Kaybetmek...
Kaybetmek kısa bir tanıma sığdırılamayacak kadar geniş bir kavram. Kaybetmek farklı şekillerde, hatta farklı boyutlarda bile olabilir.
Mesela küçük bir çocuk favori gazoz kapağını kaybedebilir. O çocuk büyür ve artık kaybedecek daha çok şeyi vardır.
İlk önce çocukluğunu kaybeder. Henüz büyüdüğünün farkında değildir. Sonra çocukluğun verdiği saflığı kayıp gider avuçlarından. Kendini tanıyamamaya başlar yavaştan.
Daha da büyür ve artık yaşadığı bu hayatta her şeyin eskisi gibi muazzam olmadığını anlar, bu sefer de eski düşüncelerini kaybeder.
İstemese de büyür, işini kaybeder. Bir gün gelir, hayallerini kaybeder. Artık elinde onun ilerlemesi için ona güç verecek bir şeyler yoktur. Bir hedefi yoktur, yalnızca yaşamak için yaşayan iskeletlerden oluşan bir organizmadır. Robotlaşmış bir organizma.
İnsanlar ona yaşayabilmesi için çalışmasını söyler. Kendini şartlandırır ve zamanla benliğini kaybeder. Kontrol edilebilen bir robota dönüşür.
Bir zamanlar favori gazoz kapağını kaybettiği için üzülen o çocuk, gün gelir yüzündeki tebessümünü kaybeder.
İnsanoğlu böyledir, kaybeder. Bazı kayıpları ona kazanç sağlarken; bazıları geri döndürülemeyen sonuçlar doğurur.
Ben gibi.
Sen gibi?
Hafızasını kaybetmiş genç bir çocuk düşünün; o benim.
Byun Baekhyun.
Bugün yaşadıklarımı yarın unutmamak için yazıyorum arta kalan yapraklarına.
'Tarih: 151116
Sana nasıl hitap etmeliyim bilmiyorum. Henüz ismini öğrenemedim.
Her neyse,
Bugün benim o güzel manzaraya şahit olmamı sağladığın için teşekkürler. Uzun sürenin ardından tanınmışlık (?) hissini tattım ilk defa, bugün.
Peki yarın nereye gideceğiz? Ben çoktan bu hisse alıştığımı hissediyorum.
Yarın da gel olur mu? Ben sana kapımı yarın da açacağım. '
*
Öğleden sonra kesinlikle beklemediğim o kapı çaldığında üst kattan alt kata koşarak inmedim. Heyecandan ayağım da takılmadı.
Ne düşmesi?
"Ben geldim."
Dün günlüğümde bahsettiğim çocuk tam karşımdaydı. Yüzünde geniş bir gülümseme hakimdi ve,
Neydi onlar? Ah, koyu mavi lenslerden takıyordu. O lensleri her zaman için mi, yoksa ara sıra mı kullanıyordu merak ediyordum.
Dikkatimi koyu mavi lenslerden çekip selam vermek için kaldırdığı eline gitti gözlerim.
Parmakları kalın ve uzundu. Eli benimkilere göre oldukça büyüktü gözleri gibi. Ayrıca kesinlikle çok uzun boyluydu.
Kısa bir an tek bacağının boyu, benim boyumla eş değer olabilir mi diye düşündüm. Onu neden incelediğimi bile bilmiyordum.
"Beni incelemen bittiyse dışarı çıkalım mı?" Şimdi fark ediyordum. Yine benim aksime sesi de oldukça gür ve kalındı.
Benden oldukça farklıydı.
Sakince kafamı sallayıp askılığa asılmış montumla anahtarımı alarak kapıyı kapattım.
Gözlerim tekrar kapının önünde beni bekleyen uzun gence gitti. Üzerinde onu sıcak tutacak herhangi bir montu yoktu. İnce bir kapüşonlaydı sadece. Omuz silkip onu daha fazla bekletmemek için geç kalınmış ilk adımımı attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
remember | chanbaek
Short StoryByun Baekhyun, dün gördüğü yüzü bugün hatırlayamaz hâle geldiğinde, henüz 23 yaşındaydı. Bu hikâye bolca koyu mavi lens içerir.