empty

2.5K 367 127
                                    

Dağılan saçlarımı daha fazla dağıtarak garip bir şekilde ağrıyan bedenimi yataktan kaldırdım. Sanki uzun bir sürenin ardından saatlerce yüzmüşüm ya da onlarca sokak serserilerinden dayak yemişim gibi kolumdaki damara kadar her yerim ağrıyordu. Kesinlikle abartmıyordum. Daha önce belki de hiç bu kadar bitkin hissetmemiştim.

Yatağımdan yarı açık gözlerimle kalkarken boğazımda da feci bir ağrı hissediyordum. Banyoya girip aynadaki yansımama baktığımda tüm bunların yanıtı karşımdaki berbat yansımada gizliydi.

Evet, hasta olmuştum.

Hasta olmak çocukken çok güzeldi diye hatırlıyorum. Annem bir an olsun başımdan ayrılmazdı ve bana ölsem bile almayacağı şeyleri satın alırdı. Hastalığın en güzel yanı buydu işte. Hasta da olsam evde kral ben oluyordum.

Ama şimdi ortada bir kral falan yoktu. Sadece ayak parmak ucuna kadar hasta ben vardım.

Yakın geçmişimin aksine garip bir şekilde çok çok önceleri hatırlayabiliyor olmam bana verilecek en güzel şanstı Tanrı tarafından. Annemi de hatırlıyordum babamı da. En yakın çocukluk arkadaşıma kadar her şey silik silik de olsa zihnimdeydi. Ama ergenlik dönemimden bu yana her şey tamamiyle silikti.

Ağzımdan rahatsız olduğumu belli eden birkaç hırıltı kaçarken sesimin de kesildiğinin farkına vardım. Dün neler olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu fakat yakın geçmişini hatırlamaktan aciz olan ben neyse ki günlük tutmayı akıl etmiştim. Masamın üzerinde ilk defa (!) gördüğüm koyu mavi günlükle sınırlarımı aşan zekâm gözlerimi doldurmuş, göğsümü kabartmıştı.

Ta ki dünün tarihinin yazdığı sayfanın tıpkı zihnim gibi bomboş ve beyaz olduğunu görene kadar.

Günlük tutma zahmetine bile girmemiştim belli ki. Anlaşılan dün ne boklar yediğim sonsuza dek koca bir sır olarak kalacaktı.

Eski sayfalara göz atarken 2 gün önceki yazım gözüme çarptı. Ve ondan önceki de öyle. Sürekli birinden bahsetmiştim ve her gün geleceğini belirtmiştim.

Başından beri bu günlük işini boş vermem gerektiğini anladım o an. Yaşadıklarım sadece koca bir bilinmezlik olarak kalsaydı belki de her şey harika ilerleyebilirdi. Fakat bu benim yapıma tersti. Gereğinden fazla meraklı olabiliyordum ve Tanrım, bir insanın dününü bilmek ve hatırlamak istemesi kadar doğal bir şey var mıydı?

Düşüncelerim çelişirken bugün bahsettiğim kişi hakkında merakım gittikçe artıyordu. Hastalığımın ilerlemesinden bu yana hayatım tekdüze hale bürünmüştü ve her şey sıradanlaşmıştı. Ta ki kim olduğu hakkında en ufak bir fikrim olmayan çocuk her gün evime gelip beni rahatsız (!) etmeye başlayana kadar. Gerçi rahatsız oluyor muydum emin değildim. Fazla değil, sadece 3, belki 4 gündür geliyordu. Bu oldukça kısa bir zaman olduğu için günlüğüme fazla bir şeyler yazmamıştım. Dün neler olduğu konusu hala sırdı ve düşündükçe delirecek gibi hissediyordum.

Masamın üzerindeki notları inceledim. Amacım birkaç ipucu elde etmekti fakat hepsi eski tarihlere dayalıydı. 2 gün öncenin notları yazıyordu fakat dün hakkında küçücük bir kağıt parçası dahi yoktu.

Daha fazla düşünmeyi bırakıp onu beklerken belki karnımı doyurabilirdim. Karnım açken ilaç içme riskine girmek istemiyordum.

Mutfağa gidip tezgâhın üzerindeki mısır gevreğini içinde kocaman bir gülücük olan dev mavi kâseme koyup buzdolabının kapağını açtım. Dolabımın gitgide boşaldığını hisseder gibiydim. Sağ bölmeye koyduğum (!) sütü alıp kâseme doldurdum. Genelde ramen yiyerek mideme işkence ederdim. Elbette ne yediğimi hatırlamıyorum. Gitgide yok olan ramen paketlerinden ve mutfaktaki çöp kutuma birikmiş ramen kaplarından bunu anlıyordum. Oldukça çok yiyor olmalıydım. Ara sıra mısır gevreği ve sütle kendimi ödüllendirmem gerektiğini anladım.

remember | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin