2001Arka koltukta abisine uzattığı oyuncak ile araba sesi çıkartmaya devam etti çocuk. Abisinin huzurlu olduğu sayılı zamanlardan biriydi. Oğlan, küçük çocuğun elindeki arabayı alıp gülümsemeye devam etti. Kardeşinin kıkırdayan sesi oğlanı dünyanın en mutlu insanı yapıyordu adeta. "İyi dersler abicim!" Ege arabadan inerken şöfor koltuğunda ki Arif'e ve arka koltukta oturan abisine el salladı. Daha anaokuluna gidiyordu ama buna rağmen büyümüşte küçülmüş tavırları bütün aileye neşe katıyordu.
"Okula mı gidiyoruz koçum?" Arif, çoğu zaman Ege'nin dalga geçtiği şivesiyle genç oğlana dönerek vitesi değiştirdi. "Okula abim." Utku kardeşinin arabada unuttuğu oyuncağı avuç içine alıp yanından geçen yolları izlemeye başladı.Lisenin daha ikinci senesindeydi genç adam. Her sabah babası, kardeşi ve kendisinden önce evden çıkardı, onları okula götürmek Arif Abi'nin görevlerinden biriydi. Zaten normal şartlarda da kardeşini babasının bırakmasına asla izin vermiyordu genç adam, babasına güvenmiyordu. Güvenmek istemiyordu.
Son zamanlarda Arif Abi'yle araları açıktı işin aslı. Babasının oluşturamadığı 'baba' figürünü Arif'te buluyordu genç adam. Ama babası, kendi 'yalan' babalığı yetmiyormuş gibi, Arif'in de çocuklarına bu denli yakın olmasına dayanamıyordu.
"İyi dersler aslan." Arif yıllardır kesmediği bıyıklarının altından gülümsedi Utku'ya. O da işlerin doğru gitmediğinin farkındaydı, farkındaydı ama ekmeğini kazandığı işine, ona el uzatıp, ekmek veren adamın karşısına geçip 'yanlış yapıyorsun' diyemiyordu. Bir bakıma haklıydı da..
Utku, babası sayesinde sosyal hayatında yeterince zorluk çekiyordu. Siyasetin en çalkantılı olan senelerindelerdi ve gündem her geçen gün değişiyordu, olan ise ona ve kardeşine oluyordu. Babasının tanınan bir milletvekili olduğu düşünülünce, Utku bu tepkilerden yeterince usanmıştı, okulda bile onun adından önce babasının rütbesi biliniyordu. Bu sebepten ötürü okulda çok göze batmamaya çalışırdı. Okuldan metrelerce uzakta arabadan iner, okula kadar yürürdü. Her şey yetmezmiş gibi bir de babasının kocaman, siyah camlı makam arabasıyla okula gelip bütün dikkatlari üstüne çekmek, isteyeceği son şeydi.
Yaşıtlarının aksiye okul kıyafeti, tam okulun istediği gibi olurdu. Kıravatı, beyaz gömleği, lacivert ceketi.. Babasının aldığı son model kulaklarını ve müzik çalarını çıkartıp yürümeye başladı.
Genç adamın dersleri mükemmeldi, tam da babasının istediği gibi. Hayatının tümünü babasının sorunlarına sorun eklememeye çalışarak yaşıyordu. Derslerini mükemmel tutarak, önüne koyulanı yiyerek, öğretmenleri tarafından daima örnek gösterilerek... Belki de bu yüzden çok fazla arkadaşı yoktu. Aslında hiç arkadaşı yoktu. Eğer arkadaş edinirse, babasını hayal kırıklığına uğratırmış gibi hissedecekti. Onun söylediklerini yapmak yerine, eğlenmeyi bir külfet olarak görüyordu. Hatta bu hayatının özeti bile olabilirdi. Onun bir tek kardeşi vardı. Dahasına hakkı yokmuş gibi hissediyordu.
"Günaydın Paşa'm!" Utku okula yaklaştığında her sabah olduğu gibi, arka bahçeye dizilen kendi tabiriyle 'gereksiz'leri gördü. Tam olarak üç kişilerdi. Birbirlerinin kopyası gibiydiler. Her lisede bulunan 'kötü çocuk'lardı. Kulaklarını çıkartmaya tenezzül etmeden yürümeye devam etti. "Dur oğlum nereye ya!"
'Baş gereksiz' oğlanın omzuna kolunu atıp diğerlerinin yanına sürükleyince Utku derin bir nefes aldı. "Sigaram yok." Omzundaki elden tiksinircesine kurtulup arkasını döndü. "Sigaran yoksa paket parası vardır, nereye kardeşim?" Siyah kısa saçlı çocuk Utku'yu çantasından tutup geriye doğru çektiğinde oğlanın dengesi kaybolup sendelediğinde derin bir nefes daha aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terapi
Teen FictionGenç bir kadın; adı Devrim. Hayatına aldığı sayılı insan ile 24 yaşına kadar huzurla gelmiş, eğlenceli, neşeli bir genç kız. Mezun olma merdivenlerini çıkarken karşılaştığı aile dramı ile hayatı değişti. Onun tek isteği ise psikolog olmaktı.. Bir de...