Şarkıyı öylesine koydum. Yani şarkıyı beğendim ve sizinle paylaşmak istedim.
Keyifli okumalar :-)
•●•●•●•●•●•●•●•●•
Yatakta yan dönüp esnedim. Saat kaçtı? Masadaki -daha önce fark edemediğim- beyaz ve gümüş saate baktım. 6:30. Normalde erken uyanan biri değildim. Aslına bakarsanız hiçbir güç beni yatağımdan çıkaramazdı. Annem dışında. Onun daha değişik yöntemleri vardı. Hatta bazenleri yatağı ters bile çevirirdi.
"Yapr- Sen bu kadar erken mi uyandın?" dedi bir anda içeriye dalan Selen. Ben ise doğrularak Selen'e bakmaya devam ettim.
"Diğerleri hala uyuyor. İmge'yi uyandıracak cesaretimiz olmadığı için, sen Toprak'ı uyandıracaksın, Toprak da İmge'yi. Şimdi ben Fatih'i uyandıracağım. İyi şanslar." deyip -hızlıca deyip- koşturarak çıktı odadan. Ben öylece kalmıştım. Birkaç saniye sonra yerimden kalktım. Önce hızlıca lavabodaki işlerimi yaptım sonrada Toprak'ın odası olduğunu tahmin ettiğim odaya girdim.
Gri ve mavi tonlarının kullanıldığı bir odaydı. Benim odam gibi (!) göz yormuyordu. Neyse... İşin tuhaf olan kısmına gelelim, Toprak odada değildi.
"Sözünü tut!"
"Yardım et!"
Artık sinir olmaya başlamıştı. Odadan çıkıp kendi odama girdim. Kapıyı da kilitleyip, sırtımı kapıya yaslayıp yere oturdum.
"Sakın sözünü unutma!"
Ellerimle kulaklarımı kapattım. Sanki daha da yakınlaşıyorlardı. Derin bir nefes aldım ve daha fazla dayanamayarak çığlık attım. Sonra bilincim gelip gitmeye başladığında kapının zorlandığını hissettim. Biraz güçle sırtımı biraz kenara kaydırıp duvara yaslandım bu sefer. Kapı sert bir şekilde açıldığında yarı açık, yarı kapalı gözlerim ile bana endişe ile bakan Toprak'a baktım.
"Yaprak!"
Hemen beni kucaklayıp sanki bebekmişim gibi beni odadan çıkarttı. Ellerim otomatik ensesine gittiğinde gözlerim kapanmıştı, ama sesleri duyabiliyordum.
"Neler oluyor?! Çığlık attığını duyduk."
"Böylesini daha önce görmemiştim. "
Bu İmge'ydi. Sesi endişeliden çok meraklı çıkıyordu.
"Bilinci kapanmak üzere. Onu babama götürmeliyiz."
Babasına?
"Babama mı?! Kafayı mı yedin sen?!"
"Bırakın bağırmayı! İmge haklı, Fatih! Savaş bunun için bir şeyler bulur."
Bilincim yavaş yavaş kapanırken Toprak'ın kokusunu içime çektim...
•●•●•●•●•●•●•●•●•
Sahba...
Bu kapalı yerde kaç gün geçmişti bilmiyordum. İki gün önce Çakır'ı almışlardı. Ne haldeydi? Ne yapıyordu? En önemlisi iyi miydi? Hiçbir şey bilmiyordum.
Kapı açılıp içeriye iri yarı bir adam girdiğinde bakışlarımı yere sabitledim. Adam silikti. Demek ki yakında ölecek biri vardı. Ya da birileri.
"Ardıç bey sizi istiyor." dedi iri yarı adam.
Ardıç?
Adam oflayarak beni ayağa kaldırdı ve sürükleyerek dışarıya çıkardı. Kolumu acıtıyordu ama sesimi çıkarmadım. Zik zaklı ve rutubetli koridorlardan geçip demir bir kapının önünde durduk.
"İçeriye gir!" dedi ve beni demir kapının önüne iterek koridorlarda kayboldu.
Kapıya bir bakış atıp yavaşça içeriye adım attım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kamelya
FantasyKapısı çalındığında kafasını kaldırdı küçük çocuk. Bu yetimhanede pek arkadaşı yoktu. Aslına bakarsanız oda arkadaşı bile yoktu. "Girin." dedi ve gözlerini kapıya dikti. Küçük kız nefes alıp içeriye girdi. Buranın iyi bir yer olduğunu var sayıyordu...