Herkes kendi dünyasında yaşar.
Bende öyle.
Benim dünyam da, imkansızlıkların gri bulutlar oluşturduğu bir gökyüzüm var.Yağmurlarda ıslanmayı sevsem de o gri bulutlara hayranken korktum, onlardan çok korktum.
Çünkü biliyordum ki üşürüm.
Ve bilirler ki ben, ben üşümeyi sevmem.
Hele bu aralar titreyen ellerimle savaş içerisindeyim.Ben her üşündüğüm de ve her gece uyku halindeyken elim bel boşluğuma gider, kendime sarılırım.
Ya da sarılacak beni ısıtacak şeyler ararım.
Küçükken de böyleydim.
Karla oynamak için yağsın isterdim biraz oynar titreye titreye eve kaçardım.
Sonra camdan izlerdim kış'ı.Şimdilerde içim kış, hangi can kenarına sığınıp ısınmayı dilemeliyim?
Hangi canın gücü yeter, ayazda kalan düşlerimin buz tutmuş yanlarını nefesiyle ısıtmaya?İşte böyle şeyler imkansız geliyor artık bana.
Mesela, imkansız
Birine tekrar koşulsuz şartsız güvenmek.
İmkansız, aylardır duran ezberi bozup yeni bakışları ezber etmek.
Imkansız, birinin daha, küçük bir çocukmuş gibi geniş omuzları altına sığınmak.
Belki de imkansız, tekrar aşık olmak.
Ve bi noktadan sonra sanırım imkansız, gramlık kalmış olan gururu hiçe saymak.
Bazen inanın imkansız, oturup beklemek.
Sabırdan aşktan öte bir şey bu, öyle anlar geliyor ki, yok diyorsun olmaz yapamam vursa olurdu,öldürdü.
Bazen de diyorsun, biz zaman zaman ölüleri unutuyoruz da, onlar bizi unutuyor mu?
Sen kalamazsın belki ama bırak anılar baki kalsın.Sonra iyi niyetin yine bir an geliyor ki yok ediliyor.
Duyduğun, öğrendiğin ya da sezdiğin duygular yüzünden.
Yine yağmurlarda,
yine soğukta,
yine bir başına kalıyorsun.Ben bu döngüden fazlasıyla nasibini almış biriyim.
Ve gücüm tükendi.
O yüzden bu haldeyim.İmkansız zaman alır derler ya, bencede öyle.
Ama onlar yapıyorken biz neden yapamayalım ki?
Yaparız.Kabul ediyorum güvenmek, sevmek zaman alır ama başarabiliriz.
Hemen değil, yarın ya da bu hafta sonu değil belki ama elbet, bir gün..Hiç bir anıyı tekrar bire bir yaşayamayız, hadi yaşadık diyelim asla aynı duyguları barındıramayız.
Bunu bilerek zaman demeye itildim ben.
Kendim gelmedim buralara, mecbur bırakıldım.
Gideceksin dendi bana, dinlemek zorunda kaldım.
Direnemedim ama denedim.
Kader.
Biraz da keder.Neyse, diyorum ya imkansız.
Tutulmak imkansız.
Güvendiğimiz her dağa çığ düşmüşken tekrar toparlanmak imkansız.
Bunların hiç birini umursamıyormuş gibi yapmakta biraz şov.
Sevdiğim bir yazarın bi sözü vardı, "kimin hikayesine figuran olur, benim kahraman ilan ettiğim?"
Bazı şeyler bu cümle kadar acı.
Bazı şeyler bu cümle kadar ağır.Benim, çocuk parklarına oturup o masum minik bakışları izlemek, sonra onlarla kahkaha atmak gibi bi hobim vardı, şimdi ise sadece buğulu buğulu izleyebiliyorum.
Benim, çok temiz hayallerim vardı renk renk, onlarda imkansızlar arasında yerini aldı.
Tekrar salıncakta sallanmak mümkün, kahkaha atmak gökyüzüne karşı, evet bu da mümkün ama bunlarla birlikte o kahkahalar arasında ki gözyaşlarını silmen gerekecek, işte bu yorucu olabilir.
Tekrar pamuk şeker yemek mümkün, ama ilk ısırıkla son ısırık aynı tadı ve mutluluğu vermeyecek bu yorucu olabilir.
Tekrar bi uçurtma yapıp gök yüzünde dalgalandırmak, evet bu da mümkün sadece ip ellerinden kaymayacak bu sefer, sen göndericeksin bulutlara.
Ben uçurtma uçturmayı özledim, çocukluğumu özledim diye ağladım geçen gece.
Bunları yapmak mümkün.
Tekrar uçurtma uçurabilirim.
Salıncakta ağlayarak kahkaha atabilirim.Hatta belki bulutlara bile dokunabilirim, bu imkansızdı dimi ?
Değil.
Beni üşüten,
düşündüren,
ağlatan
ve sevdiren bulutlara dokunmak imkansız değil.Şimdi gidiyorum o gri bulutlara dokunmaya.
En imkansızı sanırım, sızı, sana bir daha...
Neyse sigara içecegim, yağmurlu geceler.