Bölüm 14

224 13 0
                                    

Şöyle bir başımı çevirip etrafa bir kez daha bakmak istedim. Lakin az önceki konuşma, içerideki herkesi etrafımıza toplamıştı. İnsanlar yıkanmayı bırakmış konuşmalarımızı dinliyordu.

Aralarından geçip vagonun yan tarafındaki ufak pencereye yaklaştım. İnsan boyunu aşan yükseklikteki cama doğru sıçrayıp tutunmaya çalıştım. Parmak uçlarımla pervazı yakalamıştım lakin korkudan ellerim titriyordu. Bu sebeple yalnızca çok kısa bir süre dışarı bakabildim.

Tren öyle hızlı gidiyor ki gördüğüm manzara bulanıktı. Nerede olduğumuza dair hiçbir şey anlaşılmıyordu. Sadece gökyüzünün gri tonları açık seçik görülebiliyordu. Bunun üzerine tekrar geri dönüp kalabalığa dâhil oldum.

Kenan, anlattıklarına istinaden benden bir cevap bekliyordu. Onu fazla bekletmeden duymak istediklerini ona söyledim:

"Ne yalan söyleyeyim, anlattıklarınız pek akıl alacak şeyler değil. Kim bilir belki de söylediklerinizde haklısınızdır ama cevaplanamayacak bir sürü soru var. Mesela trende ilerledikçe herkes sonsuza yaklaşıyorsa ne yapacak bu insanlar? Burada öylece oturacaklar mı?"

Kenan sorumu cevaplayacakken diğer adam onu kolundan tutarak susturdu ve kendi cevabını açıklamaya başladı:

"Hayır, burada beklemekten bahsetmiyoruz. Yaşamak istiyorsak eğer bu trenden inmeliyiz." Dedikleri sinirimi bozmuştu:

"O zaman çıkın gidin!"

Trendekiler alay eder gibi yüzüme bakmaya başlamıştı. İyice telaşa kapılmıştım. Hızlanan nefesimden ve titreyen parmak uçlarımdan bu çok net anlaşılıyordu. Anlatılanların doğruluğuna inanmak istemiyordum.

Bu belirsizliklerin cevabıysa vagonun iki ucunda bulunan kapılardaydı. Gidip onlardan birisini açarsam eğer, bu anlatılanlar kötü bir şaka olacaktı. Aksi hâlde söylenenlere iyiden iyiye inanacaktım.

Hızlı soluklarla vagonun giriş kapısına yöneldim. Metal kapı, görüntü olarak pek de dayanıklı görünmüyordu. Bu, bir nebze olsun içimdeki umudu yeşertmişti.

Koşar adım kapıya vardım ve kolu kavrayıp aşağı bastırdım. Lakin kapı bir milim bile oynamadı. Sanki tek parçaymış gibi sert ve dayanıklıydı.

Kapı kolunu iki elimle kavradım ve bedenimin ağırlığıyla onu aşağı bastırmaya çalıştım. Açılma ihtimali yoktu.

Korku içinde kendimi kapıya fırlattım ancak fayda etmiyordu. Bedenim sanki katı bir dağ yüzeyine toslamışım gibi sarsıldı.

Koşarak diğer kapıya yöneldim. Artık iyiden iyiye titriyordum. O esnada havuzların yanından geçerken ıslak zeminde kaydım ve sırtüstü büyük havuzun içine düştüm.

Sırtım hem sıcağın hem de çarpmanın yakıcılığıyla haşlanmıştı. Havuzun dibine gömülen bedenimi çarçabuk sudan çıkardım ve yılmadan koşmaya devam ettim. Bu söylenenler gerçek olamazdı, olmamalıydı!

Kapıya varana kadar ayağım birkaç kez daha kaydı lakin bu defa düşmedim. Çıkış kapısının kolunu kavradığımda az önceki acı gerçeklerle bir kez daha yüz yüze geldim. Her şey apaçık ortadaydı. Öyle ya da böyle buraya tıkılıp kalmıştım.


Hayalet Tren(KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin