fuck it! | final

4.4K 402 436
                                    

1 ay sonra

"Gitmek zorunda mısın?" Bu kaçıncı aynı soruydu, saymayı bırakmıştım fakat Jongdae sinir bozucu soruyu defalarca sormaya devam etmekte ısrarlı gibi görünüyordu. Ona attığım son sinirli bakışım olmasını umarak bir kez daha baktım parıldayan gözlerine. Kaşlarını çok kısa bir süreliğine çatıp hafifçe dudaklarını büzmüştü. Tek dizim parke zemindeyken elimdeki kitapları önümdeki boş karton kutuya yerleştirmeye devam ettim.

"Daha ne kadar soracaksın ve daha ne kadar açıklama yapacağım Jongdae?" Öncekilere nazaran sakin çıkan sesim, hâlâ anlayışlı olabildiğimin bir göstergesiydi. Onu kırmak istemiyordum çünkü çok uzun zamandır arkadaştık, beni gerçekten çok iyi tanıyordu ve evime gelip giden nadir insanlardan biriydi. Söylenmelerini her ne kadar sıkılsam da dinlemeye devam ediyordum çünkü onu seviyordum. Onun da beni sevdiğini ve bana fazlaca değer verdiğini bilmek işimi zorlaştırıyordu. Olması gereken buydu, Jongdae'nin söylenmeleri ve diğer etkenler kararımı değiştiremezdi.

"Çok bencilsin Baekhyun! Evini değiştirdiğinde kafandakiler de bir anda uçup gitmeyecek. Gittiğin için mutlu da olmayacaksın. Haklı olduğumu anlayacaksın ve her şey için çok geç olacak!" Odamda yankılanan gür sesine karşılık olarak yüksek sesten rahatsız olduğumu belirten bir ifade takındım yüzüme. Tek elim kulağımı tıkamıştı kısa bir süre. Elim kulağımda donakalmış, Jongdae'nin gürültülü sitemlerinin bitmesini bekliyordu.

Çok kısa bir süre Jongdae'nin sesi neredeyse boş olan odamda yankılandıktan hemen sonra aramızda sonu belli bir sessizlik oluştu. Surat ifademi eski hâline getirip sinirden dolmuş gözlere baktım. Kızarmışlardı ve onlara bakarken hemen altında bağırmaktan yorulduğu için hızlı bir şekilde inip kalkan göğüsü görebiliyordum. Bıkkınlıkla nefes verdim. "Bitti mi?"

"Bitti." Sitem dolu bir ses tonuyla ve seri hareketlerle parke zeminden kalkan bedeni izledim kısa bir süre. Tekrar önüme döndüğümde sertçe kapanan kapı yerimden hafifçe sıçramama sebep oldu. Gitmişti.

Elimde kalan kitapları sinirle yere fırlattım ve sırtımı yatağımın kenarına yasladım. Tek elim siyah saçlarımı geriye tararken gözlerimi kapattım. Gözlerimdeki yanma hissi yavaşça artıyordu ve bundan nefret ediyordum.

Jongdae yanımdayken umursamaz görünmeye çalışıyordum. Sorunlarımı anlatıyordum fakat aradaki o ince ama sağlam duvar asla kalkmıyordu. Beni gerçekten iyi tanıyordu fakat ilerisi yoktu. Çünkü biliyordum ki bir gün öyle ya da böyle gerçekten unutacaktık birbirimizi. Geriye anlatılan hikâyeler zihinlerde net bir şekilde kalacaktı ama ileride bundan bahsederken hikâyelerin ana kahramanı yok olacaktı. Kimin anlattığını hatırlayamayacaktık. Ne Jongdae bu durumu bende yaşasın istiyordum, ne de ben onda yaşayayım istiyordum. Bu yüzden her ne kadar haftanın 5 günü evimde olsa da ve her ne kadar yeri geldiğinde çekinmeden birbirimizin baksırlarını giyiyor olsak da, bunların hiçbiri ona kendimi bütün şeffaflığıyla anlatmam için yeterli sebepler değildi.

Gözlerim hâlâ kapalıyken ve derin nefesler alırken küçük bir durum değerlendirmesi yapıyordum.

3 gece önce uyuyamazken ve boş tavanı öylece izlerken bir karara varmıştım. Buradan gidecektim. Çünkü bu evde olduğum her saniye bana bir zamanlar hatırlamak için can attığım anılarımı geri getiriyordu. Belki bunlara katlanabilirmişim gibi görünüyor olabilir fakat tüm bunlar canımı düşündüğümden daha fazla yakıyordu.

Onu tekrar hatırlayabiliyor olmanın bana bu kadar acı vereceğini tahmin edememiştim. Eğer etseydim belki de son doğum günümde içimde sakladığım dileğim, onu hatırlamak istemek olmazdı.

remember | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin