"İstanbul 2"

1.2K 111 6
                                    


"Okunmamış esrarlı bir öykünün

Memnu satırları gibidir yüzün

Vuslatın eflatun gecelerinde

Uykusunu kaçırmışsın gündüzün

Oysa ne yerdesin, ne gökyüzünde

Derindesin rüya kadar derinde"

Tüm gece uyuyamadı adam. Düşünüyordu; öğrendiklerini, merak ettiklerini, kafasında kurguladıklarını... Neye inanacaktı? Hangi inançla adım atacak hangisiyle yoluna devam edecekti? Kimdi o? Adını dehlizlere gömdüğü adam kimdi? Onu, ondan koruyabilecek miydi İstanbul'da? Buradaki görevi? Beyni uğultularla doluydu, bir yanı sevinirken diğer yanı tedirginliklerle boğuşan bir savaşçı gibiydi. İyileşmesini istiyordu onun, ötesinde yoktu gözü. Onu sevdiği kadar kendisini sevmesini bekleyemezdi ondan, bu rüyalarında bile göremeyeceği bir mutluluk olurdu Faik için. Ama bunun hayali öyle yumuşatıyordu ki yüreğini gidip onun saçlarını okşama isteği geçiyordu o an içinden. Leyla'nın kendisine sevgi dolu bakan bakışlarını ömrü boyunca seyre dalabilirdi. Eğer bir gün ölecek olursa Faik, bunun Leyla'nın dizlerinin dibinde olmasını isterdi, onun kokusu eşliğinde ölmek, ruhunu Tanrı'ya huzur dolu teslim etmek demekti. Tüm bunların olması için Leyla'nın yaşaması gerekiyordu. Onun Faik'i sevebilme ihtimalinin devam etmesi için nefes alması gerekiyordu Leyla'nın. Faik'in bu ihtimale tutunması için de Leyla'yı yaşatması gerekiyordu. İstanbul ya da dünyanın öbür ucu hiç fark etmezdi, onun yaşamasını sağlayacaksa kilometreler anlamını yitirirdi. Onu o adamdan koruyacaktı İstanbul'da. Sürekli yanında olamasa da onu canına emanet edecekti, kız kardeşine... Yazgülü'ne... Kardeşi aklına geldi sevgi ve özlem dolu bir gülümseme belirdi dudaklarında.

***

"Uçakla gitmek istemiyorum Faik!"

"En sağlıklısı bu Leyla niye inat ediyorsun?" dedi adam derin bir "Of çekerek.

"İstanbul'da sağlık için büyük uğraşlar vereceğim zaten son bir kez sağlıksız bir yolculuk yapayım ne olur. Zaten buradan kaç saat ki dört bilemedin beş saat. İstanbul'u özledim, gökyüzünden bakmak yerine otobüste cam kenarında onu doyasıya izlemek istiyorum. Söz veriyorum sana ilaçlarımı ve bu sevmediğim yapay cihazları alacağım yanıma maske de takarım istersen hem sen de varsın öksürmem merak etme."

Elini saçlarının arasında gezdirdi adam. "Hayır" diyemezdi ki onun bu yalvaran haline. Bebek mavisi bakışları efsunlu pırıltılarla bakıyordu Faik'in kahvelerine. Nasıl hayır, diyebilirdi ki bu güzelliğe?

"Maske takacaksın, ilaçlarını da kesinlikle aksatmayacaksın."

"Söz Faik söz." dedi kadın sevinçle adamın boynuna sarılırken. Sıkıca sardı adam sevdiği kadını, kokusunu çekti içine tüm gücüyle. Umurunda değildi İstanbul'daki aşağılık adam bu kokudan aldığı güçle herkesle savaşabilirdi Leyla için.

"O zaman ben hemen ilk otobüse bilet alayım. Ah Leyla ah, uçak biletlerini de yaktın."

"Canım git ertelettir onları nasılsa sürekli geleceksin sen de İstanbul'a, iki gelişin garanti işte fena mı?"

Güldü adam kadının pervasızlığına, umursamazlığına. Yaramaz çocuklar gibi yerinde duramıyordu kadın. Tüm kadınlar mı böyleydi yoksa bu Leyla'ya mı özgüydü? Aslına cevabı olmayan bir istifhamdı bu cümle. Yeni bir günle yeni umutları yükleniyordu Leyla, yüreği nefes alabilecek olmasının umut tohumlarını suluyordu. İçinde çoğalan o lanet olası hücrelere inat gülüyordu. Amazon kadınlarının bugünkü temsilcilerinden biri Leyla. Tüm kadınlar böyleydi belki de hayatı omuzlayışları, hayata tek başına direnmeleri birer kahramanlık sembolüydü.

Nergis HatırasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin