Çakır'dan...
Bir yumruk daha attıklarında dişlerimin yerinde olup olmadığına baktım. Buradaki adama hormon basmışlar galiba, maşallah yumrukları benim kadardı. Ardıç genellikle adamlarına yaptırırdı işlerini. Şimdi olduğu gibi. Karşımda duran ve adının Atakan olduğunu bildiğim adama baktım.
"Hala ucucbe arkadaşlarının nerede olduğunu söyleyecek misin?"
"Sen karının neden senle evlendiğini söyleyecek misin?" dedim inadına giderek. Ve en sevdiğim işi yaptım.
Dayak yedim...
Adam bana yumruklu, tekmeli bir öğle yemeği yedirttikten sonra demir kapıda çıktı. Derin bir nefes alırken Bora'nın nerede olduğunu düşünmeye başladım. Ya da bizim Yaprak'ın kurtulup kurtulmadığını. Kurtuldularsa bu rutubetli odadan onlara iyi şanslar diliyorum çünkü bizim şansımız pek iyi gitmemişti. Sahba nasıldı acaba? Beni dövmesini ne kadar da özledim. Ya da bakışını, gülümsemesini, alaycı konuşmasını...
Neyse! İçeriye giren bücürle gözlerimi devirdim. Kapı kilitliydi. Bu çocuk nasıl istediği yere girebiliyordu?
"Hey! Bücür-"
"Bu bücür 4 yaşında ve seni kolaylıkla yere serebilir." dedi sözümü keserek. Bunun paytak paytak konuşması gerekmez miydi?
4 mü? Ciddi olamazdı. Daha büyük görünüyordu. Ama asıl olay bu bücür beni nasıl yere serebilirdi ki?
Birkaç dakika sonra...
"Tamam!" diye bağırdım ağzımdaki kanı tükürürken.
Gururum yerlerdeydi. 4 yaşındaki bir çocuktan dayak yiyorum. Allahtan Sahba burada değil. İçeriye giren Atakan ile gülümsedim.
"Atakan'cığım iyi ki geldin. Bu psikopat chuky'i yanımdan alır mısın?"
Ama hakkımı verin beni dövmeleri için çok pis gaz veriyorum, değil mi?
........................................................
Kamelya'dan...
Gözlerimi açtığımda arabadaydık ama araba ilerlemiyordu. Durmuştuk. Yanımda oturan Selen hala uyuyordu. Ön koltuktaki Savaş'ta öyle. Fatih ve İmge motorla, önden gitmişlerdi. Bir kişi eksikti. Toprak neredeydi?
Olduğum yerde gerindikten sonra esnedim ve kapıyı açıp dışarıya çıktım. Omzum ve boynum tutulmuştu. Gözlerimi biraz yana kaydırdım. Toprak arabaya yaslanmış sigara içiyordu. Yanına gittim. Beni fark etmemiş gibiydi. Bende elindeki sigaraya vurdum. Elime hiçbir şey olmamıştı ama sigara yere düşmüştü. Sinirle bana döndü.
"Manyak mısın kızım sen?"
Omuz silktim."Sana sigarayı sevmediğimi söylediğimi sanıyordum." diyerek bahane uydurdum.
Bana tek kaşımı kaldırıp bana bakarken cebinden paketi çıkarıp içinden bir tane daha çıkarttı. Yine eline vurup düşürdüm. Sinirli oluyordu ve bu tuhaf bir şekilde hoşuma gidiyordu. Sinirle derin bir nefes aldı ve pakete tekrar uzandı. Onun amasına izin vermeyerek elinden kaptığım gibi koşmaya başladım.
"Seni manyak kız! Delilerin hepsi mi beni bulur!?" diye bağırdığında, koşmayı bırakmadan arkamı döndüm.
"Söyleyene bak! "dedim ve önüme dönüp koşmaya devam ettim.
Önümde karanlık asfalt vardı ama ay yolu aydınlatıyordu. Koşmaya devam ediyordum, etmesine ama ayak sesi yoktu ya da Toprak'ın sesi. Ayaklarımı yavaşça durdurdum ve arkama baktım. Kimse yoktu. Araba bile görüş açımdan baya çıkmıştı. Kaşlarımı çatıp öne döndüm.
"Nereye gidiyorsun bakalım?" Sesi ile korkuyla zıpladım. Hızla arkamı döndüm ve dibimde olan Toprak'a baktım.
"Vampir misin sen? Nasıl- Neyse! Boşver. Öğrendikçe anlaması zorlaşıyor." dedim ve pes edip paketi ona verdim. Arabaya geri dönerken etrafa bir sessizlik çökmüştü. Ben de o sessizliği bozmaya kararlıydım.
"Birinin bana şu duyma...şeylerini öğretebileğini söylemiştin."
Aslında bunu cidden merak etmiştim. Kaç ay önce bana birinin bu şeyeri öğretebileceğini söylemişti.
"O konuda küçük, küçücük bir yalan söylemiş olabilirim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kamelya
FantasyKapısı çalındığında kafasını kaldırdı küçük çocuk. Bu yetimhanede pek arkadaşı yoktu. Aslına bakarsanız oda arkadaşı bile yoktu. "Girin." dedi ve gözlerini kapıya dikti. Küçük kız nefes alıp içeriye girdi. Buranın iyi bir yer olduğunu var sayıyordu...