O hafta hiç geçmek bilmedi.Sanki seneler gibiydi.Ama geçmişti.Beklenen gün yarındı.Yarın acaba neler olacaktı ? Heyecandan bir o yana dön bir bu yana dön bir türlü uyuyamadım.Sürekli düşünüyordum.Acaba o da beni seviyor muydu ? Yoksa vakit geçsin diye mi konuşup buluşuyordu ? Ama o farklıydı.Konuşması bile farklıydı.Ağır başlıydı.Yavşak yavşak konuşmuyordu.O farklıydı.Bambaşkaydı.Sonunda sabah oldu.Hava soğuk olduğu için kabanımı giymeye kadar verdim.Lacivert kot pantolonumu giyindim.Üzerime siyah kazak giyindim.Eşarp olarak ise gri renkli pembe kalpli eşarbımı bağlandım.Kahverengi çantamı hazırladım.Yüzümde makyajdan eser yoktu.Çünkü severse bu halimle sever mantığıyla eyelinerımı çekmeceme geri koyup çıktım.Hem heyecanlı hem hızlı adımlarla durağa yürüyordum.Aynı zamanda da düşünüyordum."Acaba ne olacak ? Ne konuşacağız ? Ne diyecek ? Ama ben konuşamam ki.Utanırım.Çekinirim.Heyecandan dilim tutulur." Sonunda durağa geldim.Minibüs beklemeye başladım.Minibüs gelmiyordu.Korkmaya başladım."Ya geç kalırsam ? Ya yetişemezsem ? " diye kötü senoryalar yazmaya başladım kafamda.Tam umudu keşmişken minibüs geldi.Hemen bindim.Hem pazar günü olduğu için hem de saat çok erken olduğu için minibüs bomboştu.Mp3 dinleyerek yolculuğa devam ettim.Minibüsün son durağında inip beklemeye koyuldum.Ne gelen vardı ne de giden...