Yarım saattir dışarıdan ses gelmiyordu. Acaba bu delilerden kaçabilir miydim?
Yavaşça kapıya ilerledim ve kapıyı açarak etrafa bir göz attım. Kimse yoktu. Sanırım Toprak uyuyordu. Fatih ve Selen de daha gelmemişti. Hemen odamdan çıkıp kapıyı aralık bıraktım. Sessiz adımlarla merdivenleri geçip mutfağa indim. Kapıya doğru ilerleyip açtım. Soğuk hava bir anda içeriye girince kaçmayı bir daha düşündüm. Ekim ayında olmamıza rağmen hava buz gibiydi. Üstümdekilere baktım. Siyah tayt ve beyaz bol bir kazak. Ayaklarımda bir çorap bile yoktu. Dayanmaya çalışarak dışarıya çıktım. Kollarımı birbirine dolayıp ilerlemeye başladım. Daha on adım atmıştım atmamıştım...
Ne olduğunu tahmin edin. Ettiniz mi? Hepiniz doğru tahmin ettiniz!
"Nereye gittiğini sanıyorsun, ufaklık? "
Arkamı dönemeden nefesini ensemde hissettim.
"Ben sana ne demiştim. Hatırlıyor musun?"
Ona döndüm ve suratını inceledim. O da benim suratımı inceliyordu. Bu havada kısa kollu geziyordu.
"Hasta olursan sana bakmayacağım, bilesin." dedi ve eve doğru ilerledim.
Durdum, durdum, durdum.
"Bekle!" deyip arkasından koştum ve ondan önce eve girdim.
Kollarımı birbirine dolayıp merdivenleri çıkmaya başladım.
"Bir duş al. Hasta olma." dedi ve salona girdi.
•●•●•●•●•●•●•●
"Ben geldim, prenseslerim."
Saçlarımı ıslak olmasını umursamadan toplayıp aşağıya indim. Burnum üşüyordu. Hiçbir zaman burnumu ısıtamamıştım. Şimdi bile kıpkırmızıydı.
"Hasta mı oldun kızım sen?!"
Selen elindekileri yere fırlatıp yanıma geldi.
"Hayır. Benim burnum normalde de kırmızıdır. " deyip omuz silktim.
"Burnuna burunluk yapalım. Üşümez." dedi Fatih ve çantasını sırtlanıp hızlıca odasına gitti.
"Sen takma onu. Yine psikoloji hocasından azar yedi. Çok tuhaf ve katı bir adam. " dedi ve buzdolabını açtı. O buzdolabını kuşatırken ben de salona geçtim.
•●•●•●•●•●•●•●•●•
Odamdaki beyaz duvarları izlerken aklıma yapacak hiçbir şey bulamıyordum. Kaçmaya çalışsam o büyücü kılıklı beni yakalayacaktı. Tek yapabileceğim şey burada böyle oturmaktı. Pencereye doğru ilerledim. Bu günlerde ölü kelebekler yoktu. Ya da canlı. O gün, o evde gördüğüm kelebek inanılmazdı.
Kapı çalındığında kapıya baktım. "Gir."
"Yaprak ben alış veriş'e gidiyorum. Bir şey ister misin?" diyerek içeriye girdi Selen.
"Bu odayı kısa bir süre içinde boyaman gerekiyor."
Kafamı sallayıp duvarlara baktım.
"Bir şey istiyor musun?"
Hayır anlamında kafamı salladım ve gülümsedim. Katı kuralları olmasına rağmen cana yakın biriydi Selen. O da bana gülümseyip odadan çıktı. Bende duvar ile bakışmama devam ettim.
Bir dakika bile geçmemişti ki kapı sesi duydum. Aşağıdan geliyordu. Hemen doğrulup kapıyı açtım ve dışarıya çıktım. Merdivenlerden inerken homurtular duyuyordum. En son basamağı indiğimde gördüğüm kişi ile kaşlarımı çattım.
"Sen de kimsin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kamelya
FantasiaKapısı çalındığında kafasını kaldırdı küçük çocuk. Bu yetimhanede pek arkadaşı yoktu. Aslına bakarsanız oda arkadaşı bile yoktu. "Girin." dedi ve gözlerini kapıya dikti. Küçük kız nefes alıp içeriye girdi. Buranın iyi bir yer olduğunu var sayıyordu...