Bölüm 15

221 10 0
                                    

Büyük bir elemle kalabalığın arasına döndüm.

Az önce yanımızda duran adam, uyarısının doğruluğuna istinaden Kenan'a kızgın gözlerle bakıyordu. Kenan gerçeği birden söylemenin pişmanlığıyla koluma girdi:

"Tamam arkadaş, biraz sakinleş. Daha hiçbir şey yaşamadın bu vagonda. Birden karamsarlığa kapılma. Şimdi git şu altın kurnalardan birinin yanına uzan ve gözlerini kapat. O zaman hem sorularına cevap alacaksın hem de biraz rahatlayacaksın. Olur mu?"

İyiden iyiye benimle alay ettiklerini düşünmeye başlamıştım. Olduğum yerden bir kez daha harekete geçtim ve alaycı bakışlardan kurtulmak için en yakın kurnanın oraya çöküp gözlerimi kapattım.

Sırtımda mermerin pürüzsüz yüzeyinin soğukluğu dolaşırken göz kapaklarım ağırlaşmış ve kapanmıştı. Gözlerim kapanır kapanmaz vücudumdaki tüm korku ve endişe çekildi. Boynum tatlı bir uykunun esiri olup öne düştü.

Vücudumu yoğun bir uyuşukluk kapladı ve bedenimi ele geçiren o tatlı rüya, göz kapaklarımda canlanmaya başladı:

Akşam ezanı okunuyordu. Gökyüzünde binlerce sığırcık kuşunun alengirli dansı, sokaklarda oyunu bırakıp evlerine koşan çocukların ayak patırtısı ve aşağı caddedeyse peş peşe bekleyen araçların korna uğultusu vardı.

Üzerimdeki füme takım elbiseyle ve ellerimdeki erzak dolu poşetlerle evime gidiyordum. Merkezden hayli uzakta, dar ve yokuşlu sokakları olan bir mahalledeydim.

Etrafta tek tük apartman vardı. Köşe başlarında bulunan bakkallar çok eskiden olduğu gibi açık yoğurt ve bardakla çekirdek satıyordu. İnsanlar, evlerinde gazete kuponu biriktirip ucuza eşya alabilme telaşındaydılar.

Evlerin camlarından yansıyan görüntüme bakılırsa artık yirmili yaşlarımda değildim. Sanki gelecekten haber veren bir rüyanın içindeydim.

Burnuma ılık sonbahar kokusu geliyor, kalbim yeni evli bir adamın coşkusuyla çarpıyor ve ayaklarım güçlü adımlar atıyordu.

Sokak kedilerinin çöpleri eşelediği köşelerden dönüp belediyenin sinek ilacına boğduğu sokakları geçerek evime vardım. Perdeler çekilmiş, odaların titrek sarı ışıkları açılmıştı.

Dış kapının eşiğinde durmuş elimi zile götürürken yeni kurulmakta olan bir sofradan çatal kaşık sesleri geliyordu.

Evin zilini çaldım. Saniyeler sonra gün boyu hasretini çektiğim karımın naif sesi duyuldu. Ardından kapı açıldı. Karşımda gözleri ateş böceklerinden miras kalan dünyalar güzeli eşim duruyordu.

Elimdeki poşetleri aceleyle kavradı ve "Hoş geldin hayatım" dedi.

Sonra yumuşak dudaklarını yanaklarıma bastırıp beni öptü ve mutfağın yolunu tuttu. İçime dolan tatlı bir hüzünle kapı eşiğinden içeri girdim ve ayakkabılarımın bağcığını çözmek üzere eğildim.

O esnada mutfaktan "Koş bak, baban geldi" diye sıcak bir ses yankılandı.

Ardından minik adımlarıyla koşarak dibimde biten kızım boynuma sarıldı. Yeni yeni konuşmayı söken kızım tatlı bir ses tonuyla, "Hoş geldin babacığım" dedi.

Onu kucağıma alarak içeri geçtim. Omuzumda yavrumun sıcaklığı, içime dolan aile sevgisiyle salona girdim. Tüplü televizyonda ikinci sınıf bir aşk dizisi oynuyordu. Kendimi yavaşça kanepeye bıraktım ve kızıma bugün neler yaptığını sordum.

Küçük bir çocuğun tamamen oyun içerikli günlük programını dinlerken yan odaya geçtim ve üzerimdeki takım elbiseden kurtulup pijamalarımı giydim. O sırada eşim sofrayı hazırladı ve yemekleri sofraya getirdi.

Elimi yüzümü yıkayıp yemeğe geçtim.

Her şey öylesine gerçekti ki yemekten aldığım her kaşıkla doyduğumu hissediyordum. Eski resimlere bakarken yaşadığım o hüznün en derin hâlini yaşıyordum.

Şehre karanlık çökerken böyle hisler içinde gelecekten bir koca günü yaşadım ve nice zaman sonra daldığım bu hayalden uyandım.



Hayalet Tren(KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin