağış paraları nerde NAMIKCIM' yazısına kızmış olacak ki Namık hoca bunu yapanı bulacağını cezasını vereceğini adeta haykırıyor. Küfrediyor 'o şerefsiz evladını bir bulayım'... Ben dahil herkes tırstı. Namık hoca bunun intikamı bütün öğrencilerden almasa bari. Rüzgar'ın suratı çok tuhaftı o herkesten çok şaşırmış gibi. Sınıflara geçtik ders işlenmiyor, müdür sınıfları gezip faili bulacakmış diye. Namık hoca sınıfa girdi bağırdı kükredi. Zil çalmasına az bir süre kala Rüzgar kulağıma eğildi, her zaman ki gibi nefesinin kulağıma değmesinden huylandım 'sen yaptın ' dedi. Bu kelimeler benim buz tutmama neden oldu.

- Hayır ben yapmadım saçmalama

Rüzgar kulağıma biraz daha yaklaştı.

- Seni dün akşam duvarın önünde gördüm Sema.

- Hayır ben değilimdir o başkasıdır

Sesim titremeye başladı derken okul zilinin ani çalışıyla yerimden zıpladım. Sınıfta kimse kalmamıştı. Rüzgar açık olan kapıya doğru yürüyordu. Ayağa kalktım hemen önüne atlayıp ani bir hareketle kapıyı kapatıp sırtımı kapıya verdim. İtiraf geldi.

- Yazıyı ben yazdım Rüzgar

Bir süre sessizlikten sonra

'Buna sadece sen cesaret edebilirdin zaten' derken yüzünde bir babanın evladına duyduğu gurur vardı.

Beş dakika önceki küçük çaplı kalp spazmımı iyi saklamışım sanırım. Hatta şimdi yaptığımdan gurur duymaya bile başladım. Ya Rüzgar bunu birine anlatırsa? Kaç farklı duyguyu aynı anda yaşıyorum ben. Rüzgar aklımdan geçenleri duymuşçasına bana baktı.

- Korkma, benden sır çıkmaz



Yazarın İtirafı: Bu hikayedeki olaylar tamamen hayal ürünü değildir.



SIRDAŞ (Fısıltı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin