Gece bir taverna şarkıcısı gibi beni cezbederken komodinin üzerindeki saate baktım. Henüz on bir bile olmamıştı. Televizyonumun arkasına taktığım taşınabilir belleğin ışığı yanıp sönmeye devam ediyordu. Supernatural dizisinin ikinci sezonunu izliyordum. Bölüm sonunda Winchester kardeşler azılı bir hayaleti öldürürken telefonum başucumda titremeye başladı. Kafamı çevirip kimin aradığını öğrenince kalbim kralını selamlayan kraliyet davullarının ritmine özeniverdi. Elimdeki kumandayla dizinin akışını durdurdum ama kumandamın elinden kayıp yere düşmesine engel olamadım.
Ahmak kumanda! Ne kadar da elimden kurtulmaya meraklıydı? Sanki onu idama sürüklüyormuşum gibi her defasında yere düşmek zorunda mıydı? Yan tarafındaki çatlağın daha da büyüdüğünü düşünerek telefonuma uzandım.
Ses tonumun güçlü çıkmasına çalıştım ama gerginliğim bunu başarmamı engelledi.
"Ayşe!" dedim. "Bu ne güzel sürpriz?"
Telefonun ucundaki cennet varlığı:
"Bu kez ben senin sesini duymak istedim!" dedi. "Neler yapmakla meşgulsün şu an?"
Sakinleşmeye çalışarak:
"Supernatural'in ikinci sezonunu izliyorum!" dedim.
"İyi dizi!" dedi neşeli bir şekilde. "Sana tat kaçırıcı bir bilgi vermemi ister misin?"
Neşeyle gülümsedim. Ağzım kulaklarıma erişti desem yeridir.
"Spoiler mı? Buna cesaret edemezsin güzel bayan!"
Ruhumu eriten bir kahkaha daha işittim telefonun öte yanından.
"Sana teşekkür etmek istedim!" deyiverdi beklemediğim bir anda.
"Teşekkür? Ama niçin?"
"Bugünü harika bir güne dönüştürdüğün için..."
Ah, asıl benim teşekkür etmem gerek! Beni öyle bir kıvama getirdin ki, şu anda bulutların üzerinde çıplak ayaklarla koşuyorum. Oksijen azlığı bile umurumda değil. Ciğerlerime dolan Ayşe kokusu yeter de artardı bana.
"Bir şey değil!" dedim sadece, yoğun duygu bombardımanına maruz kalan şehrimin masmavi göğünün altında. "Asıl ben teşekkür ederim!"
Beni şaşırtan bir cesaret örneği göstererek:
"Bunu yine yapmak isterim." dedi.
"Neden olmasın?" diyerek ağzım kulaklarımda, elmas madeni bulmuş bir hazine avcısı gibi sevinçten havalara uçarken. "En kısa zamanda bunu yine yapabiliriz!"
"Peki, öyleyse!" diyerek telefonu kapamaya niyetlendi. "İyi geceler Ömer!"
Kalp krizinin eşiğinde yaşamaya alışmış olan bedenim dudaklarıma ulaşan kısık bir 'iyi geceler' nidasını Ayşe'ye çok gördü.
Hatamı telafi etmeye çalışırken, zalim telefon bana hattın diğer ucundaki meleğimin ayrıldığını acımasızca bildirdi.
Elimdeki telefonu az önce aldığım yere hülyalı gözlerle bırakırken, az önce yere düşürdüğüm kumandamı yataktan sarkarak yerden aldım. Kenarındaki çatlak büyümüştü gerçekten. Diziye kaldığım yerden devam ettim. Doğruluk timsali olan Sam, ağabeyi Dean'den yine her zamanki gibi fırça yerken, gökyüzünde neşeyle dolaşıp, yıldızların arasında astral seyahat eden ruhumu Ayşe'ye doğru çekilirken buldum. Mecnun gibi çoktan çöllere düşmüş gibiydi. Neyse ki benim Leyla'm çok uzaklarda değildi. Urfa'nın Esentepe Mahallesi'nde bir apartmanın üçüncü katında Sema ile birlikte yaşıyordu. Beni düşündüğünü hayal ederek kalkıp mutfağa gittim. Kendime hazır kahvelerden yapılma bir kupalık bayram sevinci yaşatmanın tam zamanıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ve ÖLÜM
RomansAh zavallı yüreğim Sen bir nehir gibi ağlamaya niyetlenmişken O sırça kulelerde altın işlemeli kuş tüyü yataklarda sabahladı. Sen uğruna ölümlerden ölüm beğenmişken O cennet bahçelerinde sensiz dünyaların seyrine daldı. Artık onun yeri ucuz kitapla...