Gözlerimi alarmın sesiyle aralamıştım. Güneş gözlerimi kamaştırıyordu. Bugün lanet günlerin başlangıcıydı. ..Okul.. On birinci sınıf öğrencisi olsam bile suratımdaki çaresizliğim yeni ergenliğe girmiş gibi gözükmeme yetiyordu.
Yatağın içinde oyalanırken babamın yumuşak sesiyle irkildim...
''Elmas uyandın mı? acele et okula geç kalacaksın!''
Alelacele üzerime ilk bulduklarımı geçirdim. Aşağı inmeden sırt çantama birkaç defter ve kalem tıktım.Merdivenden inmeden önce holdaki aynaya göz attım. Klasik ben... Dağınık ve düz kısa saçlarım,uykusuzluktan morarmış göz altı torbalarım ve çökmüş vücudum. Bazen 17 olduğuma ben bile inanamıyorum. Merdivenlerden inerken babamın hazırladığı muhteşem masayı görebiliyordum. Masanın başında oturan babama bir öpücük verip ''Günaydın'' dedim. Göz göze geldiğimde hala gözlerindeki sönmemiş hüznü görebiliyordum. Bana inandırıcı olmayan ama sıcacık bir gülümseme yolladı. İçimin acıdığını hissettim. Annemin onu bırakıp gittiğinden beri böyle olması cidden canımı sıkıyordu. Masaya oturmadan ağzıma bir kaç şey tıktım... Geç kalmıştım... Babama beni okula bırakmasını rica etmiştim. Yola çıktığımızda hiç konuşmamıştık.Ta ki radyoda o şarkı çıkana kadar...CRAZY İN LOVE...Bu şarkı beni aşka inandırıyordu. Şu zamana kadar düzgün bir sevgilim olduğu söylenemez ama babamın hala radyoyu değiştirmemesine şaşırmıştım. Susmayı tercih edip şarkının keyfini çıkarmaya koyuldum.
Okulun önüne gelince babam durup bana döndü ''Biliyorum sende benim gibi zor zamanlar geçiriyorsun ama annen seçimini yaptı. Onu hala çok sevdiğini biliyorum.Lütfen bu kadar üzülme''. Bunları derken sesinin titremesi her şeyi belli ediyordu. Büyük olasılıkla gece yuttuğum hıçkırık seslerimi duyuyordu.Beni duyduğunu sormak için ağzımı açtım ama tekrar kapatıp lafını bitirmesini bekledim. ''Haftaya Vegasa'a annenin yanına gidiyorum. Nedenini biliyorsun. Boşanma davasının orada sürmesini istemişti. Senden tek istediğim kendine iyi bakman ve canını sıkmaman. Derslerine yönelmen.'' Susup parmak uçlarıyla alnını ovalarken bir şeyi söylemeye çekiniyormuş gibi duruyordu.Babamı ilk defa bu halde görmüştüm.
''Immm... Birde şey... Böyle şeylerden hoşlanmıyorsun ama ... hani baba-kız günü yapsak?''
İçimde bir şeylerin kıpraştığını hissediyordum.Lafına atlayıp '' Evet, evet mükemmel olur'' dememle birlikte gülümsemesi ortaya çıktı. Uzun zamandır gülüşünün parlaklığı gözlerine ulaşmıştı.'' O zaman bu akşam bir voleybol maçına gidiyoruz.'' Voleybol maçı mı? Ben ve voleybol izlemek? Böyle bir şey olacağını nasıl düşünemedim? Beni öptükten sonra inip kapımı açtı. Sırf biraz vakit geçirmek için oradaki aptallara dayanabilirim. Babam için...
Ders edebiyat olmasına rağmen,arada beni bunlatıyordu.Edebiyat üzerine okusamda bu bir şeyi değiştirmiyordu.Kapı kenarının en arka sırasında tek oturan,genelde 'ezik' kavramını alan ögrenci tiplerindenim.Onlara hak vermiyor değildim.Zil çaldığında edebiyat sınıfından çıkıp dolabımın yanına gittim.Lanet olsun ki dolabım soyunma odasının hemen yanında.Saçma sapan,küçük düşürücü kelimleri nerdeyse her ders arası duyuyordum.Artık alışmıştım.Umursamıyordum.Sırda ki ders için hazırlanıp,sınıfıma doğru ilerlerken yine onu görmüştüm.Ulaş.Kendisi okulumuz futbol takımının kaptanı olur.İğrenç gözlerini üzerime dikip beni izlerken onu takmamaya çalışarak ilerlemeye devam ettim."Şuna baksanıza ilk defa bir ezik tarafından takılmadım." diyen ergen sözverişleri koridorda yankılandı.Durdum ve yüzümü olduğu tarafa doğru çevirdim.Suratımın yandığını hissediyordum.Göz yaşlarım,gözlerimi acıtmaya başlamıştı.
Ulaş'la küçüklükten belli aynı mahallede yaşıyorduk.Geçen seneye kadar ona deli gibi aşıktım.Kafama futbol topunu atıp,beni herkesin içinde rezil edene kadar desem daha doğru olur.Bana bakıp dalga geçen kahkahası koridoru kaplamıştı.
Bir kaç dakika gözlerinin içine bakıp,ona sırtımı döndüm ve hızlı adımlarla ilerlemeye başladım.Arkamdan koşup, kulakıma "Orospu annen gibi sende kaçıyorsun." diye fısıldadığında bütün sinirimin boşaldığını,dizlerimin tutmadığını hissettim.Ulaş'ın ardından takım da koşmaya başladı.Bazıları omzuma vurup 'Orospu' diye bağırmaya devam ediyordu.Zil çaldığında koridorda kimse kalmamıştı,ben ise hala olduğum yerde duruyordum.Ulaş'ın sıcak nefesi,keskin ve igrenir gibi çıkan sesi kulaklarımda yankılanıyordu.
Kendime geldiğimde gözyaşlarımı silip,hızlı adımlarla bahçeye indim.Okulun ilk günü ama burdan bir an önce kurtulmak istiyordum.Şu an ne disiplin ne de okul umrumdaydı.Sadece yürümek istiyordum.Yürümek.Okulun yakınlarında ki tepeye doğru ilerliyordum.Yeni sonbahar havası ciğerlerimi yakıyordu.Tepeye vardığımda bir taşın üzerine oturdum.Karşıda ki yüksek binaları izlerken,rüzgar saçlarımın özgürlüğünü eline vermişti.Ağlamıycaktım.Tekrar ağlamak istemiyordum.Telefonuma,saatin kaç olduğunu öğrenmek için baktığımda gözüme bugünün tarihi takıldı.Bugün. 13.10.2015 Annem bundan iki sene önce babamla beni bırakıp,abimle küçük kardeşimi alıp gitmişti.O günden belli 13 sayısından nefret ediyordum.Ard arda gelen göz yaşlarımı elimin tersiyle silip,ayağa kalktım.Pantolonumun üzerinde ki tozları temizleyip,çantamı sırtıma takdım.Daha sonra yola koyulmuştum.
İstasyona girdikten sonra biraz beklemem gerekliydi.Metroya binmeden önce köşede duran çocuk çok dikkatimi çekmişti.Her ne kadar yüzünü görmesemde,uzun boylu,kaslı ve gizemli olduğundan her şekilde dikkat çekiyordu.Herşeyinin siyah olmasının bir nedeni var mıydı acaba?
Metroya bindiğimde,oda benimle birlikte bindi.Kalabalık değildi ama oturacak yerimde yoktu.Çocuk hemen ilerimde,boyunun uzunluğunun verdiği rahatlıkla üsteki demirlere tutunuyordu.Suratını,ancak kafamı kaldırdığımda inceleyebiliyordum.Sert surat hatları vardı.Hafif çıkmış kirli sakalları,elmacık kemiklerini daha çok ortaya çıkartıyordu.Siyah kapşonun altından çalan "Blue-Break My Heart" şarkısını ben dahil bütün metro sakinleri dinlemişizdir.Bu şarkıyı bende seviyordum.Kol kaslarından gözlerimi alıp tekrar suratına baktığımda delici bakışları benimkileri bulmuştu.Çok dikkatliydi.Suratında sertlikten başka bir şey yoktu.Yanaklarımın alevlendiğini hissettiğim an gözlerimi karşıda ki boşluğa diktim.Gözlerini hala üzerimde hissedebiliyordum.Onun burada olmadığını düşünerek yolculuğumu sürdürecektim.
Ellerim cebimde,hiç bir yere tutunmadan nereye kadar dayanacağımı düşünürken,metronun sarsıcı duruşuyla irkilerek öne atıldım.Elimin altına gelen ilk sağlam yere tutunup dengemi sağlamaya çalıştım.Lanet olsun ki bu sağlam yer,çocuğun kaslı kolundan başka birşey değildi.Dengemi sağladığım da,doğrulup kıyafetlerimi düzeldikten sonra kaçamak bir özür bakışı attım.Gözlerinde hala bir his yoktu.Önemsemeden metrodan indi.Ardından bende.Eve varana kadar aklımdan çıkmamasının kesinlikle bir nedeni olmalıydı.
MERHABA!BU BENİM WATTPAD'E İLK YAZDIĞIM KİTAP.HAZIRDA OLAN BİR KİTAP BU YÜZDEN BÖLÜMLERDE HERHANGİ BİR DEĞİŞİM OLMAYACAKTIR.YORUMLARINIZI VE OYLARINIZI BEKLİYORUM.ŞİMDİDEN DESTEKLERİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.
İrem ve Yasemin'e...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
13(Düşmüş Melekler)
פנטזיה''Bir elmas, senin kadar parlak olabilir mi?Bir dumanın, benim kadar karanlık olmayacağı gibi.'' ⚡️23.03.2016⚡️