2 yıl sonra
İki kardeş, ikisi de birbirinin eşi beyaz gömlekler giymiş bir şekilde mavi çiçeklerle kaplı çimlerde uzanıyorlardı. Sarışın kardeş beyaz saçlı kardeşe sanki şu anda dünyada sadece ikisi varmış gibi bakıyordu. Gilbert kıkırdayıp onu öpmek için uzandığında ise, göz açıp kapayıncaya kadar her şey tepetaklak oldu.
Şimdi çiy damlalarıyla kaplı çimler kan damlacıklarıyla kaplanmıştı. Gökyüzü kıpkırmızı olmuştu, mavi çiçekler ise kapkara yılanlara dönüşmüştü.
Gilbert şok içinde kardeşine baktığı anda ise boğazından saf acı ve dehşet dolu bir çığlık yükseldi. Tatlı kardeşi artık kanamayan bıçak yaralarıyla kaplıydı, kaskatı kesilmişti, bembeyaz gömleğinde tek bir beyaz nokta yoktu.
Gilbert, bu acıyla, çevresindeki her şeyi sarsacak bir çığlık kopardı.
Albino genç, nefes nefese uyandığında, ilk işi odanın karşı tarafındaki yatakta uyuyan kardeşini kontrol etmekti. Uykusu biraz ağır olan genç adamın göğsü inip kalkıyordu ve görünürde bir yarası yoktu. Gilbert sağ yanağından süzülen mutluluk gözyaşlarıyla birlikte, uyuyan kardeşine tuzlu bir öpücük verdi. Bir süre de hala gözünden yaşlar süzülmeye devam ettiği halde Ludwig'i uyurken seyretti.
"Gilbert? Neden yatağında değilsin?"
Gilbert kendini toparlamaya çalışsa da gözyaşları bir türlü durmuyordu.
"Ah, Vati! Ben bir kabus gördüm. Ludwig..."
Sarışın adam oğullarının yanına geldi ve elini albino oğlunun omzuna koydu.
"Gilbert. Böyle kötü şeyler düşünmemelisin. Bana söz ver, tamam mı?"
"Söz, vati."
"Haydi şimdi bir kitap falan oku, kafanı dağıt, sonra da uyu."
Adam bunu dedikten sonra gözlerini ovuşturarak odadan çıktı.
Gilbert, kendine ait bir kitabı olmadığını gayet iyi bildiğinden Ludwig'in kütüphanesine yöneldi. Kendini bildi bileli kitap okumayı sevmezdi. İsmine bile bakmadan, Ludwig'in bu aralar sürekli okuduğu kitabı aldı. Sırf can sıkıntısından sayfaları karıştırdığı sırada sayfalar arasında bir fotoğraf dikkatini çekti.
Kahverengi saçlı bir genç adamın fotoğrafı.
Gilbert'ın kalp atışları hızlandı, fotoğrafın arkasında görünüşe göre gencin adı yazılıydı.
Feliciano.
Ve daha da kötüsü, ismin yanına bir kalp çizilmişti.
Gilbert kalbinin sıkıştığını hissetti.
Ertesi sabah, Ludwig neşeli bir şekilde kalkmış, hala yatağında yatan abisini uyandırmaya çalışıyordu.
"Bruder! Guten Morgen!"*
Gilbert kalp kırıklığını belli etmemeye çalışarak güldü.
"Bırak uyuyayım!"
"Hayatta olmaz!"
Birden, Gilbert kontrolünü kaybetti ve kardeşini omuzlarından tuttuğu gibi en yakın duvara yapıştırdı. Kelimeler ona ait değilmiş gibi dudaklarından döküldüler.
"Feliciano kim?"
Ludwig'in gözleri büyüdü.
"Feliciano'yu nereden ta..."
Aynı anda gözleri, masadaki kitaba ilişti.
"Fotoğrafı gördün, değil mi?"
"Onu seviyorsun."
"Üzgünüm, bruder. Seninle artık eskisi gibi değildik ve ben onunla tanıştım..."
"Bana onu sevmediğini söyle Ludwig!"
"Emin deği..."
Sarışın genç lafını tamamlayamadan abisi dudaklarını dudaklarına bastırdı. Ludwig albinonun elinden kurtulmak için kıvranmaya başladı fakat nafileydi. Son çare olarak dilini ağzına sokmaya çalışan gencin dilini ısırdı.
Gilbert boğuk bir çığlık koparıp mecburen kardeşini bırakmak zorunda kaldı. Ludwig şaşırtıcı bir şekilde sakindi.
"Beni bunu yapmaya zorlamamalıydın, bruder. Bugün Feliciano'yu çağıracağım ve her şeyin mükemmel olmasını istiyorum, anladın mı?"
Gllbert içinden sinir krizleri geçirdiği halde sadece başıyla onayladı ve dudağının kenarındaki kanı sildi.
*Guten Morgen: Günaydın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyun (Germancest)
Hayran Kurgu"Ludwig?" "Hm?" "Uyuyamıyorum." Human!AU. Ludwig ve Gilbert'ın anneleri, Ludwig'i doğururken ölmüştür. İki kardeş babalarıyla birlikte küçük bir evde yaşamakta ve aynı odayı paylaşmaktadırlar. Yıllar önce başlattıkları tehlikeli bir 'oyun', kardeşle...