Terkediliş Senaryosu

72 7 0
                                    

Ellerimiz kirli ruhumuz temiz çocuklardık.
Bilmezdik sevmeyi falan bilğimizi sanardık saftık o zamanlar.

Sanırım kendime acı çektirmeye en sevdiğim oyuncağımı kırmakla başladım.

Sonra çamurla oynayıp terlik yeme evrelerine geçtim.

Birde hasta olduğum da iğne verirlerdi sağlık ocağında başlardım ağlamaya eve gidene kadar, sonra susmam için parka götürürlerdi sallanırdım, daha çok yanardı canım ama gökyüzüne doğru kahkahalar atardım.

Sanki o parkın önünden geçerken zaman ayırıp beni sallamazlarsa, geçmezdi canımın acısı.

Düşerdim, ya yaralarımı saklardım daha çok görüp kızmasınlar isterdim ya da saatlerce anlatırdım acıyı abarta abarta, ilgi götersinler, babam gelip sarılsın diye.

Sarılıp ağlamayı çok severdim mesela ben, küçükken yaramazlık yapıyorum diye kızarlardı, babam biraz sert adamdır korkudan susar otururdum. Üstünden biraz geçerdi çökerdi dizlerinin üstüne,
"özür dilerim" derdi.
Hadi gel sarılıp barışalım, bende özür dilerdim.
Yediği laflar için, bağırışlar için ağlamayan o küçük kız, hıçkıra hıçkıra ağlardı babasının omuzunda.

Tabi sonra ne o kızına kıyamayan baba kaldı ortada, ne de babasının omuzunda ağlamaya gücü kaldı kızın.
Kötülemek değil de biz, büyüdük sadece.

Büyüdüm ben. Babamla büyüdüm. O saf ve masum kızı kalmadı. Aramızda ki bir oda uçurumları katladı.
Korkmamayı ondan öğrenmiş olsam da hep korktum ben en çok da ondan korktum ve her ağladığım da küçüklüğümü özlediğimi hissettim.

Kızlar babaları gibi adamlar isterlermiş.
İlk aşk gibi, bende istedim -tabi masum olduğu yıllarda ki gibi- sevmesi aynı olsun hatta daha güvenli olsun huzur olsun derken o adamlar ilk ve en derin yaralarımızla kapıştı.

Mesela benim sevdiğim adamın açtığı yara, çocukluğumun babam tarafından parçalanmış can kırıklarının hemen yanında, yanı başında.

Ama suçlamıyorum kimseyi,
kader diyorum.
Keder diyorum,
yenildik diyorum,
pes ediyorum.

Hani bazıları söylüyor ya ''baba olsan terk edip gidecek kadar kötüsün'' diye.

Bizim sevdiğimiz adamlar o kadar kötü değildi. Güzel adamları güzel sevdik biz, hakkını vere vere sevdik. Sadece acılarla baş edecek gücümüz kalmadı, tükendik.

Onlardan çok güzel baba olur hatta çok iyi bir koca da olur. Dertdaş olur. Bize de hayal oldular. Bunu da çok güzel yaptılar.

Terk edilişler bir bilinmezlikti bende. İnsan nasıl terk eder diyordum. Merak ediyordum.
Öğrendim.

Bi kere babam, iste senden gideyim annen bile farketmez bunu demişti.
Ilk defa o zaman birinin beni terk edebilme ihtimaliyle karşılaşmıştım.

Gitme dedim. Gitme.

Sonra zaman zaman yollara çıktığına şahit oldum babamın. Gittiği yerden kolay dönecek adam da değil benim babam.
Önünü keserken hatalarımla, sığınmam gereken omuzlarının altında ezildim.
Öyle ya da böyle baş ettim. Bazen düşman oldum ona bazen dost.
Sonra ondan başkalarının da beni terk edebildiğini anladım.
Içipte bağıramadım ''ulan aynı yerden farklı açılarla defalarca vurulmaz bi insan, yeter'' diyemedim. Gelen de ezip gitti.

En sonuncusu da oydu işte.
Benzerdi açtığı yara.
Gidişi kaçtı gözüme.
Benzerdi bakışları.

Babam acı kahve bakardı ara ara, o derin acı baktı anladım.
Konuşamadım, her gece kendi kendime ezberimi tazelerken, onu ona anlatamadım.
Benziyolardı, korktum.

Ağlarım da tek başıma ağlarım, babamı özlerim,
çocukluğumu özlerim.
Geçip karşısına 'ben senden başka birini sevdim, sana benzedi bakışları koru beni' demek isterim diye korktum.

Terk ediliş senaryosu diye bir şey var.

Şimdi ruhuma kazıdığım terk ediliş oyunlarını bir kenara bırakıyorum.

Sadece acım kadar eminim ki; kalkıp giden değil, kalkmasına izin veren bu gizemli oyunda öncüdür.

Kim kimi terk etti, sadede gel derseniz.
Ben bende yokum.
Bilmiyorum.

UnutulmaYanım.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin