Bölüm 1 "Başlangıç"

940 73 79
                                    




Amanııın. Nasıl heyecanlandım anlatamam!

Öncelikle hikayemi bulup geldiğiniz için çok teşekkür ederim. Bu hikaye benim çok çok uzun zamandır kendi kendime kurguladığım ama kelimelere aktarmaya çalıştığım da hep başarısız olduğum bir hikayeydi. Ta ki bir arkadaşımın bana verdiği gazlarla oturup yazana kadar. (Yağmıııııııırrrrrrr <3)

İlk bölümler birazcık sıkabilirim sizi, ama umarım hoşunuza gider. Umarım kendinizden bir şeyler bulabilirsiniiz. Şuan bunu okuduğunuz için bile kocaman teşekkür ederiim.

Hikayenin ilk bölümünde asıl kızımızın günlük hayatını anlatmaya-tanıtmaya çalıştım ama, küçük bir özet geçmem gerekirse benim kendi 'psikolog' olma hayallerimden yola çıkan bir karakter oldu Devrim. Ve şunuda belirtmek istiyorum ki hiç bir şekilde psikolojiyle ya da stajyer olmakla ya da gördükleri derslerle bir ilgim olmadığı için, birazcık hayal gücümden ilerlicek o minik prosedürler. Eğer okuyan ve bu prosedürleri bilen birileri varsa ve beni aydınlatırsa çok seviniriiim! Umarım keyifle okursunuuuz. ^^

Multi: Devrim kızımız.

----

Devrim
"Baba adamların elindeki imkanları duysan aklın durur!" Abim elinde ki dosyayı babama uzatınca sıkıntı seviyemin son doruklarına ulaşmıştım. "Mütayitlerin işi bu Mert, bizim değil." Babam dosyayı bıraktığında derin bir nefes verdim. "Artık yemek yiyebilir miyiz sevgili ailem?" Oturduğum koltukta 57. kez pozisyon değiştirdim. "Devrim bir dur ya." Abim dosyasını bırakıp kenarda ki yastığı fırlatınca içime içime 62. kez ağladım. "Kalk Devrim'im yiyelim yemeğimizi." Babam kalktığı koltuktan bana elini uzatınca abime bana attığı yastığı geri yolladım. "Baba gibi baba işte!" Babamın koluna girip mutfağa ilerledim.

Devrim Yalçın, namı değer kendim, 25 yıllık hayatımın çoğu bu şekilde geçiyordu. Abim, babam ve kendimin oluşturduğu minik yuvamızda yaşayıp gidiyorduk. Açıkçası öyle anlatılacak, büyük başarı hikayelerim yok benim. -Abimin askine- Orta okulda ortalama bir öğrenciydim. Liseye geçerken konservatuara gidiceğim diye tutturmuş, denemiş, becerememiş, ailem tarafından özel okula postalanmıştım.

Abimin uzun baskılarına rağmen ailemden farklı olarak mühendislik okumayı reddedip tam 2 yıl üniversiteye hazırlanmıştım. En sonunda psikoloji kazanabilmiş, hayatımın ilk büyük başarısını sağlamıştım.

Tabii bu anlattığım yıllarda bir sürü şey denemiştim. Resim yapmayı, film sektörünü, reklam şirketlerini, bir ara çevirmenlik bile yapmışım. Hatta ve hatta eski -eski ve nalet- sevgilim -sevgili dediysekte çokta şey yapmamak lazım- yüzünden spor yapmayı bile denemiştim.

(Kendisi milli yüzücüydü de.)

(Ama pislikti yani)

Psikolog olmak çocukluk hayalimdi benim. Kalabalık bir ortama girdiğim anda ruh hastası gibi insanları izleyip, onlar hakkında yorumlar yaparmışım hep. Büyüdüm, büyürken de çok beceriksiz bir oldum. Elimi neye attıysam başaramadım açıkçası. Kendini buldun mu, tanıdın mı diye sorarsanız, cevabım değişmeyecektir. 'Hala kendimi arıyorum.'

E malum. Yaş ilerledikçe insan kendini daha da tanırmış. Tanımaya çalışırmış ama benim hayatımda hala bazı şeyler eksik.. Bunu en çok en yakın arkadaşlarınızın evlilik hazırlıklarına yardım ederken ya da lisede en nefret ettiğinizin kızın evlenip çoluk çocuğa karışmış resimlerini dikizlerlen hissediyorsunuz... Yine de açık konuşmak gerekirse yalnızlığı kafaya çok takan bir insan olduğumu söyleyemem. İnsanların açlıktan öldüğü bi dünya da aşk acısı çekmek... Bana garip geliyordu.

TerapiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin