- Sema abla uyku tutmadı, sen hikayenin devamını anlatsan olur mu?
- Ben anlatırım anlatmasına da sen sonra uyuyabilir misin bilemem.
Duvardaki yazı olayının üstünden bir hafta geçmişti. Bu olayın faili hala bulunamamış ve hiçbir iz bırakmamıştı ardında.
- Yani sen, onu biliyoruz geçen bölüm anlatmıştın.
Resim dersinde yağlı boya çalışması yapıyorduk beni nasıl rahatlatıyor anlatamam. Bende çığlık adlı eserin reprodüksiyonunu yapıyorum. Sormadan söyleyeyim reprodüksiyon ünlü bir sanat eserinin kopyası demek.
- Yani şey fotokopisi gibi
- Eh öyle olsun.
Zil çalmadan biraz önce Rüzgar yanıma geldi.
- Ben hiç beceremiyorum bu resim işini.
Sema yardım eder misin?
Ben resmimi bitireyim yardıma gelirim, dedim.
- Ooo, ressam Sema Dahe. Çok güzel olmuş sen aşmışsın.
Sonra ben Rüzgar'ın resmine yardım ettim reprodüksiyondan anladığı fenerbahçe armasını çizmekmiş meğer.
Teneffüs zili çaldı öğle arası ingilizce hocası, ben ve bizim sınıftan İdil'e Namıkcığım ile röportaj yapma görevini verdi. Tabi ben istemiyorum onun odasına gitmek oraya giden bir daha geri dönemezmiş. Ben müdürü hiçbir zaman bağırmadan konuşurken görmedim koridorda koşan öğrencilere eşek herifler... diye, bağırıyordu bu sabahta. Bahsetmeyi unuttum İdil benim sınıftan arkadaşım. İdilsessiz sakin bir kız. En önemlisi benim gibi yalnız. O bizim sınıftakilerdenfarklı biri. Ders çalışmayı sever, hırslıdır. Onunla şakalaşanlaraverdiği tepkiler yüzünden sınıftakiler onunla daha çok uğraşırdı. O da çareyiöğretmene şikayet etmek olarak bulmuştu. Sınıftakileri affedemez, bir hatadaninsan siler, çabuk düşman edinirdi, gururlu bir kızdı. Bazen sinirliydi, bazenkomik ve eğlenceliydi. Ayrıca zeki bir kızdı. Ailem bana yeter derdi arkadaşolsa da olur olmasa da.
Neyse biz yönetim kurulunun öğrenci koridorunu bölen cam kapısından girdik yavaşça. Ürkütücü bir sessizlik hakim ses yalıtımı iyi sanırım.
Kendimi görebileceğim kadar parlak bir zemin var. İşte o kapının önündeyim. Asla girmek istemediğim o kapı. Kapıyı İdil üç kere tıklattı. Sevimli ve çalışkan görünmeye çalışarak yarı tebessümle odaya daldık. Kapıyı yarı açık bıraktık. İdil başladı sorulara. Namık hocayı hiç öyle görmemiştim. Sanki sakin ve normal bir insan gibiydi. Odada konuştuklarımız yönetim kurulunun koridorunda yankılanıyordu benim sırtım kapıya dönüktü. Ben son soruyu sordum bu soru aslında hazırladığımız sorulardan değildi.
- Fobiniz var mı?
Hala kalbim ağzımda atıyordu. O yüzden sesim çok alçaktı.
- Ne yani bunu öğrenip beni mi korkutacaksınız?
Bir sessizlik oldu ama espiri miydi şimdi bu gülmem gerekmiyordur umarım.
Sesini yükseltip biraz da gülümseyerek
- YILAN
Ben bir korktum bana dedi sandım.
- Hiç sevmem, nefret ederim gizli gizli yanaşır, yanına kadar gelir ruhun duymaz. Sonrada zehri bırakır vücuduna bir daha da bulamazsın o yılanı. Hayır türünü bilmeden müdahale de yapamıyorlar. Çok tehlikeli, çok.
Yaşayarak anlattı resmen üç boyutlu korku filmi gibi. Bu son soru onun ses seviyesini yükseltmişti.
- Şimdi sıra bende ben size soracağım
Kesin hesap soracak. Duvar olayını çözdüyse... Maymun gözünü açtı yandık.
- Soruları siz mi hazırladınız?
Aslında sorular bize ait değildi hoca yazıp vermişti. İdil ile birbirimize baktık inşallah kendini ispiyonlamaz bu kız.
- Çocuklar siz mi yazdınız?
İdil korkarak;
- Biz yazmadık hocam
- Kim yazdı o zaman ?
Derken, yarı açık kapıdan Rüzgar girmez mi!
- Girer tabi Sema abla sırtını mı üşüttün?
- Badeciğim arkadaşım olan Rüzgar
Rüzgar garip davranıyordu yüzünde korkmuş bir hal vardı.
- Ben yazdım hocam Sema'ya kızmayın bana kızın.
- Evladım sana niye kızayım
Namık hoca yerinden kalktı bizde ayağa kalktık
- Adın ne senin?
- Rüzgar Özgüner
- Aferin Rüzgar güzel yazmışsın evladım, babana selam söyle.
- İzninizle hocam dedik ve dışarı çıktık.
Sınıfa gittik. Çok sinirlenmiştim. Rüzgar ise sırıtıyordu.
İdil Rüzgar'a döndü. Biz röportaj yapıyorduk sen az önce ne yaptın?
- Ben, o kim yazdı deyince şeyden bahsediyor sandıı...
Sınıfa birkaç kişi gelince Rüzgar'ı kolundan tutup sınıftan çıkarttım. Sinirliydim.
- Sen ne yaptığını sanıyorsun?
- Sema abartma küçük bir yanlış anlaşılma
- Küçük mü? Beni ve kendini yakıyordun az önce?
- Tamam mal gibi odaya dalmamalı idim anlamadan ama ya senin yaptığın, duvara yazdığın yazının nedenini anlıyorum okulda dedikodular var bağış paraları hakkında ama dün tüm okula rezil ettiğin adamın bugün odasında röportaj yapmak nedir ya? Sen yürek mi yedin?
- Sana ne senden izin mi alacaktım? Canan hoca görev verdi bende yaptım o kadar. Sen kim oluyorsun çekil git uğraşma benimle!
- Beni boş ver senin ne olduğunu söyleyeyim 'ikiyüzlü'.
Bunu söylerken üstüme doğru iyice yaklaşmıştı. Bende onu sertçe ittim. Düştü. Zayıf bir çocuktu. Gücümü ayarlayamadım. İtmemeli idim. O da söylememeliydi. O an etrafımızda bizi izleyen arkadaşlarımızın olduğunu anladık. Rüzgar yerdeyken bizim sınıftan bir ses geldi
- Rüzgar dayak yiyor, koşun!
Rüzgar yerden kalktı ve iki adım uzaklaştı ne yapacağını kestirmeye çalışırken koşarak sağ elini köprücük kemiğime bastırarak beni çok sert ittirdi ama ben düşmedim sırtımı duvara çarptım. Canım yandı. Gözlerinde şaşkınlık vardı. O an anladım. O benden cesaretinden dolayı gurur duymamı bekliyordu ama ben ona kızdım. Bende benim duvar yazısını yazdığımı öğrendiğinde onun kızmasını bekliyordum o gurur duydu. Birbirimizden beklemeyeceğimiz şeyleri yaptık. Kolunu köprücük kemiklerimin üstüne bastırıyordu. Sırtım ağrımaya başladı.
- Şimdi ödeştik Sema
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRDAŞ (Fısıltı)
Novela JuvenilYaşın değil yaşadıkların öğretir sana hayatı. Sadece bir dostluk hikayesinden çok daha fazlası. Kaderin tebeşirle bizim için çizdiği yolun silinen izi. Korkmayın size karanlıkları vaat etmiyorum. Geçmişe özlem duyarken kötü anıları hatırlayamayız. G...