Sıkıcı bir dersin tenefüsünde öğrencilerin girmesi yasak olan lobide amaçsız dolanıyordum. Elimde kantinden aldığın ayıklanmış çekirdek eşliğinde. Lobideki televizyonda 'cennet mahallesi' açık kalmış ama sesi yok tabii. Çaktırmadan izlemeye çalışıyorum. Bir polis memuru yanıma gelip
- Müdürün odasını nerede?
- Sol kapıdan dönünden sağda en sondaki oda. Odasında pek bulunmaz ama
- Sizin okulda yardım için para falan toplanır mı?
- Tabii, bizim okul çok yardım yapan bir okuldur, her ay kumbara dolaştırılır, bir de koridorlarda büyük yardım sandıkları bulunur.
Sanırım cennet mahallesi izlemekten ya da derslerden beynim sulanmış okula neden polis geldiği ile hiç ilgilenmiyorum. Zil çaldı maalesef teneffüs bitti. Sınıfa çıktım. Ders başladı ama nasıl sıkıcı anlatamam burada.
Cam kenarında oturan Hamza kalın sesiyle;
- Hocam, hocam camdan bakın!
Bahçeye polis arabaları park etmiş bir sürü. Pencerelere yapıştık. Bizim sınıf öğretmenini de çağırdı birileri sınıfça pencereden olacakları izliyoruz.
- He, ben gördüm ya bana müdürün odasını falan sordu hatta.
Rüzgar yanıma gelip kulağıma fısıldamaya başladı
- Müdür seni şikayet etmiş olmasın kamu malına zarar vermekten, Sema seni almaya mı geldiler acaba?
- Ya saçmalama özel okul duvarı nereden kamu malı oluyor yok öyle bir şey.
Rüzgar beni biraz korkuttu. Lavaboya gideyim ne olur ne olmaz kimse bulamaz beni orda deyip sınıftan çıktım. Ders saati koridorun derin sessizliğinde birkaç kişinin seslerini duydum.
- Kelepçe olmaz öğrencilerin önünde, saygınlığı var.
- Avukatını bekledik gelmedi. Şubeye götürelim.
Kocaman saksıdaki palmiye ağacının arkasına saklandım. Önden iki polis arkalarında yüzü yere bakan bizim okulun müdürü Namık. Onun arkasından da iki polis daha geliyor. Bileklerinde kelepçe yok. Polislerde kollarına girmiş değil. Ama ortada bir gerginlik olduğu kesin. Sınıfa dönecektim aslında ama arkalarından gitmeye karar verdim. Binadan çıktılar. Binanın girişindeki yüksek merdivenlerden inmeden bir köşeye sindim. Bahçede çapraz bir şekilde park etmiş polis arabaları, pencerelerde öğrenciler, öğretmenler olan biteni izliyor, yağmur tüm suçları temizlemek için yağmaya başlıyorken Namık hoca arabaya bindirilirken beni fark edip kaşlarını çattı. Birden ağzıma sert ve soğuk havayı çektim. Öğrendik ki bağış ve yardım kumbaraları ile toplanan parayı kendi hesaplarına geçirmiş. Hapse girmemiş para cezasına çevrildi sanırım. Vakıf, müdürün işine son verdi.
Tüm bunları Rüzgar'a anlattım, 'yaptıklarını alt alta koyamıyorsun Sema'dedi, bilmiş bilmiş.
- Duvara müdür hakkında yazı yazdın. Müdür bir ay okulda suçluyu bulmak için deli divane oldu ama aradığı kişinin sen olduğunu bulamadı. Okula gelen polise 'sen' müdür odasını gösterdin. Polis müdürü tutuklayınca vakıf, müdürü kovdu.
- Sanki müdürü ben attırdım Rüzgar!
- Kelebek etkisi.
- Bence alakasız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRDAŞ (Fısıltı)
Teen FictionYaşın değil yaşadıkların öğretir sana hayatı. Sadece bir dostluk hikayesinden çok daha fazlası. Kaderin tebeşirle bizim için çizdiği yolun silinen izi. Korkmayın size karanlıkları vaat etmiyorum. Geçmişe özlem duyarken kötü anıları hatırlayamayız. G...