Merhaba ponçikleer!
Hikayemizin gelişmesi için arkadaşlarınıza önermeyi unutmayın lütfen, teşekkürler! :3
Multicik: Akın Abimiz
Müzik: Yalın - Küçücüğüm
-----
Akın'ı neden bu kadar çok seviyorsun diye sorarsanız tek bir cevabım olacaktır: dünyadaki en mükemmel kötü gün dostudur o.
Saatlerdir koltuğun üstünde omzunda ağlamama izin vermiş, tek bir soru sormamıştı. "Teşekkür ederim." Kafamı omzundan kaldırdım. "Anlatacak mısın?" Elini yanağıma koyunca kafamı salladım.
Polise gidemezdim, abim ve babam yeteri kadar üstüme düşüyorlardı zaten, daha da abartmanın bir lüzumu yoktu. Akın'a anlatmak ise aynı kapıya çıkıyordu. Ona anlattığım anda abimin ve babamın duyması an meselesiydi. "Anlatmasam olmaz mı?" Gülümsedi. "Olur." Kollarını tekrar bana doladığında kafamı omzuna geri koydum. "Uykun geldiyse uyu, ben abini hallederim." Konuşacak halim olmadığından kafamı salladım. Adam o kadar güzel kokuyordu ki içim gidiyordu.
İşin aslı Akın'a farklı şeyler hissedemezdim. Yani hissederdim de, etmemem gerekiyordu. Akın beni ne kendine çekerse çeksin durmam gerekiyordu. Ama bu deveyle işim çok zordu. Daha da kötüsü bu yıllardır böyleydi.
Gözlerimi açtığım da Akın'la en son kaldığımız yerdeydim. Akın'ın evi klasikti. Migren problemimden dolayı sabahları perdeleri daima kapalı tutardı, sıcacık, ufak bir apartman dairesiydi. Evini ilk aldığımızda, Akın'ın annesiyle birlikte döşemiştik bu evi. Abim bu eve yalnız gelmeme hiç bir zaman sıcak bakmamıştı, ama olsundu.
Dün gece ciddi ciddi koltuğun üstünde uyuyakalmıştım. Ama uyandığımda Akın yanımda değildi. Yere oturmuş, koltuğa kafasını koymuş uyuyordu.
Nasıl anlatsam, mutluluğun resmi gibiydi adam. "Deve." Kulağına fısıldadığımda hareket etmedi. "Akıın." Sesimi yükseltince yine tepki vermedi. "Akın!" Koltuğa uzattığı kolunu sallayınca kafasını kaldırıp gözlerini açtı. "Günaydın." Salak salak etrafına bakınca kelimenin tam anlamıyla erimiştim. Önce etrafına bakıp biraz zaman geçirdi, sonra beni görünce gözleri kocaman açıldı ve sıcacık gülümsedi. "Günaydın ufaklık." Saçlarımı karıştırıp ayağa kalktı.
Ve o anda gözüme bir şey takıldı.
Saat. 10'a geliyordu.
"Akın saat! Öldüm ben, abim öldürecek beni!" Yattığım koltuktan kalkmaya çalışırken üstümdeki battaniyeye dolanıp yere yapışmıştım. Her zaman ki gibi. "Kızım bir dur ya." Akın kollarımdan tutup ayağa kaldırınca derin bir nefes aldım. "Ben mesaj attım abine, Burçin'de kalmışsın gibi." Masanın kenarında duran telefonumu eline alıp bana gösterince gerilen omuzlarımı indirdim. "Bunlar hep günah point biliyorsun dimi?" Akın'ın yanaklarını sıkmak için uğraştığımda ise süper kahramanım bir kere daha hayatımı aydınlattı.
--
"155."
Ulaş kitaplarını önüme fırlattığında yerimden fırladım. "Napıyorsun Ulaş?!"Dehşetle ona baktığımda suratında ki ciddeyetle edeceğim küfürleri yuttum. Bu çocuğun suratı neden hiç gülmüyordu ki? "Polis İmdat, 155 diyorum." Gözlerimi devirdim. "Devirme bana o gözlerini!" Elimde ki kalemi alıp bana uzattı. "Şu resimlerini çeken çocuğu gerçekten şikayet etmeyecek misin?"
Kafamı salladım. Ulaş işin duygusal tarafını düşünüyordu. "Sonra babamla abim peşime koruma taksın dimi? Saçmalama." Bana uzattığı kalemi alıp önümdeki notlara döndüm. Finallerim şuan hayatımda ki psikopattan daha önemliydi. Emin olun, daha önemliydi. "Haberleri gördünüz mü?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terapi
Teen FictionGenç bir kadın; adı Devrim. Hayatına aldığı sayılı insan ile 24 yaşına kadar huzurla gelmiş, eğlenceli, neşeli bir genç kız. Mezun olma merdivenlerini çıkarken karşılaştığı aile dramı ile hayatı değişti. Onun tek isteği ise psikolog olmaktı.. Bir de...