Ve sen benim adımı seslendiğin gün; kalbime büyük bir dev adım atmıştı. Kalbim sarsılmış, darmaduman olmuştu. Hiç yaşamadığım bu his bana şeker gibi gelmişti. Sonradan anladım bu mevkide tatlının üzerine acı ikram ediliyormuş. İkisini de dibine kadar tattım. Tatlının şerbeti biraz azdı ama olsun. Acı da herşey fazlasıylaydı. Beleşe doyduk ama cefasını da çektik be usta...
Eskiler geldi bugün aklıma bir Cengiz Kurtoğlu şarkısını Koray Avcı'dan dinlerken. Mırıldandım sessizce;
Duyanlara duymayanlara
Soranlara sormayanlara
Ben onu seviyorum
Çok seviyorum..İnsan özlüyor. Hiçbirşey yaşamamış da olsa, hep acı da çekmiş olsa özlüyor işte. Gülüşünün sıcaklığının kalbini yakmasını, kızdığında kaşlarının arasında beliren iki paralel çizginin derinliğinden ne kadar sinirli olduğunu hesaplamayı, göz bebeğindeki damar sayısını ezbere bilirken göz rengini bilmiyormuş gibi davranmayı, dudak renginin tonundan içtiği zıkkımın kaç paralık olduğunu anlamayı, öksürmesinden sigarayı içine kaç saniyede çektiğini düşünmeyi...özlüyor işte insan. Küsmeye çalışırken kıyamamayı, yanımda otururken bile uzakta hissetmeyi, şişe çevirmece oyununa malum sorudan dolayı katılmamayı, diğer kızlar erkek bir tek canlı için ölürken benim kalemine dokunurken heyecandan ölmemi, rezil olduğumda kızarmamı, kopya verdiğim sınavdan benden daha yüksek puanla geçtiğinde mutlu olmamı, defterlerine yazarken ki özencimi özlüyorum. Ve en çok da bırak yüzüne bakmayı attığı mesajdan bile utançla gözlerimi kaçırmayı özlüyorum.
Şimdi mesajlaşmıyoruz. Mesaj atmaya kıyamıyorum. Ya soğuk bir yerdeysen ve ellerin üşürse. Dayanabilir miyim? Umarım dayanabilirim. Eskiden kirpik uçların titrese dayanamazdım bilir misin? Nerden bileceksin ki? Ama ben hâlâ senin kirpiklerinin rastgele dizildiğine inanmıyorum. Fazla kusursuzdular ve sen fazla kusursuzdun. Benim aksime mükemmeldin. Şayet mükemmel olmasan bile seni severdim. Ellerin olmasaydı mesela. Ellerin olmasa sen bile kendini sevemezdin oysa. O zaman benim sevgime de inanmazdın, sanıyorsun ki; insanlar sadece tipe bakar. Bu deli yürek, tipine hayran karakterine aşıktı...
Bilmiyordun, hissetmiyordun. Benim gözyaşlarım yorganımı ıslatığı gecelerde sen uyuyordun. Umursamıyordun. Sevmiyordun. Sevseydin belki sana insanların övgü dolu sözlerini veremezdim ama kocaman bir kalbi sana vaat ederdim. Kır, parçala ya da sakla. Yeter ki senin olsun. Olacağı yokmuş, olmadı. Kısmet değilmiş.
Şimdi gözlerin kadar karanlık gecelerde aklıma geldikçe ağlıyorum. Kimsem olmuyor genelde. Yalnız kalıyorum. Ve diyorum ki;
"Burada herkes yabancı
Sen kalbime yalancı
Biliyorum, dinmeyecek bu acı
Çık artık aklımdan başımın tacı"
● ● ●Ve masalın sonunda; Pensesin tacı düşer...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Platonik Edebiyatı
RandomPlatonik aşıklar, söylemeye korkanlar, karşılık bulamamışlar, arkadaş olarak görülenler, çaresiz hissedenler ve unutmaya çalışanlar...hepiniz gibi bende bunları yaşıyorum.Bu kitapta duygularımı yazdım. Sevdiğime seslendim. Hayatımı anlattım. Edebiya...