Bölüm 7 "Karşılaşma"

307 29 77
                                    

Hellööö ponçirikoslarııım!!
Nasılsınııız efeniiiim? İyisiniz dimii? İyisinizdir umarııım.
Ben iyiyim, yuvarlanıyorum jfkdkd. En son girdiğim sınavda birazcık yerlere yuvarlandım gerçekten... Ben Türkçe yazarken zorlanıyorum, adamlar bana ingiliççe essay yazdırıyorlar... ÜZÜLÜYORUUUĞĞĞĞM.
Ama tabiki konumuz bu değil! Kfkkdfkd
Bu bölümü yazarken nasıl kasıldım size an-la-ta-mam!
Tam olarak 7-8 tane karşılaşma sahnesi okudum. Ne kadar zormuş bu sahnelere yazmak! Bir de betimleme yaparken çok sıkıntı yaşıyorum. Bunları aşmam için ne yapmam gerekiyor bilen var mıı? Yazarken dizi izliyormuşçasına yazdığımdan betimlemeler oraya buraya uçuyor maalesef.
Bir de bana yaptığım hataları, sıkıldığınız yerleri, okumak istediğiniz minik ayrıntılar falan varsa onları paylaşırsanız müko olur müko. :3
Haydi o zaman, sabırlı güzelli okumalar size.
Bendende tatlış öpücüklerr :3

Multi: Bölümden bir sahnecik. (Gifteki abla ciddi Devrim kızımız :3)
Şarkı: Yine seçemedim.... Ama bu hafta SÜREKLİ bu şarkıyı dinledim, bu yüzden buyrun, Chris Brown - With You

----

(Utku)

Genelde insanlar der ki, asker babaları çok sert olurmuş. Çok otoriter olurlarmış. Sevgilerini göstermeye çekinirlermiş... Ben öyle bir büyüdüm ki, yüzlerce asker çocuğunu cebimden çıkartırım.

Babam garip bir adamdı. Hala garipti de, Ege doğmadan önce daha da garipti. Annemi öyle bir seviyordu ki.. Çok kez kavga ettiklerini gördüm. Nereye bakıyorsun, neden konuşuyorsun, o adam kim.. Annemi o kadar çok ağlarken gördüm ki! Ama babam, ona hiç dokunmazdı. Kıyamazdı...

Sanki doğmam benim suçummuş gibi, acısını, sinirini benden çıkartırdı. Anneme kızardı, bana gelirdi. İşlerine kızardı, bana gelirdi. Bana kızdığında, yine bana gelirdi..

Ama bir gün, annem bizi bıraktı. Kızmıyordum ona, ben olsam bende giderdim. Babam biraz psikopattı. Onu yıllarca çekmiş olması, yeterde artardı bile. Ama giderken beni hiç düşünmemişti.. Babamın Ege'ye ve bana yapacaklarını hiç düşünmeden gitmişti. Babamsa bir daha asla annemin adını anmadı. Onu özlememize bile izin vermedi..

Genelde okul hayatım boyunca insanlar soğuk biri olduğumu söylerlerdi. İşin aslı, diğer gençlerden farklı düşünmem gereken bir sürü şey olmasıydı. İşe gitmek gibi. Para biriktirmek gibi. Babanın attığı her tokadı saklamak gibi. Eve gittiğinde küçük kardeşini babandan korumak gibi. Yaşadıklarını insanlara anlatamamak gibi. Anneni özleyememek..

Hayatımın en güzel yılları diyebilceğim yıllar lise yıllarımdı. Çok eğlenmiştim. Hayatımda ilk defa, genç gibi hissetmiştim. Arkadaşlarım olmuştu..

Üniversite ise yine eskisi gibiydi. İki bölüm birden okuma hırsına kapılıp, babamın 'başını eğdirmeme'ye çalışıyordum. Çok çalışmıştım. Kelimenin tam anlamıyla sürünmüştüm. Kimsem olmamıştı.

Şimdi ise arkadaşlarım yok değildi, vardı. Ama benim gibi değillerdi. Hayatta bir çabaları yoktu. Paraları biterse, ağlayarak eve dönerlerdi. Benim eve dönme gibi bir seçeneğim yoktu. Gitsem kabul edecek bir ebeveynim de yoktu.

Bazen karşımda oturmuş etrafa gülücükler atan kız hakkında da böyle düşünüyordum. Etrafında pek çok insan yoktu, ama aynı zamanda da bir sürü insan vardı. Ama yalnız gibiydi. Benim gibiydi. Kırık gibiydi. Üzgün gibi...

Yine de aklım almıyordu, Akın gibi bir adam ile birlikte olan biri, nasıl masum kalabilirdi? Akıl saçmasıydı, olamazdı. Ama, ama, ama.. Şimdilik pişman değildim. Kızı tanımaya değerdi. Kesinlikle değerdi.
Kız küçücüktü. Boyu standartlarımın çok altındaydı. Orantılı olarak vücudu da küçücüktü. Bir çok kıza göre çok bakımlıydı. Kıyafetleri her zaman basit ama, mükemmeldi. Sokakta giydiği basit spor ayakkabılarına bile dönüp bakan bir sürü insan görmüştüm. Normalde Devrim'i tanımadan görsem, 'şımarık zengin kız' diyip, kafamı çevirirdim. Sarı-kahve saçları tam olarak Bilkent'li kız itemiydi. Güzel bir kızdı. Tamam, belki mükemmel değildi. Ama masum bir güzelliği vardı. Ve kesinlikle içide kızın yüzü kadar güzeldi. En azından ben öyle umuyordum.

TerapiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin