Bölüm 2

1K 29 2
                                    

Tenim bayat bir konserveye dönmüş, sakallarım çıldırmışçasına uzamaya başlamıştı. Peşime düşecek ne sıkı bir ahbabım ne de eli vicdanında bir akrabam vardı. Her biri asırlar önce, yuva kurma telaşıyla ayrı şehirlere dağılmıştı ve yalnızlık denilen kavram onların bana bıraktığı ortak bir mirastı.

Gelgelelim hayat her daim karın ağrısı değildir, kimi zaman insana anaç duygularla yaklaştığı da oluyor.

Bugüne kadar kötüye dair ne varsa yüklenip kapıma getiren kader, günün birinde bu durumdan sıkılmış olsa gerek ki ilk defa aksini yaptı.

Yağmurlu bir kış günüydü. Bacalarından zehir fışkıran bir fabrika çöplüğünden ıslak karton parçalarını aşırmakla meşguldüm.

Derken kuytuda kımıldayan alev rengi bir kâğıt dikkatimi çekti. Işıl ışıl parlayan yüzeyiyle hayli davetkâr görünen bu ağaç artığı, sıkıştığı yerden kurtulup rüzgâra karışma çabasındaydı.

Elimdeki karton yığınlarını bırakıp bu tuhaf kâğıt parçasının yanına gittim. Bir konserve kutusunun yarım açılmış ağzına sıkışmıştı. Kırmızıdan bozma bedenini tutsak olduğu yerden kurtarıp elime aldım ve incelemeye koyuldum.

Kısa sürede bunun bir bilet olduğunu anladım. Üzerine kabartmalı harflerle bugünün tarihi atılmıştı. Onun yanındaysa yedi basamaklı bir numara dizisi yazılıydı. En alt kısma ise "Güvenli Yolculuklar" tarzı bir iyi niyet mesajı iliştirilmişti.

Kâğıdın öylesine güzel bir ışıltısı vardı ki bana kış ortasında parıldayan güneşi anımsatıyordu. Biletin arkasını çevirdiğimde bu hoşnutluğum daha da arttı. Kabartılı raylar üzerinde yol alan devasa bir tren, tüm ihtişamıyla resmedilmişti. Tren kendinden öyle emin yol alıyordu ki insanda hayatın olanca matah yanını bırakıp gitme isteği uyandırıyordu.

Yeryüzünün en uçarı kasabalarına, güneşin hiç batmadığı kıtalara yol almak güzel olsa gerekti. Dünya döndükçe durmamak ve her iklimi başka bir coğrafyada tatmak tüm insanların tek yaşama gayesi olmalıydı.

Lakin onlar bunun aksine basit duygular uğruna ömürlerini tüketiyor ve yok yere çalışıyorlardı. Okyanusta şahlanan yirmi küsur metrelik mavi balinayı kimse umursamıyordu.

Gün ortasında böyle hayallere kapılmak iyi değildi. Bu yüzden bileti hızla katladım ve cebime koydum. Ardından az önce topladığım yığınları yüklenip oradan uzaklaştım.

Üzerimde karton ölülerinin ağırlığı, belimde soğuğun ürpertici nefesiyle köşe bucak gezerken daha fazla karton bulamayacağıma kanaat getirdim ve merkeze dönmek üzere yola koyuldum.


Hayalet Tren(KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin