deja vu

3.9K 403 373
                                    

Y/N: Melaba ._. Belki de bu hikayenin görüp görebileceği en uzun bölüm :') İyi okumalar herkese

*güncelleme* Çok daha uzunlarını gördü. :')

*

'Hayal edin.

Yolda gidiyorsunuz. Kafanızı çevirip yandaki küçük parka baktınız ve bir anda bu anı daha önce de yaşamış olduğunuzu hissettiniz.

Evet, Deja Vu.

Sizce nedir Deja Vu; Geçmiş mi, rüya mı, yoksa geleceği mi görüyorsunuz?'

Severek okuduğum bir romanın arka kapağında yazandı bunlar.

Adam Fawer, Olasılıksız.

İsmi ne kadar da ben gibi.

Peki bu sefer ben soruyorum, sizce Deja Vu nedir? "Ah! Bu ânı daha önce yaşamıştım!" dediğiniz an mı?

O hissi tatmayalı 2 sene oluyor. Deja Vu denen ve bilim adamlarının dâhi bir yere kadar açıklık getirdiği bu olay, sebepsizce 2 senedir bana uğramıyordu. Çoğu birey gibi sıkça yaşayacak değildim fakat yine de eksikliği hissedilir derecedeydi.

Yaşadığı deja vu'ları günlüğüne kaydedecek kadar yoksun biriyken hem de...

Deja Vu'nun bile hayatımdan çıkmasının sebebi hastalığım olamazdı. Ki ben hastalığımı bile açıklayamazken neden bu saçma salak konu hakkında uzun uzun düşünüyordum ki?

Neyse, neyden bahsediyorduk? Kitaplar, evet. Ya da her neyse.

Bu 2 senede kitaplara aşık olduğum gerçeğini de unutmadım, tıpkı ismimi bildiğim gibi. Fakat okuduğum kitabın konusunu ertesi gün unuttum. O anlık favorim olan ve sanki beni o kurtaracakmış gibi bağlandığım, odamın en sevdiğim köşesinde sarıp sarmaladığım kitabı ertesi gün ilk defa elime almış gibi inceledim ve okumaya yine başladım. Ertesi gün yine unuttum. Yine ve yine. Sonra yine insanoğlunun yaratılışında da olduğu gibi, çıkan sorunlara illa ki bir çözüm olabileceği gerçeği aklıma geldi. Ben de bir insandım, öyle değil mi?

Dolabımın üzerine not etmiştim:

"Byun Baekhyun, her gün 1 kitap!"

Günde koca bir kitabı bitirirdim yorgunluktan kapanan gözlerimi umursamadan. Tek günde okuyup bitirdiğim tuğla kalınlığındaki polisiye romanı unutacak olmam aklıma dâhi gelmezdi. Tamam, belki biraz. Belki biraz acizliğim yüzüme çarptığında ağlayarak kendimi rahatlattığım oluyordu.

Bu kural, hastalığım sebebiyle hayatıma kurduğum ilk kural değildi.

Mesela, ben her gün ismimi tekrarlardım. Bu da başka bir kural.

Gün geldi, kurallarımı ezip geçtiğim oldu. Dolabımın üzerindeki post-it kalabalığını gördükçe kendimi bir yerlerden atasım gelirdi. Neyse ki olgunlaştım. Bir saniye,

Senelerdir bu hastalığın pençesinde, trajedik bir yaşam süren 21 yaşında olgunlaştığını sanan bir ergen olarak görmeyin beni. Yalnızca hastalığımın başlamasının üzerinden 2 sene geçmişti ve,

Ah, tanrım ne kadar çok şikayetleniyordum öyle?

Demek istediğim tek şey; normal bir insanın bedeni iki sene geçtiğinde, ruhu da iki sene daha yaşlanırdı. Fakat bende ki durum farklıydı;

Ömrümden iki sene eksildiğinde, ruhum on sene yaşlanıyordu.

Erken ölecektim.

Belki de geç bile kalmıştım, ha?

remember | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin