Bitecek olan ortaokulun mezuniyet kutlaması olmazsa olmazdı zaten.
Mezuniyet okul kapanmadan iki hafta önceydi. Kutlama olarak boğazda bir yemek verilecek. Ben ilk defa okula giderken topuklu ayakkabı giyeceğim için aşırı mutluydum. Çünkü bu bir başkaldırı bu bir isyan bayrağıydı.
O gün geldi çattı. Başkankam asosyallik abidesi İdil tabii ki mezuniyet yemeğine katılmadı. Hiçbir eğlenme beklentim yoktu. Gece için hazırlanırken hiç heyecanlanmıyordum. Rüzgar ile aramız soğuk zaten. Beyaz fırfırlı bir elbise giydim ve tabii ki topuklu ayakkabı. Okulun bahçesinde toplanılacak ve servisler ile mekana gidilecekti. Okula doğru yaklaşırken saatime baktım. Birkaç dakika geç kaldığımı fark ettim. Neredeyse en son ben gelmişim. Okulun bahçe kapısından girer girmez çoğunluğunun erkeklerin oluşturduğu bir grup beni alkışlamaya başladı. Ne oluyor anlamaya çalışmadan başımla ben de onları selamladım. Sonra sınıfın kızlarına sordum bunlar niye beni alkışlıyor diye. Mantıklı bir sebebi yokmuş. Geç kaldığım için protesto amaçlıymış. Makara olsun diye.
Bizim sınıfın kızlarından çok kişi yoktu. Meltem vardı, onunla bahçede dolanıyorduk oda benim gibi beyaz kısa elbise giymişti. Yanımıza doğru yaklaşan Rüzgar'ı fark ettim. Önce beni sonra Meltem'i süzdü. Beni es geçip:
- Meltem, Rihanna gibisin! Maşallah diyelim ya!
- Teşekkür ederim.
Rüzgar'ın bu hareketleri beni fena halde rahatsız ediyordu. Sinirlendim ama belli etmedim. Onunla yüz yüze gelmemeye çalıştım. Restoran beklediğimden daha lüks ve ferahtı. Açık havada masalar hazırlanmış, boğaz köprüsü gözüküyor, bizim okul, restoranı kapattırmış. Bol bol fotoğraf çekildik. Yemeğimizi yedik. Birkaç hoca evine gitti sadece iki öğretmen bize göz kulak olmak için kaldı.Dönüşte yine servis bizi okula bırakacaktı. Pasta kesildikten sonra şarkı eşliğinde dans etmeye başlandı. Meltem ile birlikte, sevgili olduklarını bildiğimiz bir çiftin dansını izleyip dedikodularını yapıyorduk.
Rüzgar oturduğum masaya geldi. 'Dans edelim mi ya biz de otur otur sıkıcı oluyor' diye bir teklifte bulundu. Zihnimden reddetmeyi geçirirken ağzımdan bir anda 'olur' kelimesi çıktı. Masadan kalktık ve yavaş yavaş dans edilen alana doğru yürüdük. Elimi omzuna koyduğumda topuklu ayakkabılar yüzünden ona leylek gibi tepeden baktığımı fark ettim. Uzun olmak çok tuhaf bir durum, sanki diğer insanlara haksızlık yapıyormuşum gibi hissettim. Bir düşün dans ediyorsun yüz yüze olmak için Rüzgar hafiften başını kaldırmak zorunda kalıyor, bu durum beni rahatsız etti ve hissettiğim tek duygu gerginlikti. Müzik bitince tek başıma sessiz bir yer buldum ve boğazı izlemeye koyuldum. Sırtımı çevirdiğim kalabalığa, hiç dostluk kuramamanın hüznünü denizle ve dalgalara paylaştım. Karanlıkta bana doğru yaklaşan ayak sesleri işittim. Gelen Meltem idi.
- Sema hadi gel kafe tarafına geçtik oturuyoruz.
- Buraya ait kafe de mi varmış?
- Evet orada başka müşterilerde var araya kaynadık, hadii!
Kafe tarafı da açık bir mekan olarak ayrılmış. Bizim sınıfın erkekleri birkaç kız, ve o malum şahıs iki masa birleştirmişler oturuyorlar. Birer sandalye çekip gruba dahil olduk. İki nargile geldi, çok şaşırdım doğrusu. Bir nargile Rüzgar'ın elinde masada bir sürü nargile sipsisi. Rüzgar bir nefes alıp yanındakine uzatıyor yanındaki nargilenin sipsisini değiştirip bir nefes çekip o da yanındakine uzatıyor. Açık hava olmasına rağmen koku beni rahatsız etmeye başladığında sandalyemi kaydırarak masadan biraz uzaklaştım. Rüzgar çekinmeden uzun uzun bana bakıyordu. Bulunduğum ortam yüzünden nefes almam gitgide zorlaşıyordu.
Rüzgar sohbeti kesip;
- Sema senin bugün neden suratın asık bak hepimiz eğleniyoruz?
- Boş ver.
Öksürmek istiyordum ama kendimi tutuyordum. Rahat nefes alabilmek için oradan uzaklaşmaya karar verdim. Ona kokudan biraz tıkandığımı söyleyecektim ama onun durumu da biraz garipti. Ben ona yaklaştım;
- Rüzgar ne oldu?
Sadece iki yana kafa salladı. O arada ben zor nefes alıyorum. Rüzgar benim yüzüme doğru yaklaşıyordu, gözlerini kısmıştı ve o bakışı son gördüğüm şeydi. Ağzında tuttuğu bir ciğer dolusu nargile dumanını dudaklarımın çok yakınına, yüzüme doğru hızlıca üflediğinde ben ne olduğunu anlayamıyordum. Beyaz bir dumanın aramıza girmesini izliyordum. Başım döndü yere çöktüm. Düşüncelerim, bana ne olduğu, nerede olduğum hepsi uçup gitmişti. Sadece daha hızlı nefes almaya çalışıyordum. Konuşmaya çalışıyordum ama sadece 'ben... benn.. 'diyebiliyordum. Elimi kalbime koyduğumda çok hızlı attığını fark ettim. Rüzgar telaş içinde yanımda duruyor ne yapacağını bilmiyordu. ' SEMA 'diye bağırıyordu. Cevap veremiyordum. Rüzgar'ın neden böyle bir şey yaptığını anlamaya çalışıyordum. Yerde yığılmış otururken düşmemek için ondan destek alıyordum.
Gökyüzüne bakmaya çalışıyordum yıldızları görmek için. Üstümde beyaz elbisemle kapkaranlık gecede öleceğimi düşündüm. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Hiçbir şeyin önemi kalmadı artık. Rüzgar yardım istiyor sesleniyordu. Kafamı yere koyduklarında zeminin soğukluğunu hissederken bir yandan da terliyordum. Elimi Rüzgar'ın yüzüne koyup şu kelimeleri söyledim; 'ben ben' ,on nefes alış, 'senii' derken aniden ağzıma sıkılan kimin olduğunu bilmediğim bir astım ilacı ile sözüm kesildi. Yavaş yavaş kendime geldim. Astım hastası değildim bana ne olduğunu bilmiyorum belki bu bir astım kriziydi ya da alerjik bir durum. Ailemi o gün arattırmadım, okul servisi ile okula döndük. Rüzgar yüzüme bile bakamıyordu. Yapmaya çalıştığı bir şaka yüzünden neredeyse öteki tarafa gidiyordum. Serviste en arka tarafın koridora bakan koltuğuna oturdum. akşam servisin ışıkları yanıyordu ama yinede ürkütücü bir hava hakimdi. Derin derin düşüncelere dalmışken tekli koltukta oturan Rüzgar'ın kafasını çevirip çaktırmadan bana bakmaya çalışmasını fark ettim. Servis okula ulaştı ve herkes dağılmaya başlamıştı. Eve yürümeye karar verdim hava serindi. Okulun yokuşundan inip çabucak eve varmayı planlıyordum. Eve doğru düşüne düşene yürüyordum.Bomboş yola bakıp dikkatimi dağıtacak bir şey arıyordum.
Geçmişimi, tüm duygularımı şimdi burada bırakıp gidebilsem keşke. Zihnimi silseler, anıları silseler.
Bir nefesinin bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordum. Başkasının nefesiyle boğulabileceğim hiç aklıma gelmezdi.
Hayat bir duman gibi zaten bir nefeslik hava kadar kısa ve boş. Peki ben öleceğimi düşündüğümde, gökyüzünü karanlığında, yıldızların ışıklarını bulanıklaşarak yayılmaya başladığını gördüğümde, son gördüğümün Rüzgar olmasından neden memnundum. O beni boğarken beyaz bir dumanla...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRDAŞ (Fısıltı)
Ficção AdolescenteYaşın değil yaşadıkların öğretir sana hayatı. Sadece bir dostluk hikayesinden çok daha fazlası. Kaderin tebeşirle bizim için çizdiği yolun silinen izi. Korkmayın size karanlıkları vaat etmiyorum. Geçmişe özlem duyarken kötü anıları hatırlayamayız. G...